6.Bölüm

85 7 0
                                    

  Zaman. Zaman benim için hep önemliydi. Her saniyemi iyi kullanmak isterdim. Ne de olsa hayat bir kovalamaca değil mi? Avcı son sürat arkandan koşarken saniyelik bir aksama hayatına mal olabilir. Avcının saniyelik aksaması ise senin ebedi özgürlüğüne sebep olabilir. Bu zamanın değerini anlayabileceğiniz en iyi örnek.

  Zil çalınca sınıftan ne kadar hızlı çıktığımı bir ben bir de Allah bilir. Olanca gücümle basamakları tırmandım ve sonunda çatı katına çıktım. Sude'yi korkmuş ve çaresiz görünce hafif bir duraksama yaşasamda kaybedecek vakit olmadığını kendime bildirip hızla onu bağlı olduğu sandalyeden çözmeye başladım. Önce baştan savma bir şekilde bağlanan ayaklarını daha sonra da aynı şekilde bağlanmış olan ellerini çözdüm. Çözme işlemi bitince Sude kollarını boynuna doladı. Kalbinin ne kadar hızlı attığını, korktuğunu, anlayabiliyordum. Kafasını tutup yüzüme bakmasını sağladım. " Hey, iyi misin? " Hala titrerken kafasını aşağı yukarı salladı.

 " Vav. Ne oldu burada?"

  Semih'in sesini duyunca kafamı merdiven tarafına çevirdim. Üstelik gördüğüm kişi sadece Semih değil bize henüz ne anlama geldiğini kestiremediğim bir ifadeyle bakan Azra'yı da gördüm. Azra'nın üzerinde bizim okul formamız vardı ve gayet hoş duruyordu. Sude de ise Azra'nın kıyafetleri olan siyah deri pantolon, siyah bluz ve yine siyah deri ceket vardı. Şu an her ne kadar birbirlerine daha bi benzeselerde yüz ifadelerinden kimin Azra kiminse Sude olduğunu bilmek zor değildi.

  Sude gözlerini Azra'ya dikmişti. Azra ne kadar düzenli ve disiplinli bir görüntüye sahipse Sude de o kadar dağınık ve serseri bir görüntüdeydi. " Sen aşüftenin tekisin. " Sude hızla Azra'nın üzerine atladığında son anda onu tutup geri çektim. " Bırak beni." diye bağırıyordu ( kulağımın dibinde olduğu için dayanılmaz bir hal alıyordu). Sonunda Semih de araya girip Sude'yi tutmama yardım etti. Sude'nin siniri biraz olsun geçince üçümüzde Azra'ya döndük. Ellerini yumruk yapıp gardını almamış olsa da her an tetikte ve hazır duruyordu. " Ne yaptığını sanıyorsun?" derken ne olur ne olmaz diye hala Sude'yi hafifce tutuyordum. " Düğümleriniz yeterince sağlam değildi ve canım acayip sıkılmıştı. " Şu an onu kızdırdığımız için korkmam gerekiyordu ama bir yanım bize zarar vemeyeceğini söylüyordu. Yoksa şimdiye, önce Sude olmak üzere, üçümüzü de rahatlıkla öldürebilirdi.

  Sude'nin düzene giren nefesi sakinleştiği anlamına geliyordu. Buna güvenerek elimi biraz daha gevşettim. " Pekala." Semih kelimeyi uzatabildiği kadar uzattı. Bu bakışmalara en az benim kadar onunda bir son vermek istediği belliydi. Azra eski modundan çıkıp rahat olduğunu belli eden derin bir nefes aldı. " Şu sandalyede bağlı olduğum 28 dakikada bir şey düşündüm. " Kelimeleri yavaş ve dikkatli seçiyordu. Bir süre sustu. Söyleyip söylememede kararsızdı. " Evet?" diye Semih onu sabırsız bir sesle konuşmaya teşvik etti. " Bir karar verdim. Düşündüm de... Eminim Patron'un bana artık güveni kalmamıştır. Kurbanlara bir şey söylememe yasası. Ve şu an dışarıda beni gördükleri yerde vurmak için tutulmuş adamlar dolanıyordur. Sayenizde başım derde girdi." Ona bir şey anlatması için onu çok da zorlamadığımızı söylemek istiyordum ama susmak şuan için daha mantıklıydı.

  Azra'nın ağzından duyacağımı pek de tahmin etmediğim o cümle çıktı. 

  " Size yardım etmeye karar verdim. "

 ***

  Altı yaşındaydım. Anaokulu öğretmenimin benim sorunlu bir çocuk olacağım teşhisini koyacağı o resmi çiziyordum. Henüz sadece aynayı çizmiştim. Mutfak masasındaydım. Annem her ne kadar yemek yapıyor olsada üzerinde hala nedenini bilmediğim bir endişe vardı. Arada bir bana kaçamak bakışlar attığını fark ediyordum. Son bakışını yakaladığımda ona ' yakaladım seni ' demek adına kocaman bir gülümseme yollamıştım. Annem pek de içten olmayan bir şekilde karşılık vermişti.

Sessiz ÇığlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin