7.Bölüm

60 6 4
                                    

Sadece gözlerini kapatacaksın. Ve devamlı tekrarlayacaksın.

"Her şey bitecek. Her şey bitecek. Her şey bitecek."


Bunlar benim sözlerim değil. Dürüst olmak gerekirse şahit olduğum olaylardan sonra bu kavrama sırtımı dönmüştüm. Bu adil değildi. Beni öldürmek istemeleri ve bu yüzden başka insanların da zarar görmesi...

 Eve gelene kadar ki yolu yürümüştük. Kimse konuşmuyordu. Azra en önde Semih ve Sude orta da ben ise en arkadan geliyordum. Devamlı karşılaşsam da bir türlü alışamadığım o durumdaydım yine. Ağlayamıyordum. Ama göz yaşımın akışını hissediyordum. Kaburgalarımdan aşağıya. Nefes almak biraz daha zordu. Sanki birşey kalbimi avuçlarına alıp sıkıyormuş gibi.

Ağlayamıyordum.

Çünkü korkuyordum.

Eğer ağlarsam, duramam diye korkuyordum.

"Her şey..." Gözlerim yerdeydi ancak bunu söyleyenin Sude olduğunu biliyordum. Şuan ona sımsıkı sarılıp ağlamayı çok istiyordum. Ama HAYIR! Biz erkekler hep sanki birşey yokmuş gibi davranmalıyız. İşler yolundaymış, duygularımız yokmuş gibi. Belki de sorun bendedir. Bu kadar acınacak halde olan benimdir. 

 Sorsan çığlık atmak istiyorum. Bir şeyleri tekmelemek. Ama inanın gücüm yok. Nefes almak bile zor gelirken, sanırım duvarları yumruklamaya kafamın içinde devam edeceğim.

 Sude yumuşak sesiyle konuşmaya devam ederek cümlesini bitirmişti. "Her şey bitecek."

Eve gelince sahte bir gülümseme yapmanın ne kadar zor birşey olduğunu daha iyi anladım.

"Hoşgeldin, güzel oğlum."

Annem yine mutfaktaydı. Cüneyt de koltuk da oturmuş bilgisayarına bakıyordu. "Hoşgeldin, Baran." Kafasını ekrandan ayırmadan söylemişti. İkisine karşılık bende "Hoşbulduk." dedim ancak sesim fazla çıkmamıştı. Annem mutfaktan çıkarken bende montumu çıkarıyordum. Başıyla merdivenleri göstererek "Hadi üstünü değiştir, elini yüzünü yıka masaya gel." dedi. Merdivenleri çıkmak gerçekten bayağı enerji isteyen bir işti. Yine de sonunda çıkmıştım. Ancak bir sorun vardı. Normal hissetmiyordum. Bir kaç saat önce hayatım da ilk defa bir ölüme ( hatta cinayete) şahit olmuştum. Sanırım normal hissetmemem gayet doğaldı.

"Bayağı hareketli bir gündü, ha?" dedi Bora. Sanki içimdeki öfkeyi bastıracakmış gibi hızlı ve derin bir nefes aldım. "Sen ne yaptığını sanıyorsun?" dedim arkamı dönerken. Bora ellerini göğsünde birleştirmiş, sırtını da duvara yaslamış bir şekilde duruyordu. Annemlerin duymaması için sesimi fazla yükseltmemeye çalışıyordum. "Bunu cidden yapacak mıydın? O adamı öldürecek miydin?" Bora'da tıpkı benim gibi sinirli bir yüz ifadesiyle "Asıl sen ne yaptığını sanıyorsun?" dedi. Duvardan uzaklaşıp bana doğru yürüdü. Ondan korkmadığım için bir santim dahi yerimden kıpırdamadım. 

"O herif bir katildi. Ve seni öldürecekti, Baran?"

"Etkisiz hale getirip polise teslim edebilirdik."

"Tabii, ondan sonra mutlu hayatına devam ederdin. Cidden bu kadar salak olamazsın?"

"Bu salaklık değil sadece... sadece-"

"Adamı öldüren sen olmak istemiyordun." dedi Bora sessizce ve hafifce gülümseyerek. İşte, zaferini kazanmıştı. Artık öfkeli olmasına gerek yoktu. Bora keyifle devam etti.

"Hadi ama, Baran. Adam öldüğü için üzülmüyorsun kabul et. Hatta gece başını yastığa koyduğunda en azından biraz daha rahat uyuyabileceğin için memnunsun. Ama sinirlisin... Çünkü az daha öldüren sen olacaktın. Tehdidin ortadan kalkmasını istiyor, ancak vicdanını da rahat ettirmek istiyorsun. İstediğine ulaşacak ancak hiç bir hasar almayacaksın." Sonlara doğru gülümsemesi daha da arttı. Ben de sessizce onu dinledim. İnkar etemedim. Çünkü haklıydı. Hem de sonuna kadar.

Sessiz ÇığlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin