3. Bölüm: TUTSAK

223 20 5
                                    

Bölüm şarkıları

Teqkoi - You Broke My Heart Again

Night Panda - Twisted Games

 3. Bölüm: Tutsak

  Göz kapaklarıma bir çığ düşmüştü. Gözlerimin bebeğine sakladığım küçük çocuklar o çığın altında kaldılar. Gözlerimi açsam öleceklerdi. Gözlerimi açtım. Çocukluğumu sakladığım gözlerime çığ düştü. Gözlerim yanıyordu. Gözlerim donuyordu.

Başımda felaket bir ağrı vardı, hatta ağrı o kadar fazlaydı ki dişlerimi kırmak istermişçesine sıkıyordum. O adam resmen kafama silahı geçirmişti. Şakağım ağrıyor ve sızlıyordu.
Etrafı net bir şekilde seçemiyordum fakat bir sandalyeye bağlı olduğumu kımıldayamayışımdan anlamıştım. Gözlerim karanlığa alıştığında etrafımı detaylıca incelemeye çalıştım. Havasız ve dar bir yerdeydim. Buranın kapısı demirden bir kapıydı ve kapının üstünde açılıp kapanabilen parmaklıklı bir bölme vardı.

Sandalyeyi hareket ettirmek istesem de buna hem gücüm yetmiyordu, hem de zaten sandalye yere montelenmişti. Kaç saattir burada bulunuyordum bilmiyordum, dudaklarım kurumuştu ve çatlaklarından sızan kan ağzıma metaliksi bir tat sunuyordu.

Kapının parmaklıklı bölmesi birden açıldığında ürktüm fakat sakin bakışlarımı oraya çevirdim. Kapının arkasından gelen ışık sayesinde bir çift kahverengi göz görebiliyordum ama genel olarak görüntüsü karanlıktı.
      
Kahverengi gözlü adam gözlerini benden ayırdı, arkasına doğru döndü ve, "Kız uyanmış!" diye bağırdı. Kaşlarımın ortasına bir mezar boşluğu açtım ve dişlerimi takırdatarak birbirine çarptım. Başım ağrıyordu ve adamın bağırmasıyla daha da şiddetlenmişti. Burada işim neydi? Bu kimdi?

 Kapının demir kilidinin çekilme sesi odada yankılandı ve içeriye  uzun boylu bir adam girdi. Bu adam kapının bölmesinden bakan kahverengi gözlerin sahibiydi. "Günaydın, uyuyan güzel." dediğinde ifadesizce ona bakmayı sürdürüyordum. Kaşlarını çattı ve, "O kadar çok baygın kaldın ki öldün sandık." dedi düşünceli bir şekilde.
     
Boğazım o kadar kuruydu ki bir damla suya muhtaç bir çöl gibi hissediyordum. "Ne saçmalıyorsun?" diye sordum kuru ve kısık bir sesle. Adam gözlerini kıstı ve, "Harbiden ne saçmalıyorum ben ya?" diye sordu kendi kendine. "Neyse boşver sen beni. Benim adım Emre bu arada." dedi elini uzatarak. Uzattığı eline anlam veremeyen gözlerle baktığımda, arkamdan zincirle bağlanmış olan ellerimi farketmiş olacak ki elini hızla indirdi. Zincir çok sıkıydı ve bileklerimin derisine gömülüyorlardı. Ama bu acıya katlanabilirdim. Saçlarının önü hafif kıvırcık olan adam, "Ben gideyim." dedi ve elini ensesine attı.

Kaşlarımın ortasındaki mezar şimdi bir kuyuya dönüşmüştü ve o kuyudan çıkmaya çalışan sorular vardı.
Gözlerim açık kapıdan sızan ışık yüzünden kısıktı. Kuruyan boğazımı yutkunarak ıslatmaya çalıştım. "Beni çöz ve nereye gidersen git." dedim durumuma tezat güçlü bir sesle. Adam bana donukça baktı ve kollarını göğsünün üzerinde bağladı. "Seni çözemem. Karan buna izin vermez." dedi, sesi de bakışları gibi donuktu.

"Karan kim?" diye bir soru yönelttiğim sırada, açık olan demir kapıdan yapılı ve hafif kumral saçlı bir adam girdi. Ağır adımlarla bana doğru yaklaştı ve tam önümde bir heykel gibi durdu. Boyu uzun olduğundan ve ben demir bir sandalyede bağlı olduğumdan başımı kaldırmam gerekmişti. Zincirle sıkıca bağlanmış ellerime tırnaklarımı geçirdim ve yumruklarımı sertçe sıktım. "Benim." dediğinde çatık kaşlarımla ona bomboş bir şekilde bakıyordum fakat kafamın içi bağırış çağırışla doluydu. Yıkılan binaların altında kalmış düşüncelerim bir bir ayaklanıyorlar ve zihnimde çığlıklar atıyorlardı.

Yalnızlığın İçindeki Karanlık (DÜZENLENİYOR!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin