5. Bölüm: KİMSESİZ

185 22 6
                                    

Multi; Mehmet Altan

Bölüm şarkısı

Jaymes Young - Moondust

5. Bölüm: Kimsesiz

  Aniden bana doğru gelmeye başladı ve arkama geçti. Ben daha tepki veremeden bir kolunu dirseğinden kırarak boynuma yasladı, bu nefesimin kesilmesini sağladı. Boynumun ince derisinin üzerindeki keskin metalin soğukluğu bütün damarlarımın içindeki kanın çekiliyormuş gibi hissetmesini sağlıyordu. Ellerimi boynuma sardığı damarlı koluna yerleştirdim ve tırnaklarımı geçirdim ama Karan hiçbir şey yokmuş gibi duruyor ve beni daha çok kendine çekiyordu. Sırtım onun sert göğsüne yapışmıştı ve boynumdaki metal bıçak tenimin yanmasına neden oluyordu.

Her ne kadar korkunun ilk harfi bile ruhuma uğramasa da öfkem için aynı şeyi söyleyemezdim. Dişlerimi öyle çok sıkıyordum ki çene kemiklerim ve şakaklarım ağrımıştı. Sıklaşan nefeslerim göğsümün körük gibi hızla inip kalkmasına neden oluyordu. Güçsüz olduğum gerçeği bütün oklarını üzerime doğrulmuştu. Boynuma bıçak dayayan ve beni aç susuz bırakan bu iğrenç herif yüzünden tükenmiş hissediyordum.

"3...2...1," diye fısıldadı kulağıma. "ve sıfır." dediği anda mahzenin açık kapısının önünde elindeki silahı bize doğrultmuş bir şekilde Mehmet belirdi. Ellerinin üzeri yaralanmıştı. Parmak boğumları kan içindeydi ve tuttuğu silaha da kan bulaştırmıştı. Onun ardından birkaç silahlı adam daha kapının önünde belirdiğinde gözlerim kısıldı. Beni Karan'ın elinden kurtarabilecek miydi?

Mehmet'in gözlerinde dalgalanan nefreti görebiliyordum. Doğrudan Karan'a bakıyordu ve elindeki gümüş silahı ona doğrultmuştu. "Eğer o kızı bırakmazsan seni burada öldürür ve leşini köpeklere yem ederim. Onun kılına zarar gelmeyecek. Duydun mu?"
Sesi gür ve tehditkâr çıkıyordu. Fakat Karan onun aksine sinir bozucu bir şekilde güldüğünde zaten gerilmiş olan bedenim daha da gerildi. "O kadar korkuyorum ki..." dedi alay dolu bir sesle.

"O masum, orospu çocuğu! Bırak onu!"
Karan'ın arkamda kaskatı kesildiğini hissettim. Bıçağı birden daha da bastırdığında acıyla inledim ve yüzümü buruşturdum. Bu Mehmet'in gözlerinin benim gözlerimi odağına alışını sağladı. Kısa bir bakışmanın ardından tekrar Karan'a çevirdi kahverengi gözlerini. Karan boynumu o kadar çok sıkıyordu ki nefes alamadığım için yüzümün kırmızıdan mora döndüğüne emindim. Enseme doğru sert ve bıkkın bir şekilde nefes verdi. Aniden Mehmet'in arkasındaki adamlar silahlarını Mehmet'e çevirdiğinde şaşkınlık bütün bedenime yayıldı.

Mehmet de şaşkınlıkla arkasındakilere bakakaldığında Karan'ın burnundan nefes vererek güldüğünü duydum. Mehmet çatılmış kaşlarıyla Karan'a döndü. Ellerinin arasındaki silah hâlâ Karan'ı gösteriyordu. "Ne oluyor lan?" diye sorduğunda Karan bıçağı boynuma sürterek çekti ve benden uzaklaştı. Beni serbest bırakmasıyla dizlerimin üzerine yığıldım ve ciğerlerime aniden dolan havayla şiddetli bir şekilde öksürmeye başladım. Ellerimi boynuma sardım ve boynumu kontrol ettim. Yaralanmamıştım.

İçimden küfürler sıralarken nasıl kurtulabileceğimi düşünüyordum. Ya da kurtulabilmeyi umut ediyordum.

"At silahını." dedi Mehmet'e silahını doğrultan siyah takım elbiseli adam. Ardından silahın namlusuyla Mehmet'i dürttü. Mehmet yavaşça yere eğildi ve silahı yere bıraktı. Gözleri benim gözlerimdeyken ellerini teslim oluyormuş gibi havaya kaldırdı. Bakışlarım Karan'a döndü. Yüzünde çelik gibi bir ifadeyle Mehmet'e bakıyordu. Gözleriyle Mehmet'in ayağının dibindeki silahı gösterdi, Mehmet, gözleri öfkeyle Karan'ı izlerken yerdeki silahını itti ve arkadaki adamlardan biri silahı yerden aldı. Mehmet kıpırtısızca Karan'a bakıyordu. Ellerini indirmişti.

Ayağa kalkacak gücü kendimde bulamadığım için yerde dizlerimin üzerinde oturmaya devam ettim. Üzerimdeki siyah pantolon kir içindeydi. Karan elinde tuttuğu bıçağı kapattı ve kotunun cebine attı. Güçlü adımlarla Mehmet'e doğru ilerlemeye başladı, sonra tam önünde durdu. Aniden yumruğunu Mehmet'in suratına geçirdiğinde Mehmet beklemediği sert yumrukla geriye doğru sendeledi. Gözlerimi yumdum ve sinirle soludum. Bu geri zekâlı beni nasıl kurtarabilirdi ki zaten?

Gözlerimi açtığımda Mehmet'in arkasındaki iki adam onu koltuk altlarından tutmuşlardı ve yere yığılmamasını sağlamışlardı. Çünkü yediği darbeler yüzünden yüzü kan revan içindeydi. Bu kadar kısa sürede nasıl bu hâle gelebilmişti anlamış değildim. Bu görüntü içimi acıtsa da yapabileceğim bir şey yoktu. Benim için buradaydı ve ben tam bir sürtük gibi beni kurtaramadığı için ona sövüyordum. O bunu hak etmiyordu. Ama onu umursamayı başaramıyordum. İfadesizce olanları izliyordum. Duygularımı kontrol edemiyordum. Sanki duygularımın kendi özgür iradeleri vardı ve ben onları ne kadar davet etsem de ruhuma misafir edemiyordum.

Karan, Mehmet'ten uzaklaştı. Yüzünü göremiyordum ama sırtını görebiliyordum ve sırtı o kadar gerginleşmişti ki giydiği siyah gömlek yırtılmak üzereydi. Doğrulduğunda sırtındaki kaslar düzene girdi ve bir iki adım geriledi. Mehmet'in gözleri kapalıydı ve siyah ceketinin içindeki beyaz gömlek yüzünden akan kanlar nedeniyle kırmızıya boyanmıştı. Karan'ın hızlı nefesler alıp verdiğini duyabiliyordum fakat gözlerimi Mehmet'ten ayıramıyordum. Bayılmış olmasını diliyordum. Benim yüzümden ölen birini kaldırabilecek bir tabut değildi kalbim.

Mehmet'in göğsünün ağır ağır hareket ettiğini gördüğümde gözlerimde parıldayan şeyi çözememiştim. Ölmemişti. Bayılmıştı. İçim rahatlarken bakışlarımı Karan'a çevirdim ve gözlerimin ifadesi anında değişti. Sertleşen bakışlarım onu tarıyordu. Elleri tıpkı Mehmet'in elleri gibi kan içindeydi. Bakışlarımı hissettmiş gibi omzunun üzerinden bana baktığında kaşlarım belli belirsiz çatıldı.
Kaşlarının ortasından alnına doğru mavi bir damar kabarmıştı ve seğiriyordu. Alnı ve gömleğin açık birkaç düğmesinden görebildiğim kadarıyla göğsü ter içindeydi ve teni parlıyordu. Kollarındaki ve ellerinin üzerindeki damarlar daha belirgin bir hâl almışlardı. Dikkatli baktığımda yüzünün birkaç yerinde ve kollarında kan izleri gördüm. Bu Mehmet'in kanıydı. Gözlerini gözlerimden bir saniye bile çekmiyordu. Ben de aynı dikkatle onu izliyordum. Adamlar Mehmet'i sürükleyerek götürmüşlerdi. Nereye götürüldüğü hakkında en ufak bir fikrim yoktu.

Gözlerimin odağı yerdeki kızıl sıvıya çevrildiğinde midemin kasıldığını hissettim. Karan bana doğru geliyordu fakat ben transa girmiş gibi yerdeki kana odaklanmıştım. Gözlerimi uğursuz sıvıdan çekemiyordum.

Koluma dolanan parmaklarla gerildiğimde bakışlarım onu tekrar odağına aldı. Elindeki kan tişörtümün açık bıraktığı koluma bulaşmıştı. Bileğimin biraz üstünde duran sıkı parmakları daha da sıkılaştı ve beni yukarıya çekti. Bedenim havalanırken o kadar halsizdim ki buna karşı çıkmamış ve onun beni kaldırmasına izin vermiştim. Tam karşısında durduğumda boyunun benden uzun olması yüzünden yüzünü göremiyordum, kafamı kaldırmalıydım ama ben onun gözlerindense kan sıçramış boynunu ve göğsünü izliyordum. Kanın uğursuz rengi onun teninde koyulaşmıştı.

"Bana bak." diye emretti. Ben emir dinlemezdim.

"Bakmayacağım." dedim kısık bir sesle.

"Bana bak, yoksa biraz önce yarım bıraktığım işi tamamlarım ve onu öldürürüm."

Alay dolu bir gülüş dudaklarımı gerdiğinde şaşkınlığını soludum. Gözlerimi onun ela gözlerine diktiğimde bakışlarımda bir duygu bulmasına imkân toktu. Duvarlarım yıkılmaz ve kurşun geçirmezdi. Gözlerinden gözlerime saplanan kurşunlar beni yıkmaya yetmezdi.

"Bana ne yapacaksın?" diye sordum, sesim ifadesizdi. Umursamaz görünüyordum. Mehmet'i öldürmeyeceğini söyleyen tarafım, bunu sorgulayan tarafımla ağır bir tartışmaya tutuştu.

"Bilmem." diye fısıldadı. Fısıltısının içine gizlenmiş alayı hissettim.

"Beni öldüreceksin."

SEVİYORUM SİZİ MUCK<3

Yalnızlığın İçindeki Karanlık (DÜZENLENİYOR!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin