Yetinmeyi bilir misin
Sana verdiği kadarıyla hayatın?
Hoş bilsen de bilmesen de
Yara bere içinde bu yollardan geçeceksin.Yetinmeyi bilir misin
Sana verdiği kadarıyla hayatın?
Hoş bilsen de bilmesen de
Yara bere içinde bu yollardan geçeceksin.Kazanmayı isterdim, kaybetmeyi değil ama, olmadı yâr.
Kendini kayırıyor her insan önce
Bu yüzden aşka kıyar.Kazanmayı isterdim, kaybetmeyi değil ama, olmadı yâr.
Kendini kayırıyor her insan önce
Bu yüzden aşka kıyar.Giderim, alışığım gitmelere,
Direndi bu can ne bitmelere,
Giderim, alışığım gitmelere,
Direndi bu can ne bitmelere.Kazanmayı isterdim, kaybetmeyi değil ama olmadı yâr.
Kendini kayırıyor her insan önce
Bu yüzden aşka kıyar.Giderim, alışığım gitmelere,
Direndi bu can ne bitmelere,
Giderim, alışığım gitmelere,
Direndi bu can ne bitmelere.Yetinmeyi bilir misin?
Radyoda çalan şarkı benliğimi kavururken yaptığım tek şey akan yolu izlemekti. Yanlış yapmıştım. Çok yanlış yapmıştım. Ama artık hiçbirşey umrumda değildi.
Gidiyordum...
Yaptığım en iyi şey bu değil miydi zaten. Güçlü olmaya çalışmak beni çok yormuştu. Ve ben tükenmiştim. Artık savaşacak gücüm kalmamıştı.
Otobüs annemin mezarının önünden geçerken kurumuş dudaklarımı zorlukla araladım. Ruhumun attığı çığlıklara inat sesim sadece bir fısıltıdan ibaretti.
-" Özür dilerim Anne... Çok özür dilerim."
***
Gözlerimi yeni güne açarken uyanmamış olmayı diledim. Yaptıklarımın bir bedeli olacaktı elbet. Fakat bu kadar ağır olacağını düşünmemiştim. Beynimde yer edinen görüntüler, ruhumun derinlerindeki sızlamanın en büyük nedeniydi.
Otobüs durduğunda yavaşça yerimden kalkıp aşağı indim. Muavinin elime tutuşturduğu valizi sürüklerken derin bir nefes aldım. Yeni anlamıştım.
Benim yolculuğum bitmiyordu. Tam tersi, yeni başlamıştı. Ve ben koca bir şehrin ortasında tek başıma kalakalmıştım.
Gerçi doğru ya,
Ben alışkındım bu tür şeylere...
***
Yavaş adımlarla yolda yürürken deli gibi çalan telefonumu açmak istemiyordum. Ama abimi üzmeye hakkım yoktu. Zaten büyük ihtimalle delirmesine ramak kalmıştı. Biraz daha bana ulaşamazsa eski bağlantılarını kullanıp Türkiye'yi ayağa kaldırırdı bundan emindim.
O yüzden daha fazla üstelemeyip telefonu açtım. " Efendim yenge?" Kulağıma ulaşan titrek ses içimi sızlatmıştı. "Afife. Sonunda açtın. Nerdesin canım? Nereye gittin? Neden haber vermedin?" Derin bir nefes alıp gözyaşlarımı geri gönderdim. Sokak ortasında ağlayamazdım.
-" İyiyim ben yenge. Abim orda mı?" Sesindeki titreklik gitmiş yerini endişeli bir ton almıştı ve bu hiç iyiye işaret değildi. "Az önce çıktı. Yusufun sinirini sen benden daha iyi biliyorsun Afife. Nerdesin sen şimdi?" Titrek bir nefes alıp etrafıma bakındım. "Söyleyemem."
-"Ne demek söyleyemem Afife! Abin çıldırmış durumda. İnan bana sakinleştirmek için her yolu denedim ama nafile. Madem söylemiyorsun en azından Yusuf'u ara. İyiyim de. Yoksa inan bana yakında haber bültenlerinde kendini görürsün. O zaman söylemedi deme." Yengemin sesi de öfkeli bir ton alınca istemsizce gülümsedim. Git gide abime benziyordu.
Sanki görebilecekmiş gibi başımı salladım. Zaten abimi aramaktan başka çarem de yoktu.
-" Tamam. Şimdi arayacağım. Allah'a emanet ol." Cevabını beklemeden telefonu kapattığımda abimin numarasını tuşladım. Çalan telefon sesi tedirgin nefeslerime eşlik etti. Sonunda telefon açıldığında korkuyla abimin bağırmasını bekledim. Ama herhangi bir ses gelmedi.
-" Abi. Orda mısın?"
-" Burdayım" dedi yutkunarak, sesinin tonunda gizleyemediği bir acı, beni çepeçevre etkisi altına almıştı. Abim ağlıyor muydu? "Abi..." ses gelmeyince konuşmama devam ettim.
-" Çok özür dilerim. Biliyorum habersizce gitmem yanlıştı ama sen gitmeme izin vermedin. Bana başka çare bırakmadın. Çok özür dilerim abi. Ağlama Allah aşkına."
Bir süre ses gelmediğinde benim de gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı. Böyle olmasını istememiştim. Abimi üzmeye hakkım yoktu. Hatta tüm olanlardan sonra üzülmesi gereken en son kişi oydu.
Valizimi boş bulduğum bir sokağın kenarına yaslayıp yere oturdum. Sakince gözyaşlarımı dökerken telefondan gelen hıçkırık sesleri ruhuma azap misali çöküyor, adeta nefesimi kesiyordu. Bela okumak günah olmasaydı şüphesiz şuan kendime defalarca bela okuyor olurdum.
Dakikalarca sokağın ıslak zemininde oturup ağlayarak abimden özür diledim. Ama cevap vermiyordu. Telefondan gelen sesler olmasaydı orda olduğunu bile anlamayacaktım. Sonunda abimin otoriter sesini duyduğumda derin bir nefes aldım.
-"Peki madem, nasıl istiyorsan öyle olsun. Başka bir şehirde bizden ayrı yaşamana izin veriyorum. Ama Afife!..." Korkuyla cümlesinin devamını bekledim. "Eğer senden bir daha haber alamazsam yanına gelir, o siyah eşarbından sürükleyerek götürürüm seni. Duydun mu?" Titrek bir nefes aldım. "Anladım abi."
-" Şimdi söyle. Nerdesin?" Yeni kuramaya başlayan gözlerimle etrafa bakındım. "Mersin Anamurdayım. Ama biraz sonra minibüse binip merkeze geçeceğim." Abimin sıkıntılı bir nefes verdiğini işittim. Zorla konuştuğunun farkındaydım." İyi. Şimdi dinle beni. Benim orada yakın bir arkadaşımın babası var. Adıyamanlı bir aile. Kitapçıları var diye biliyorum. Şimdi onu arayacağım. Benden haber bekle."
Abim cevap vermemi beklemeyip suratıma kapatınca titrek bir nefes aldıktan sonra ayağa kalkıp üstümü silkeledim. Valizimle birlikte otogara yürürken telefonum da elimdeydi.
Yaklaşık on dakika sonra telefonum çaldığında bekletmeden açtım. "Buyur abi."
-"Arkadaşımla konuştum. Aslında seni evlerinde misafir edeceklerdi ama kardeşleri askerden gelmiş. Bende senin öyle bir ortamda bulunamayacağını söyledim. O da kitapçıda kalınacak bir yerin olduğunu söyledi. Hem bir elemana da ihtiyaçları varmış. Senin çalışabileceğini söyledim. Kabul ettiler. Adresi mesaj atıyorum. Dikkatli git."
-" Peki." Titrek bir nefes aldım. "Abi..." Bıkkın sesi kulağıma ulaştığında gözlerim doldu. "Efendim?"
-" İyi ki varsın. İyi ki benim abimsin. Her şey için teşekkür ederim." Telefonu kapatmadan önce söylediği sözler yüzümde buruk bir tebessümün oluşmasına neden olmuştu.
"Sen de iyi ki benim kardeşimsin. Kendine dikkat et. Allah'a emanet ol."
Telefonu cebime koyduğumda otogara çoktan gelmiştim. Yolculuğum yeni başlıyor demiştim değil mi?
Haklıydım.
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYIN ALTINDAKİ GÜZELLİK
Teen FictionGüneş ortalığı olanca hızıyla kavururken daldığım düşünceler sonu olamayan bir girdap gibi beni içine çekiyor, nefes almamı engelliyordu. Canımı yakan herşey sanki şu anı beklemiş gibi üstüme üstüme gelirken istediğim tek şey şu ruh halinden bir an...