BÖLÜM 3 * MEKTUP*

2K 156 8
                                    

Sanırım ruhun aşkı da böyle oluyormuş. Büsbütün o kula tutkun, Allah'a teslim

***

"Geçen gün ayın etrafında bir tur atmanın süratini hesapladım." Gözlerimi devirdim.

-"Bildiğime göre 10.000 kilometreden fazla bir çevresi var. Yolculuğun fazla sürmez merak etme" dedim tamamen umursamaz çıkan sesimle.

-" Sen çok biliyorsun! Öyle değil bir kere, hem belki ben ilerde astronot olmak istiyorum. Neden hevesimi kırıyorsun?" Gözlerimi tekrar ve tekrar devirdim. Şu an Sevda'ya laf anlatmak, deveye hendek atlatmak gibi bir şeydi. O yüzden nefesimi boşa harcamamak adına ağzımı açıp tek kelime etmedim.

Sabah Adile teyze kahvaltılık birşeyler getirmiş sonra fazla beklemeden çıkmıştı. Çok tatlı ve sevecen bir kadındı. Doğunun her türlü özelliğini üzerinde taşıyordu, türkçesi tam değildi ve şiveyle konuşuyordu. Ayrıca bana öyle içten öyle sıcak davranıyordu ki kendimi çok garip hissediyordum. Acaba annem hayatta olsaydı böyle mi olurdu?

Hiç bilmiyorum...

Sevda elindeki kitapları karıştırırken, bende etrafı düzenleyip yerleri siliyordum. Temizliğin çoğunu dün yaptığım için fazla bir işim yoktu, bu yüzden kitaplığa bakıp gün içinde okumak için bir kitap seçmeye karar verdim.

Klasik kitaplardan çok kıyıda köşede kalmış kitaplar daha çok ilgimi çektiğinden mümkün olduğunca görüş açımı genişletmeye çalışıyordum.

-"Ne yapıyorsun ya? Sakın kendine kitap seçme, bugün benimle ilgileneceksin!" Kaşlarımı kaldırıp alay barındırdığına inandığım bakışlarımı Sevdaya yönlendirdim. "O niyeymiş?" Kafasını kitaptan kaldırmadan elinde tuttuğu zarfı bana uzattı. "Öyle işte."

Çatılmış kaşlarım ve buruşmuş yüzümle bir Sevdaya birde zarfa bakıyordum. "Bu ne?" Sıkıntılı bir nefes verdi ve baygın bakışlarını bana çevirdi.

-"Abim gönderdi. Kaç gündür seni tanımak için başımın etini yiyordu zaten, bende kurtulmak için kağıda bir şeyler karalayıp bana vermesini söyledim. Ama artık nasıl anladıysa bildiğin aşk mektubu yazıp göndermiş sana. Doğrusu, iflah olmaz bir romantik olduğunu bilmiyordum, öğrenmiş oldum."

Elimde tuttuğum mektuba dikkatlice bakınca şaşkınlığım farklı bir boyut kazanmıştı. "Yalnız onu okuyabilmek için önce açman gerekiyor. Tabi dıştan okunan mektup gibi yeni bir teknoloji falan geliştiyse bilmiyorum."

Başını kaldırıp yüzüme bakınca gözlerini kısıp, kaşlarını çattı. "Ah, cidden mi! Gözlerin neden doldu şimdi? Sende mi abime aşıksın yoksa? Bak eğer öyleyse duygularınız karşılıklıymış işte ne güzel. Boş yere akıtma şu sularını yine."

Aldığım nefesler ciğerime batarken hissettiğim tek şey inanılmaz bir vücut kasılmasıydı. Kalan son umut kırıntılarıyla Sevdaya baktım. Bana teminat vermesi gerekiyordu, ben eskisi gibi değildim. Acılarımdan ders çıkartalı neredeyse bir buçuk yıl olmuştu.

Kendimi değiştireli bir buçuk sene olmuştu. Kızarmış gözlerimle Sevdaya bakarken, ağrıyan kalbimin sesini duymamasını ümit ediyordum. İçimden gelen çığlıklara inat, çıkan sesim son derece tiz ve kısıktı.

-"Ben neyi yanlış yaptım Sevda? Ona umut mu verdim yoksa?"

Afallamış bakışlarını yüzümde gezdirdiğinde nefes alış verişlerimi düzenlemeye çalıştım. Kalbime ağırlığını tarif edemeyeceğim birşey çökmüştü, acıyordu.

Ben değişmemiş miydim? Oysa değişmek için elimden geleni yapmıştım.

Kendimi mi kandırıyordum yoksa?

AYIN ALTINDAKİ GÜZELLİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin