6 | six feet under

9.9K 373 13
                                    

Kendimi göz alabildiğince kum tepeleri görünen, tepesinden vuran güneş başımı döndüren kurak bir çölün ortasında gibi hissediyordum. Öylesine yalnız, öylesine acı içinde.

Hiçbir zaman etrafında çok fazla dostu olan insanlardan olamamıştım.Samimiyetsizlik, yalancılık, çıkarcılık hiçbir zaman peşimi bırakmamıştı. Evimizde çalışan bir teyzenin kızıyla oynardım küçükken. Annem asla izin vermez ve beni azarlardı.Sonra Korhan geldi. Annem gittiğinde... Sonra hep o oldu. Arkadaşım, dostum, abim, babam. Çok iyi anlaşamadık evet.İnişlerimiz, çıkışlarımız , çöküşlerimiz ve zaferlerimiz hep beraberdi. Belki de ben öyle sanıyordum. Belki de o beni hiçbir zaman duvarlarının arkasına almamıştı.Ve ben yalnızdım.

Bu koca evde, gösterişin ve paranın altında ezilerek hayatıma devam ediyordum. Takvim yapraklarını koparıyor ve yeni günü karşılıyordum. Benliğimi kaybediyordum yavaş yavaş.Çoktan yok olmuştum belki de. Parıltı gözlerimizi kamaştırırken biz olanlara gözlerimizi yumuyorduk.

Yüzümde sarhoşluk gülümsemesi, babama boyun eğdim.

Korhan'ın sert nefesi bedenimi ürpertiyordu.İşte, dedim. İşte bütün hatalarımın bedelini ödüyorum.

"Ne oluyor baba?"

İşte sormak istediklerim Korhan'ın dudaklarından dökülüyordu. Bana ne oluyor baba? Yardım edecek misin yoksa beni ateşin ortasında mı bırakacaksın? Her zaman ki gibi.

Yüzümdeki alaycı gülümse daha da genişlerken görüş açımın buğulandığını fark ettim. Nefret ettiğim şeylerden sadece biri babamın karşısında ağlamaktı. Aciz gözüküyordum. Ama şu an sorun yoktu. Çünkü babamın gözünde bir zavallı gibi gözüktüğüme emindim.

"Tebrik et kardeşini. Yuva kuruyor."

Babam da genişçe gülümsüyor ve sinirle kafasını sağa sola sallıyordu. Dedikleriyle birlikte gülüşüm soldu ve bakışlarımı babama çevirdim. Ama gözlerindeki alev beni bulduğu an başka yere bakmak zorunda kaldım.

Yuva kurmak. Bir ömrü beraber geçirmek istediğim kişi kesinlikle adını bile yeni duyduğum biri değildi.Aklımdan o kadar fazla şey geçiyordu ki Korhan'ın bile ne tepki verdiğini anlayamıyordum.

Ne olacaktı? Tanışma, nişan, yemek, düğün... Düşüncelerim beni boğarken omuzlarımı titretecek bir nefes aldım. Daha yüzünü bile görmediğim biriyle aynı sofraya oturmak bile şu an için bana yük oluyordu.

"Ne diyorsun baba sen?"

Korhan'ın baskıyla söylediği kelimelerle irkildim. Kolu koluma değerken bir adım önüme geçti. Şimdi onu görebiliyorum. Klasik gömleklerinden birini ve kumaş pantolonunu giyiyordu. Kasları sımsıkı gerilmişti ve kolları genişçe iki yanında salınıyordu. Dik duruşu, sarsılmaz oluşu beni köklerimden sarsarken ben ise salonun ortasında çökmüş durumdaydım.

"Duydun işte!" Diye kükredi babam. "Yaptığı hatanın bedelini ödesin de aklı başına gelsin."

Aklı başında olmayan o kadar insan varken neden ben diye sormak istedim ama bu düşünce beni daha çok güldürdü.

"Hem fena mı? O adamla evlenmek isteyen ne kadar kız var biliyor musunuz siz?"

O kadar saçma şeyler söylüyordu ki yüzüne karşı bağırıp çağırmak ve böyle bir şeyin asla olmayacağını söylemek istiyordum ama dilsiz olmuştum.Bütün yalanlara ve haksızlıklara...Kim duracaktı arkamda? Kim evet haklısın diyecek ve babamdan koruyacaktı beni? Korhan mı? Hiç sanmıyordum. Babama asla karşı gelmezdi.Beni asla korumazdı. İyiliğimi düşündüğünü de sanmıyordum.Hatta beni bir kez olsun düşündüğünü de.

MALİKÂNEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin