Şaşkınca etrafıma bakıyor olanları kavramaya çalışıyordum. Zorlukla tırmandığım büyük kayalık, bir uçurumun kenarına dönmüş olamazdı değil mi? Ya da arkama baktığımda mahallemizi az da olsa görmem gerekmez miydi?
Hiç biri yoktu.
Sadece arkamda büyük bir orman ve bir otoban vardı.
"Bu ne si*im bir rüya?" Etrafıma bakıp dururken içimi korku kaplamıştı. Tanrım ben bir uçurumun kenarında üflesen düşecek bir haldeydim! Panik yapmış olmalıyım ki ayağım bir anda kaymış birkaç taş yüzlerce metre aşağı doğru düşmüştü. Ben de onlara katılabilirdim ama neyse ki kolum biri tarafından kavrandı ve ani bir hareketle düzlüğe çekildim.
"Annecim!"
Korkudan altıma yapmak üzereydim. Durumu sindirmemle aniden arkama dönüp kolumu tutan adama baktım. Çekik gözleri vardı. Üzerinde uzun bir kıyafet vardı ve saçından ayağına giydiği şeye kadar simsiyahtı.
"Sen kimsin?!" Korkup geriye kaçacaktım ki ayağım yeniden kayınca onun koluna tutunup sağlam duran vücudundan destek aldım. Sahi.. yerinden kıpırdamamıştı bile.
"Asıl sen kimsin? Buraya ait durmuyorsun?" Beni seri bir hareketle otobana çekip yüzümü inceledi. Gözleri kırmızıya çalan bir renkti. Yüz hatları keskin ve ten rengi açıktı.
Bir anda bir şeyin farkına varmış gibi yüzümde gezinen elini geriye çekti ve hızla arkasına dönüp yürümeye başladı. Kapkara bir duman gibi görünüyordu.
"Hey! Nereye ya?! Burası neresi? Lütfen evime dönmeme yardım et!" Peşinden koşarken bağırıyordum. Ben koşuyordum ama o sadece adım atıyordu. Seri ve sık adımları koşmama rağmen onu yakalama engel oluyordu. Aniden durduğunda hızımı ayarlayamayıp sert sırtına çarpmamla bileğini kapmam bir oldu.
Çok sıcaktı. Şu havada bile vücudu kor gibiydi.
"Elini çekmelisin." Elimi çekip bir adım geriledim.
"Durdun.. bana yardım et. Nereye geldim bilmiyorum."
Bana döndüğünde gözlerinde dumanların olduğuna neredeyse emindim.
"Senin burada olman doğru değil." Yutkundum. Hiç öyle bir insan görmemiştim.
"Farkındayım. Evime dönebilsem dönerim. Telefonundan birini aramama izin verir misin? Evde bıraktım. Yalnızca birkaç dakika sürer." Alay eder gibi güldü. Aniden elimi tutup avucumu yüzüne yaklaştırdı.
"Adın Luhan. Kötü olmuş. Geleceğin güzel görünüyor." Şaşkınlıkla onun mimiklerini inceledim ve elimi ondan kurtardım.
"Bana bak medyum musun nesin bilmiyorum ama bana yardım etmen gerek. Lanet olsun buranın nere olduğunu bile bilmiyorum." Gözlerime bakarken kafasını sola yatırdı.
"Burası insanların olmaması gereken kısım. Ne yaptın da buraya gelmeyi becerdin?" Birden bütün vücudumdaki kanın çekildiğini hissettim. Karşımdakinin yüzünde ilginç bir gülümseme belirdi.
"Ne o, korktun mu?" Titrememi gizleyemedim.
"Ben.. ben bağırıyordum. Kayalıklarda. Ne oldu bilmiyorum.." Kafasını arkaya atıp kıkırdadı.
"Bizden biri sınırı geçmiş olmalı. Senin yerine geçmiş olmalı." Gözlerimi kısıp ona adım attım.
"Ne diyorsun oğlum sen? Bana bak manyak manyak şeyler söylemeyi kes! Korktuğumu mu düşünüyorsun? Ben sizin gi-" Aniden yüzünü yüzüme yaklaştırdığında ufak ufak bıraktığıma eminim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜMÜŞSERVİ - HunHan
FantasyÇırpındıkça batıyor, battıkça parlıyor, parladıkça ilgimi çekiyordu.