Şarkı- Kupa Kızı Ve Sinek Valesi
Gece çökmüştü. Öyle sessizleşmişti ki etraf. Herkes sanki yok olmuştu. Sehun sıcak sırtını sırtıma değdirdikçe geriliyor onu çevirip 'Nesin sen? Söyle. Bana doğruyu söyle.' demek istiyordum. Hani geceleri sizindi Dünya. Büyükannem ölmeden önce bana hep geceleri cinlerin dışarıda dolaştığını söyler, sokağa çıkmama engel olurdu.
Sen niye uyuyorsun?
Yoksa yalan mıydı hepsi? Cayır cayır yanan sırtın yoksa sadece heyecandan mı ısınıyor söyle bana..
İçimdeki dürtüyü tutamadığımda aniden yattığım yatakta ona döndüm. Çoktan ben hissetmemiş olsam bile benim tarafıma dönmüştü. Hatta gözleri onlara bakmamı bekliyorlardı. Eli başının altındaydı.
"Uyumalısın." Dedi. Sanki sesi yıllardır beni tanır gibi kırmaya kıyamaz gibiydi. Nefesi yüzüme çarptıkça ürperiyordum. Gözleri kapkaranlık odada cam gibi parlıyordu.
"Nasıl?" Diye sorduğumda eli çekinerek saçıma dokundu.
"Şimdi sana masal anlatırdım. Ya da güzel şeyler söylerdim. Hatta saçlarınla oynardım." Bunu derken parmakları başımın arkasını okşuyordu. O kadar yorgun, bitkin hissediyordum ki ellerinin arasında küle dönmek istedim.
"Ama yapamıyorum Luhan. Seni yuvana geri döndürmem gerekirken düşünmek hiçbir şeyi çözmüyor." Gözlerim doldu. Gidemeyeceğim diye değil, bana yaşamak için bir neden bulduğumu hissettirdiği için. Ona dokunmak istediğim için.
"Ama bulacağım. Sana zarar gelmesini istemiyorum güzel çocuk." Bir tık daha ona yaklaştığımda göğüslerimiz birbirine değiyordu.
"Bana kendinden bahsetsene. Anlat bana. Nasıl büyüdün? Hiç birini sevdin mi? Buralar nasıl?" Eli hala saçımdaydı. Isıya alıştığımı hissettiğimde parmakları ensemde dolaştı. Gözlerimi kapatıp sadece hissetmek istedim. Ama yapmadım.
"Güzel büyümedim. Ne yazık ki sürekli kitap okuyan bir çocuktum. Yalnız ve tek uğraşı okumak olan bir çocuktum. O zamanlar bir ailenin evinde yaşıyorduk ve adamın kocaman bir kitaplığı vardı. Herkes uyuduktan sonra oraya girerdim. Ses çıkarmamaya o kadar özen gösterirdim ki sayfaları bile üfleyerek açardım. Annem ve babam genelde evde durmazdı. Ben ve iki kardeşim o evde hep birer hayalettik. Konuşsak bile aynı frekansı duyamadığınız için insanlar bizi duyamaz. O yüzden sürekli kardeşlerime okuduklarımı anlatırdım. Onlar da dizimde uyurlardı. Tavan arasına pek insan gelmediği için orada öyle büyüdük. Karanlıktık. Sevilmediğimizi düşünüp dururduk. Ama kardeşlerimin kafasından bu düşünceyi atmak için çok uğraştım. Onları güldürebilmek için hep komik kitaplar okurdum. Anne baba sevgisinin ne olduğunu görmedik. Şanssızdık ki kaldığımız evdeki aile de pek çocuklarına sevgi vermede iyi değildi. Öğrenemedik. Sevgi nasıl olmalı bilmiyorduk. Tek çocuktu evde kalan. Hep tek oynardı. Bazen onu camdan izlerdim. Topunu sürekli duvarda sektirirdi. Kendi isteğiyle tek oynuyordu. Ötekileştiriyordu kendini. İlk zamanlar onu anlayamadım. Sonraları gece uyurken onu izledim. Yatağa yatar ve üstünü bilerek örtmezdi. Biri gelip örtsün diye beklerdi. Kimse sabaha kadar gelmezdi. Ve ben bunu kavradığım günden sonra hep onun üzerini örttüm. Saçını okşadım. Bize sürekli şeytanın aşkını anlattılar. Aşktan korkutmak istediler. Ama o çocuğu sevmeye iznim olmasını çok istemiştim. Yani eğer sayılırsa birini sevmek bu, evet onu sevmiştim. Çünkü insan eğer kıyamıyorsa ve kıyamadığı tek varlık o kişiyse onu seviyordur. Ben kendime bu tanımı yaptım. Çünkü benim ailem bana öğretmedi."
Elimi beline koydum.
"Yine de çok güzel büyümüşsün. Sana ben de anlatayım. Benim babam ben çok küçükken bizi bırakıp gitti. Annemle ikimizdik. On yaşıma kadar büyük annem de bizimle yaşadı. Sonrasında öldü. Onu kaybettiğim gün gerçekten babamın gidişini anca kavrayabilmiştim. Bir daha gelmeyeceğini o gün anlamıştım. Annem hiç iyi olmadı. Annem olmadıkça ben de olamadım. Onun için sürekli ders çalıştım. Sadece onun için yaşadım. Kendimi burada bulmadan önce ilk defa üzüntüme yenik düşüp kaybolmak istedim. Bir kayalığa çıkıp avazım çıktığı kadar bağırdım biliyor musun? Ve benim o ana kadar yaşama sebebim annemken bunun beni artık çok yorduğunu ve artık bir nedenim kalmadığını hissettim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜMÜŞSERVİ - HunHan
FantasíaÇırpındıkça batıyor, battıkça parlıyor, parladıkça ilgimi çekiyordu.