5.Bölüm-Rüzgar Olalım

147 22 59
                                    

Tam üç gün geçmişti. Evimden uzakta olalı.. Soğuktan titrerken arkamı yasladığım duvardan destek alarak doğruldum. Sehun kapıdan girmişti. Beni gördüğünde başındaki şapkayı indirdi ve elindeki sepeti tezgaha bıraktı.

"Bunlar bize yasak olan yiyecekler. Eğer hiç bir çözüm bulamazsak bunları yemen gerekecek. Belki böylece perdenin diğer tarafına geçebilirsin." Getirdiklerine baktığımda birkaç limon ve iki büyük kırmızı elma gördüm. Gayet normal duruyorlardı oysaki.

"İşe yararsa hadi deneyelim." Çaresizce söylediğimde kelimeler kulağıma gidince hüzünlenmiştim ama kendime duygusuz davranmam gerektiğini söyledim.

"Haklısın. Gitmek istemekte." Üzerindeki pelerini koltuğun yanına koydu ve devam etti.

"Ama maalesef yapamazsın. Çünkü riskli. Bir yasağı çiğnersek ne olur bilmiyorum. İyi ihtimali düşünsem de kötü ihtimal de var. Yasağı çiğnediğin için buraya mahkum kalabilirsin." Aklımdan olayın saçmalığını kendimle tartışırken yüzümü buruşturdum. Aslında bizim de uymamız gereken tonlarca kural vardı ama bir kere bile çiğnerken ne olacağını bu kadar kafaya takmıyorduk. Bir an kendimi öylesine dinden uzak hissetmiştim.

"Denememiz gerekiyorsa, deneriz." Dediğimde burukça gülümsedi.

"Cesursun."

"Olmam gerekiyor. Hep gerekti."

"Bense hiç cesur olmadım. Bir şey dışında." Kaşlarımı büzdüm.

"Önemli demekki senin için. Neydi bu cesaret gösterdiğin şey?" Koltuğa oturduğunda sorduğum soruyu öylesine sormuştum. Cevaplamasa da anlardım. Ve cevaplamadı. Benim de anlamam gerekti.

"Mm.. ne yiyorsunuz siz? Normal yemek yapsam yer misin?" Diye sordum. Çünkü kendimi ona karşı borçlu hissediyordum. Belki bir tas çorba bunun için yeterli değildi ama elimden geleni yapmak istedim.

"Normalden kastına bağlı." Güldüğünde kollarımı sıvadım.

"Ben yapayım, beğenmezsen yemezsin." Mutfağa benzeyen yere ilerledim. Oldukça tozluydu.

"Sizin kendinize ait bir eviniz hiç olmaz mı?" Elimi tozlu tezgahta gezdirdim.

"Hani temizlik, düzen falan. Bunlar gerekli şeyler fikrimce." Bakışlarını bana çevirip başını sağa doğru yatırdı. Çoğu kişi için ürkütücü gelebilecek bir görüntüydü ama benim ellerim terledi.

"Olur. Ama birine aşık olup onunla bebek yapınca." Yuva kurmak gibi. Kuş gibi mi yaşıyor bunlar?

"Birine aşık olup bebek yapacak mısın?" Diye sordum. Dolapta sabah kestiği tavuk duruyordu. Yüzümü buruşturmamaya çalışarak onu alıp tezgaha koydum.

"Sence?" Açık uçlu sorulardan ölesiye nefret etmişimdir.

"Ne bileyim ben? Kızlardan hoşlanmıyorsan bebek yapman biraz saçma olur." Güldü ve birkaç saniye içinde solumda belirdi. Ellerini belime koyup olabildiğince yakınıma girdi.

Kulağıma eğildiğinde nefesimi tutmuş tavuğu yoluyordum.

"Burada erkekler de doğurabiliyor. Buraya giren herkes bunu yapabilir." Nefesi boynumda, elleri belimin iki yanında, parmakları kasıklarıma doğru gelip geri yerine dönerken tavuğu olabildiğince hızlı yoluyordum.

"A-ama tabi bir de aşk meselesi var. Öylesine biriyle çocuk yapamazsın. Değil mi?" Boynuma sürttüğü burnuyla kendimi kaybedip ona yaslanmıştım. Neyseki hızlıca kendimi toparlayıp derin bir nefes aldım.

"E tabi o da gerekli."

"Peki.. Baekhyun bu kalıba uyuyor mu? Onunla bebek yapmadınız mı daha?" Tam tenime değiyordu sıcak teni. Dişleri gülerken boynuma çarptı. Dudakları gülüşü sönünce boynumda gezindi bir saniye. Bazen ufak bir saniye bile uzun sürebiliyormuş.

GÜMÜŞSERVİ - HunHan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin