Not: Habire gidip duran bir yazarınız var ama geldi mi de habire bölüm atıyor. Napalım bu da böyle bi tip işte :p
Not2: Ben angst yazmam. Yani endişe etmeyin ağlatabilirim ama en sonunda hep bir sevinç olur. Çünkü bence hayatta böyle. Fazla yapay olmaya gerek yok. Hayat da zaman zaman ağlatır. Ama gün gelir güldürür. 'Mutluluğun bir yolu yoktur. Mutluluk, yolun ta kendisidir.' Budizmden bir görüş ve benim de oldukça sevdiğim bir görüştür. Ki çoğunuz bu sözü duymuşsunuzdur. Bir de Virginia Woolf'un (çoğunuz onu biseksüel yazar olarak bildiğinizi tahmin edebiliyorum. Not3 bununla ilgili olacak)
"Mutluluğu melankoliden ayıran çizgi, bir bıçak ağzından daha kalın değildir." sözünü çok beğenirim. Yani velhasıl telaşa gerek yok her şey yolunda. Kitap angst değil. Hiç bir yazım da angst olmayacak :)
Not3: Etiketlemeyi pek seven biri değilim ve hayat bana şunu öğretti ki hiç bir şeyi etiketleme. Kendini de. Çünkü gün gelir o etiket uçar gider. Kendimi ben şuyum diye tanımlayamam. Çünkü hayatımın bir çok yerinde bunu yaptım ve yanlış olduğunu farkettim. Bir adamı sevdiysem bu sadece o adamı sevdiğimi gösterir. Bir kadını sevdiysem bu sadece o kadını sevdiğimi gösterir. Ben şuanda birini seviyorsam eğer, bu sadece o kişiyi ilgilendirir. Yani kendimi bundan sonra etiketlemediğim gibi başkalarını da etiketlemeyi sevmiyorum. Belki bakış açınızda ufak bir değişiklik yapmak isterseniz fikrim hoşunuza gitmiştir. Keyifli okumalar dilerim.Çaresizdim işte. Tüm çıkmazlar tükenmişti. Yerde öylece oturuyordum.
Arkada klasik müzik çalıyordu. Bir hastane için çok ideal olduğunu farketmem o an için elbet ki imkansızdı. Ama bu satırları okuyorsanız artık Franz Schubert'in bestelerini dinlemeyi çok sevdiğimi belirtmek isterim. Hatta tam şuanda siz bunu okurken, ben bunları anlatırken de arka fonda Ave Maria,D.839 çalıyor.
O kadar garipti ki o an. Koca evrende bir başıma hissetmiştim. Çabalarım sanki suya düşmüştü. Sanki o an boşlukta yüzüyordum. Kimse adım dahi atmıyordu sanki. Ve içim içime sığmadı. Taşmak istedim. İsyan edip yeri göğü birbirine katmak istedim. Her şeyi geri sarıp sadece onun yaşamasını ama benimle hiç karşılaşmamış olmasını istedim.
Ama yapmadım.
Sadece oturdum. Gözlerim kan çanağına gönmüş halde saatlerdir baktığım mermerin çatlağına bakmaya devam ettim.
İçimde bir ses "Derin bir nefes al." dedi. O kadar içimdendi ki bu ses, gözlerimi kapatıp dediğini yaptım. Kirpiklerimin arasından bir sürü damla süzüldü. Hıçkırıklarım yeniden koridorda yankılandı.
"Ona söz verdim." Dedim aniden. Ona yaşayacağım için söz vermiştim.
Kimin umrunda?! Diyemezdim.. Çıkışamazdım. Çünkü benim umrumdaydı. Ona verdiğim söz umrumdaydı.
Ayağa kalktım. Tüm gücümle diyemiyorum. Tüm güçsüzlüğümle kalktım ayağa. Diriltemedim bir şeyleri içimde ama kalktım.
"Yaşayacağım. Söz verdim." Dedim seslice. Haberi öğrenip kaçtığım koridorun sonuna doğru yankılandı sesim.
Pes etmedim. İsyan, edemedim. Kaçamadım. Kaçmak bile isteyemedim.
Sonra aniden bir ürpertiyle ayıldığımı hissettim. Sanki gözlerim o ana dek kapalıymış ve ben aniden bir uykudan çekilip çıkarılmışım gibiydi. Kolumda tarifi imkansız bir sancı vardı.
Başardın
Ben koluma bakıncaya dek orada öylece yandı o kelime. Ve ben nerede olduğumu farkettiğimde, ne ile karşı karşıya olduğumu farkettiğimde yattığım yataktan heyecanla fırladım.
Bu sefer o odadan gülümseyerek çıktım. Odaya Luhan'ın annesi girip o kitap okuyor demedi. Ben yine o odayı buldum. Ben kapıyı yine hiç düşünmeden açtım.
Onu gördüm.
Sarı saçları alnına dökülüyordu. Camdan dışarıya bakıyordu. Üzerinde krem rengi bir gömlek vardı. Öyle parıldıyordu ki.. ya da ben öyle ağlıyordum ki, gözlerim kamaştı.
Ağzımdan zar zor çıktı adı.
"Luhan.."
Bana döndüğünde şaşırmış gözükmüyordu. Ama çok sevinçliydi. Yüzünde tarifi imkansız bir gülümseme vardı.
"Bekledim."
"Gerçeksin değil mi?"
"Sabrettiğin için teşekkür ederim Sehun-ah. Sen olanları yaşarken ben hep rüyalarımda gördüm hepsini." Bana yaklaşıp elini kalbime koydu.
"Ve biliyorum ki hepsi gerçekti. Çünkü kalbim öyle söyledi. Ve sen hepsine dayandın."
Parmağını kaldırıp kalbimde ritim tuttu.
"Bu biliyor gerçek miyim değil miyim?"
Kollarımı beline sarıp onu kalbime en yakın yere çektim. Kokladım. Öptüm. Sevdim. Çok ağladım.
Ama hepsi gerçekti. Ne rüyada hissediyordum ne de çıkmazda. Sadece o andaydım. Luhan'ın saçları yüzüme çarpıyordu. Bundan emindim.
Ve o gece rüyamda bir masada sadece ikimiz vardık. Masadaki her şey beyazdı. Güller hariç. Onun önünde bir gül fidesi vardı. Benim önümde ise kırmızı bir tülün içinde olan gül tohumları.
Bir ses duyduk ikimiz de. Dinledik.
"Sen Sehun, artık boyut atladığını hissediyorsun değil mi?" Başımı salladım onaylarca. Gözlerim Luhan'dan ayrılmıyordu.
"Bundan sonra Luhan hangi şeylerden sorumluysa, dünyadaki insanlar nelerden sorumluysa sen de öylesin. İnsanlar seni hep görecek. Perdeni açtık." Luhan'ın alnında aniden papatyalardan oluşmuş bir taç belirdi. Ben de vücudumda bir karıncalanma olmasıyla bakışlarımı ondan ayırıp kendime çevirdim.
Beyaz bir takım giyiyordum. Tıpkı Luhan gibi.
Beyaz...
Ne kadar temiz ve pak.
"Önünüzdeki gülleri ekmeniz gerekiyor. Böylece birbirinizi sonsuza dek sevip koruyacağınıza yemin etmiş olacaksınız. İçinde en ufak bir şüphe olan buradan aniden çekip çıkartılıcaktır." Tüm gülümsememle oturduğum sandalyeden kalkıp kırmızı tül içerisinde olan tohumları avcuma döktüm.
Nereye ekeceğimi çok iyi biliyordum. Luhan'a adım adım yaklaştım.
"Avucunu açar mısın sevgilim?" Gözleri parıl parıldı ve avucunu bana doğru uzattı. Tohumları bir bir avucuna bıraktım. Ve kapatmasını istedim. Yumduğu eline bir öpücük bıraktığımda avucunu geri açtığında tohumlar yok olmuştu. Bir yüzük vardı parmağında artık. Üzerinde gül deseni vardı.
O artık benim gülümdü. Özeldi. Her şeyden kıymetliydi benim için.
Bana gülümseyip önündeki fideyi aldı ve ayağa kalkıp iki eliyle fideyi kalbime koydu. Batmayı hissedebiliyordum. Ama gözlerimiz hiç ayrılmıyordu. Bir süre sonra batma hissi kalbimden damarlarıma akmaya başladı. Sol kolumda dolaştı. Elime ulaştı. Parmağıma sarıldı. Ve ellerimizi birbirine kenetlediğimizde parıldayan iki gümüş vardı.
Ama benim dikkat ettiğim tek şey parıldayan o iki güzel gözüydü.
![](https://img.wattpad.com/cover/202203434-288-k436679.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜMÜŞSERVİ - HunHan
FantasíaÇırpındıkça batıyor, battıkça parlıyor, parladıkça ilgimi çekiyordu.