<< Gökyüzüne not >>
"Ezgi susar mısın artık?" diye bağırdım salona doğru. Fakat aldığım yanıt daha sesli ağlamaktan başka bir şey olmadı.
Dudaklarımı birbirine bastırıp Geray ve Hakan'a döndüm. "İçeri girmek istemez misiniz? Bir kahve yapardım..."
Geray, "Biz rahatsızlık vermeyelim," derken Hakan yanımdan içeri süzüldü. "E, madem çok ısrar ediyorsun... Tamam."
Geray'la bir süre arkasından baktıktan sonra kafamı omzuma yatırıp gülümsedim. "İçeri girmez misiniz bayım?"
Geray'ın irisleri sol yanağımdaki gamzeye kayınca bir adım geri çekildim. Geray da bir şey demeden yanımdan geçip gitti. Kapıyı kapatıp ben de diğerlerinin yanına geçtim, salona.
Ezgi'nin beş dakika gibi kısa bir sürede oluşturduğu peçete yığınını görünce duraksadım. Mimiklerim benden habersiz harekete geçerken, "Ben toplamam, haberin olsun," dedim.
Yığının üstünden atlayıp bir sürü boş koltuk olmasına rağmen Geray'ın yanına geçtim. Geray gözlerini telefondan alıp bana döndü. Hiçbir şey olmamış gibi, "Ne oldu?" dedim. Tek kaşını kaldırıp kafasını omzuna yatırdı. "Pes etmek ne, bilmiyorsun değil mi?"
Dudaklarım iki yana kıvrılırken kafamı iki yana salladım. Telefonuna geri dönerken sesli sesli ağlayan Ezgi'ye döndüm. "Canım az sakin olur musun? Bak tamirciyi aradık zaten. Tatilimiz bitene kadar o araba baştan yapılır."
Ezgi bir süre burun çekişleriyle bana baktıktan sonra ağlamaya devam etti. Ellerim şakaklarıma giderken Hakan Ezgi'ye peçete uzattı. "İçin rahat edecekse Ilgın tamirciyi arasın, ne dersin güzelim?"
Ezgi Hakan'ın güzelim demesiyle yavaşça kızarırken kafamı salladım. "Evet, arayabilirim."
Ezgi'nin cevap vermesini beklemeden arabanın tamiriyle ilgilenecek kişiyi aradım. Telefon çalarken Ezgi'yi güldürmek için sessizce tuhaf hareketler yapan Hakan'a gülümsedim.
"Tamam, tamam sağ olun Mehmet Bey. Ne zamana halledebilirsiniz peki? Hmm... 1 hafta diyorsunuz yani? Daha kısa zamanda olmaz mı? Pekâlâ, iyi günler."
Telefonunun kapandığını bildiren sinyal gelince telefonu indirip önümdeki sehpaya bıraktım. Gözleri ağlamaktan kızarmış, burnunu peçeteyle silen Ezgi'ye döndüm yavaşça.
"Bebeğim, sakin olsana biraz. Bak konuştum. Bir hafta sonra yeniden bizde olacak araba," dedim yumuşak tuttuğum sesimle.
Ezgi burnunu sildiği peçeteyi önündeki peçete yığınına attıktan sonra Hakan'ın elinde tuttuğu tuvalet kağıdından bir parça daha kopardı. "Ama," dedi ve devamını getiremeden sesli sesli ağlamaya başladı.
Hakan bir parça daha peçete koparttıktan sonra Ezgi'nin eline tutuşturdu. "Ezgi yapma böyle. Poligondan çıktığımızdan beri ağlıyorsun. Yani aralıksız bir buçuk saat. Yeter artık. Gözlerine ağlamak hiç yakışmıyor."
Hakan haklıydı da... Ezgi'nin gözleri gözyaşlarına misafirlik yaptığı zamanlar o güzel enerjisi isyan eder gibi saklıyordu kendini.
Geray derin nefes aldıktan sonra dirseklerini dizlerine yasladı ve kafasını kaldırıp Ezgi'ye bakmaya başladı. "Bak Ezgi, kendini daha fazla hırpalama. Araban geliyor bir hafta sonra. Sence de biraz abartmadın mı?"
Ezgi bir süre hepimize göz gezdirdikten sonra ağlamaya devam etti. "Ben ona ağlamıyorum, emanete sahip çıkmayı bile beceremediğim için ağlıyorum," dedi gözyaşlarının ve hıçkırıklarının ardından.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aradığım Karakter
Teen Fiction"Ben, kırk derecelik sıcağın altında yanarken bile, senin yaktığın kadar yanmamıştım."