<<Bilinmezliğe yuvarlanan kadın>>
İçerideki pis koku midemi harekete geçirse de zorlukla yutkundum ve etrafa kısık gözlerle bakan Ezgi'ye döndüm. "Bizim neyimize dolmuş Ezgi? Neyin gazıyla geldik buraya?"
Etrafıma son bir bakış atıp dudaklarımı birbirine bastırdım. "Ezgi kusacağım, çok kötü kokuyor. Ne olur inelim."
Çok kalabalıktı. Nefes alamayacaktık ve bu ufacık arabanın içinde ölecektik. Düşüncelerim zihnimin içinde savrulurken nefes alamadığımı hissettim. Boğulacaktık. Bir elim boğazıma giderken boynuma taktığım kolye rahatsız etmeye başlamıştı. Sesli sesli nefes alıp verirken Ezgi bana döndü. "İyi misin Ilgın?"
Kafamı aşağı yukarı sallayıp boynumdaki kolyeyi koparttım. Nefes almam gerekiyordu. Gözleri kapattım ve titrek bir nefes aldım. Kulağımın yanında bir şeyler anlatmaya çalışan Ezgi'nin sesi boğuklaşınca kesik bir nefes daha aldım.
İyisin Ilgın. Camlar açık, şu an rahatça nefes alabiliyorsun. Bu senin uydurman. Kafamdaki Ilgınlardan biri sinsi bir yılan gibi düşüncelerimden sıyrılıp köşesine çekildi ve oradan dikti gözlerini üzerime. Nefesimi kontrol altına alırken gözlerimi açıp Ezgi'ye döndüm.
Tüm dolmuş bize dönmüşken endişeyle konuşan arkadaşımı dürttüm. "İyiyim ben Ezgi."
Ezgi dolan gözleriyle bana dönünce yüreğime konan şefkati hissettim. "Hayır Ilgın iyi değilsin," dedi titreyen eliyle gözyaşını silerken.
Işıklar yüzünden durmuş olan dolmuşta tutunduğum yeri bıraktım ve karşımdaki bir hayli korkmuş kızın yüzünü avuçladım. "Ezgi ben iyiyim, şimdi sakin olmalısın."
Kafasını sallayıp yüzünü ellerimden kurtarıp bana sarıldı. Kafasını saçlarıma gömerken "Çok korkuttun aptal, bir daha böyle bir şey olmasın ve bunu sonra konuşacağız." diye mırıldandı.
Arabanın hareket etmesiyle benden ayrılıp elinin tersiyle yüzünü kuruladı. Dolmuşun kalabalığını görünce içimde zihnimi zehirlemeye çalışan Ilgın'a fırsat vermeden düşüncelerime ket vurdum.
"Ya bu koku ne Allah aşkına? Ceset mi yediniz? Ezgi bir daha binmeyeceğim dolmuşa," dedim yüzümü buruştururken.
Ezgi kahverengi gözlerini kısıp bana ters bakışlar attı. Camdan dışarıya bakmaya çalışırken "Az sabret, merkeze çok yaklaştık," dedi.
Bakışlarımı sakince dışarı çevirdim. İnsanlar alelacele yürüyorlardı. Değer mi diye düşündüm istemsizce. Hayat bu kadar kısayken hızlı yaşayamaya değer mi? Yoksa tam tersi hayat kısayken içine sığdırmamız gereken anıların çokluğuyla hızlı mı yaşamalıydık zevkini alamadan?
"Kaptan müsait bir yerde indir bizi!"
Kafamdaki Ilgınlar şaşkınlıkla susarken benim de onlardan pek farkım yoktu. Ezgi'ye dönüp etrafa mutluluk saçan yüzüne baktım.
"Ne?" dedi yanakları kızarırken. "Hep bunu yapmak istemiştim."
Dolmuş durduğunda hızlıca kendimi dışarıya attım ve uzun bir soluk aldım. Güneş ışınları üzerimize yansırken dudaklarımda bir tebessüm peyda oldu. Rüzgarın tatlı esintisi saçlarımı savururken Ezgi'ye döndüm.
"Biz normalde de minibüs kullanan insanlarız Ezgi. Neden gaza geldin bu kadar?"
Dudaklarımı birbirine kavuşturduğum zaman Ezgi gözlerini kaçırdı. "Of Ilgın! Hevesimi kursağımda bırakmakta bir numarasın," dedi kollarını birbirine kenetlerken.
Ağzımdan ufak bir kahkaha kaçmasına izin verdim. "Tamam bebeğim, bir şey demedim."
Ezgi dudaklarını büzerken burnuna işaret parmağımla vurdum. "Tamam," dedim ilerlemeye başlarken. "Bir dahakine taksiye atlar, öndeki arabayı takip et de deriz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aradığım Karakter
Roman pour Adolescents"Ben, kırk derecelik sıcağın altında yanarken bile, senin yaktığın kadar yanmamıştım."