Benim ilk kaleme aldığım "Cafuné" İsimli kitaptır.
"Yılbaşı günü 'Biz' olmuşsak; dilek tutmama gerek kalmamış demektir, sevgilim."
Yüzü ve duruşu dik; kendinden taviz vermeyen "O olacak!" Bir demesine bakacak kadar kararlı, bir koruyucu.
Kendinden b...
Bugün günlerden cumaydı. Nihayet okulun bittiği gün gelmiş, her birimiz bugünün bitmesini bekliyorduk. Şuan sınıfta orta sıradan ön sırada en yakın arkadaşım Büşra ile oturmuş, dersi dinliyorduk. Türkçe hocasının anlattığı konuyu ilgiyle dinliyor, notlar alıyordum.
Sınıfımın çoğu benim gibi dinlerken diğerleri ise dersle alakası olmayan şeylerle ilgileniyorlardı.
"Zilin çalmasına kaç dakika kaldı Kerem?" Arkamı döndüğümde Mert, Kerem'e kaç dakika kaldığını sormuştu.
Kerem'de dijital saatine baktıktan sonra başını yukarı kaldırıp kaç dakika kaldığını hesaplamaya başladı. Hesapladığında ise " 7 dakika filan var." Diyip tekrar hocaya dönüp, hocayı dinlemeye başladı.
"Evet çocuklar, şimdi bu konuyu bana kim özet-" Tam parmağımı diğerleri gibi kaldırmıştım ki geri indirdim.
"Hocam çok güzelsiniz. Hocam güzelliğinize vergi ödüyor musunuz? Hocam kaç yaşındasınız? Hocam eskiden tembel miydiniz?" Alışkın olduğum bu tip sorular yine gelmiş bulunmakta. Size anlatayım Mert dersin bitmesine 6 ya da 7 dakika kala dersi kaynatmaya başlar. Yani anlayacağınız işsizin teki ayrıca bazılarını sevindirirken benim gibileri ise sinirden deliye çeviriyordu.
"Otobiyografimi falan mı yazacaksın Mert? Yazsan da bu tür sorulara cevabımın hayır olduğunu iyi biliyorsun." Herkes şimdiden "Oo" yapmaya başlamıştı. Mert ise hiç istifini bile bozmadan arkasını dönüp Burak'la konuşmaya başladı.
Bizde bu haline gülmeye başlayıp hoca "Serbestsiniz zile 5 dakika kalmış." Diyince bu sefer sınıf kafeterya'ya dönmüştü. Bazıları ise hocanın yanına gidip çözdükleri testi ya da anlamadıkları soruyu sormaya hocanın yanına gittiler. Benim de canım sıkılınca Büşra'ya dönüp, sohbet etmeye başladık.
•
Zil çalmış telefonu ofiste olanlar bende dahil ofise gitmiştik. Şimdi ise en ön sırada İstiklal Marşı'nın okunmasını bekliyorduk. Müdür de gelip her cuma gibi bugün de susmayalar için "Susun!" Diye bağırıp, uyarısını da yaptıktan sonra İstiklâl Mârşını söylemeye başladık. Nihayet okuldan çıkıyorduk. Büşra'ya "İyi tatiller!" Diye bağırıp servisteki ön koltukta yerimi aldım. Telefonuma kulaklığın ucunu takıp müzik dinlemeye başladım.
Evin önüne geldiğimizde ise servisin kapısını açar açmaz havanın soğukluğu yüzüme vurunca hemen arabadan inip koşarak evin giriş kapısını tıklattım. Üzerim biraz fazla ince olduğundan soğukluğu hissetmem zor olmamıştı.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Okul'un son günlerine yaklaştığımız için müdür serbest gelmemize bir şey demiyor, hatta hocalar bile kızıp eve göndermiyordu. Bu da bizim için iyi bir şeydi zaten. Kapı açıldığında ise eve girip kapıyı kapattım ve annemi yanağından öpüp ayakkabılarımı çıkarmaya başladım.
"Hoşgeldin kızım." Diyen anne baktım.
"Hoşbuldum, napıyorsunuz?" Diyip ayağımdaki ayakkabıları çıkarıp gömme dolaba koydum.
"Baban uyuyor. Ben de yorgunluğum gitsin diye çay keyfi yapıyım dedim." Dedi.
"Hadi! Hemen elleriniyıkayıp üzerini değiştiriyorsun. Anlaştık mı?" Dedi annem tek kaşını kaldırmış bir şekilde gülümseyerek.
"Anlaştık." Dedim.
Annem de gülüp mutfağa geçtikten hemen sonra bende odama çıktım.
Pijamalarımdan mavi renginde ve oreo'lusunu seçip giyindim. Altıma da gri pofuduk terliklerimi alıp giydikten sonra özensiz at kuyruğu yaptım. Hemen yanımdaki banyoya geçip ellerimi ve yüzümü yıkamaya başladım. İşimi bitirdikten sonra son kez aynaya bakıp banyonun kapısını kapadım.
Odama geçip şarja taktığım telefonumu aldım. Baktığımda bildirim falan olmadığından geri yerine koyup odamdan dışarı çıktım.
Merdivenlerden yavaş yavaş inerken annemin bahçedeki siyah, kadifeli geniş koltuğa oturup kitap okuduğunu gördüm. Hızlı adımlarla bahçeye adımlayın yerime kuruldum. "Babam uyanmadı mı?"
"Hayır, daha uyanmadı." Diyip kitabına geri döndü.
"Yatmıyordum. Havaya karışan gülüşlerini izliyordum. Çünkü sizin gülüşleriniz istemsizce beni de güldürüyordu."
Annemle ikimiz bahçe kapısına baktık. Babam kendini kapıya yan yaslamış, kollarını göğsün de birleştirmiş bir şekilde bize bakıyordu.
Daha fazla orada durmak istemeyen babam buraya doğru gelmeye başladı. Annem ise okuduğu sayfayı ayraç ile işaretleyip kitabın kapağını kapayıp önünde ki cam masaya koyduktan sonra babama döndü bakışları.
"Nasılsın? İyi uyudun mu?" Dedi annem.
"İyiyim kadınım, nolsun. Bu aralar uykumu fazlasıyla aksattığımdan dolayı yorgun düştüm. Ama şuan çok iyiyim." Diyip babam pazularını gösterdi. Bizde annemle gülüştük.
Babam'a göz kırpıp hemen oradan ayrıldım. Annem anlamaz bakışlarla bana bakarken babam annemin ensesinden tuttuğu gibi kendine doğru çevirdiği sırada ortadan kayboldum. Artık benim için uyku vakti!
Babam iş yerinin patronu olduğu için işleri bir yandan çoğalıyor ama bir yandan da gelen müşterileri etkilemenin, annemle bir yolunu buluyordu. Annem ise babamın sekreteriydi. Annem kendinden başka kadın istemediğinden kendi olmak istemiş, babam da itiraz etmemişti. Annem haklıydı. Kim isterdi ki? Sevdiğinin yanında başka bir kadının olmasını?
Adımlarımı Amerikan tarzı mutfağa yönlendirip çekmeceden bir bardak alıp çekmeceyi kapattım. Buzdolabından sürahinin içindeki limonatayı bardağa doldurup dolaba geri koydum.
İçtikten sonra bardağı çalkalayıp tezgaha koydum. Merdivenlere doğru yöneldiğim sırada son kez annem ve babama baktığımdaysa arkaları bana dönük bir şekilde ikisi de yanyana kitap okuyorlardı.
Bu hallerine gülümseyip merdivenleri çıkmaya başladım. Odamın kapısını açıp tekrardan banyoya girdim. Diş fırçasını alıp hızlı bir şekilde fırçalayarak ağzımı bolca suyla çalkaladım. Tükürdükten sonra fırçayı geri yerine koyup ağzımı kuruladım.
Yatağa atlamadan önce ayağımda ki terlikleri çıkardım. Yatağa girip saate baktığımda ise saatin 22.02 olduğunu gördüm.
Her seferin de ipad'ı elime alan ben, bu sefer almak yerine bolca uyumayı seçtim. Pencerenin dışında ki yıldızlara baktım. Hepsi bir döngü içindeydi. Her daim yanımız da ışıl ışıl, her gece dikkat çekiciydiler.
Kendimi daha fazla tutamadan yorucu güne karşı gözlerimi kapatıp, kendimi uykuya bıraktım...