0.1

2.6K 84 77
                                    




GRACE;

Bu sabah öncekilerin aksine daha erken bir saatte kalkmıştım. Çünkü bir türlü uyuyamıyor, uykuya dalsam bile kısa sürede uyanıyordum. Çünkü düşünceler zihnimi işgal etmiş durumdaydı ve ben hala daha Harry'nin son gönderdiği mesaja cevap verememiştim.

Resmen randevuya çıkmayı teklif etmişti, hatta teklif bile etmemişti. Direkt söylemişti bunu. Ben ne yapmam gerektiğini bilmiyordum, belkide sadece arkadaşça bir randevudan bahsediyordu. O esnada, arkadaşça bir randevu nasıl olur Grace dediğinde iç sesim omuzlarımı düşürdüm ve ofladım.

Birden bire neden böyle bir şey yapmıştı? Üstelik benden ne buluyordu? Kendini küçümsemeyi bırak diyen iç sesime gözlerimi devirdim. Tanrı aşkına, o Harry Styles'tı. Hani şu manken olan.

" Offf! " Odamın içerisinde haykırdığımda kendimi yatağa sırt üstü geri attım ve yastığımı alıp yüzüme dayadım ve boğuk bir çığlık attım. İç sesim peki neden bana fikir vermiyordu? Bu şeyi kabul edip etmemem konusunda. Ah, tabi ya. O hep işe yaramadığı şeylerde konuşurdu, işe yarayacağı şeylerde ise susardı.

O esnada kalbinin sesini dinle, benim sesimi değil dedi iç sesim. Yüzümdeki yastığı hızla yan tarafa geri atıp tavanı büyüttüğüm gözlerimle izlemeye başladım. Kalbimin sesi kabul et diye haykırmaya başlamıştı, Tanrım! Hızla doğrulduğumda komidinin üzerindeki telefonumu elime aldım ve instagramı açıp mesaj kutusuna girdim. Hızlıydım çünkü vazgeçmeden önce yazmak istiyordum.



gracebill:

Tamam Harry, seninle randevuya çıkarım. 

Cevap vermesinin uzun süreceğini biliyordum, bu yüzden telefonumuda alıp odamdan çıktım ve mutfağa ilerlemeye başladım. Öncelikle bir bardak çay içip kendime gelmeliydim, sonraysa güzel bie kahvaltı yapıp guruldayan karnımı doyurmalıydım. Sonrasında ise...Bilmiyordum, bu sabah işim yoktu ama öğlenden sonra başka bir çekime gitmeliydim. Ben bunları düşünürken mutfak masasının üzerindeki telefonum titredi. Elimdeki çaydan bir yudum alırken sandalye çekip oturdum ve mesaja baktım. Ondan gelmişti, beni alacağını bu yüzden adresimi istiyordu. Derin bir iç çekişin ardından ona adresimi yolladım ve telefonu kilitleyip masaya geri koydum.

Doğru bir karar verip vermediğimi bilmiyordum, sadece kalbimin sesini dinlemiştim ve umarım kalbim beni yanıtmazdı.


***

" Harry, her an bir paparazzi fotoğraflarımızı çekebilir. Biliyorsun, değil mi? " dedim karşımda rahatça yemeğini yiyen Harry'e bakarak. Ağzındaki lokmayı çiğnerken bana bakıp gülümsedi ve masanın üzerinde duran elime eliyle uzanıp tuttu. Parmakları elimin üzerini okşardan dudaklarım aralandı. Ani hareketler yapmamalıydı, ne yapacağımı bilemeyecek bir hale geliyordum çünkü.

" Grace, siktir et. " dedi bana, küfür edişiyle beraber ufak bir şok geçirsemde alışmalıyım diye düşündüm. O Harry'di. Utanmaz, kafasına estiği gibi davranan biri. Yüz ifademi görmesiyle sırıttı ve arkasına yaslandı bu sefer. " Grace, buna alışsan iyi edersin çünkü sevgili olduğumuzda her yerde olacağız. İnternette, televizyonda...Sürekli göz önünde olacağız. Ama bunu takma tamam mı? Sadece yaşayalım. " dediğinde bende derin bir iç çekişle birlikte arkama yaslandım.

Sanırım haklıydı, ben her hangi bir şeyi en ufak ayrıntısına kadar düşünüyordum ve sonunda bu benim delirmemi sağlıyordu. Biraz da olsa, birazcık...Evet birazcık akışına bırakmalıydım. Karşımdaki adama baktım. Harry....Ona karşı gerçekten bir şeyler hissediyor muydum? O ünlüydü, göz önündeydi, yakışıklıydı...Hemde çok fazla. Ama bunlar onu sevmem için nedenler değildi, bunu da o an fark etmiştim. O eğlenceli biriydi, çocuksuydu, ama yeri geldiğinde ortamdaki en ciddi insan olmayı başarabiliyordu. Kalbindeki iyilik gözlerine yansımış ve ışıl ışıllardı. Onun yanında asla sıkılmazdınız, gülümsemesi kalbimi ısıtmaya yetiyordu. Evet, anlamıştım. Onu o olduğu için sevdiğimi.

Slowly || harrystyles.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin