20

829 82 14
                                    

"Telefon numaramı değiştirmek istiyorum."

Deniz aniden öksürmeye başladığında elinde tuttuğu su şisesini aldım. Yağmur ise yavaşça sırtına vurmaya başlamıştı.

"İyi misin?" dedim kızarmış yüzüne bakarak.

"Asıl sen iyi misin? Neden telefon numaranı değiştirmek istiyorsun? Bir sorun mu var?"

Evet, eski aşklarımın beni aynı anda hatırlama gibi bir sorunları var. Artık yeni yaşantıma adımlamak istiyorsam, geçmişten de kurtulmalıydım. Buna eski aşklarımın bana ulaşmasını engelleyerek başlamalıydım. Yolumda ilerlerken takılıp düşeceğim o taşları temizlemem gerekiyordu.

Ben Deniz'e cevap vermek için ağzımı açtığımda Yağmur erken davrandı.

"Sorun yok. Sadece önlem alıyor," dedi bana hafifçe gülümseyerek. Dün olanları anlattığımda bu fikri bana o sunmuştu. Zaten en iyi fikirleri bana hep o söylerdi. Bunun için onu çok seviyordum.

"Öyle istiyorsan..."

Oturduğumuz çimlere biraz daha yayıldım ve gözlerimi etrafımda gezdirdim. Düşüncelerim hâlâ dünün izlerini silememişti. Kısa bir an da olsa Jonathan'ın sıcaklığını yanıbaşımda hissetmeye devam ediyordum. Belki o mesajı açmasaydım onunla aramıza örülen duvardan atlamak için bir yol bulabilecektim. Geçmişte yaptığım hataların ayaklarıma dolanacağını hiç düşünmemiştim.

"Demir ne zaman gelecek?"

Yağmur'un Deniz'e sorduğu soruyla düşüncelerimden uzaklaştım. Biraz olsun arkadaşlarımla ilgilenmek, onların yanında olmak ve acıyan kalbimi onların şefkatli ellerine bırakmak istiyordum.

"Ziyaretini sınavlarının bittiği döneme denk getirmek istiyor ama o kadar dayanacağını hiç sanmıyorum. Yarın bile kapıma dayanabilir," dedi alayla.

"Ailenle yeni bir başlangıç yapmana çok seviniyorum, Deniz. Bana bu konuda ilham veriyorsun. Her yıkılan binanın zamanla daha sağlam inşa edilebileceği konusunda..."

Deniz hafifçe gülümsedi. Gözlerini gözlerime dikti ve oturduğu yerden bana doğru uzandı. Elini kalbimin üzerine koydu.

"Zamanla her kırık kalbin yeniden düzelebileceği gibi," dedi ve burnumu parmaklarının arasına alıp hafifçe sıktırdıktan sonra yerine oturdu.

Kırdığım her kalbin yeniden düzelebileceğine inanıyordum. Lakin, benim kalbim kırık değildi. Benim kalbim zehir içindeydi. O kalbi zehirden temizlemek, kırıklarını toplamaktan daha zordu. Benim için zaman yoktu. Benim, zamanı gösteren o saatin önünde boynuma ip geçirilmişti ve yelkovanın her hareketinde o ip sıkılaşıyordu. Benim için zaman bir ilaç değildi. Benim için zaman bir ölümdü.

"Jessica!"

Adımı duyduğumda gözlerimi sesin geldiği yere döndürdüm. William hızla yanıma geliyordu. Ona hafifçe el salladım.

"Hey, nasılsın?"

Tek elimden yardım alarak oturduğum çimenden kalktım.

"Gördüğün gibi, William. Güneşi bulmuşken tadını çıkarmak istedik."

William, Deniz ve Yağmur'a nazikçe selam verdikten sonra bana döndü.

"Bugün benimle çalışmaya ne dersin? Jonathan'ın ufak bir işi çıktı ve benden rica etti. Tabii ki bunu seve seve kabul ettim."

Dudaklarım kırık bir tebessüm gönderdi. Jonathan'ın işi çıktığı falan yoktu. Kimi kandırıyordu? Yanımda durmaya, benimle olmaya tahammül edemiyordu. Bunu bana daha açık bir şekilde anlatamazdı. Jonathan Heart'ın beni seveceğini sanmak saçmalıktı zaten.

Tam bir saçmalık!

--------

Jessica Lawrence: Ah, Jonathan,

Jessica Lawrence: Arkadaşından uzak durmamı istiyorsun

Jessica Lawrence: Ama onu benim önüme yem olarak atıyorsun.

Jessica Lawrence: Beni suçlayamazsın artık, oğlum.

Jessica Lawrence: Olanlar ve olacaklar için beni suçlayamazsın.

YN/ En ufak hatada, o kalpkıran geri dönebilir.

Heartbreaker |TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin