2

1.8K 117 9
                                    

Evin ziline kısa süre basıp elimi çektim. Kapımı açmasını umut ediyordum. Biriyle konuşmaya ihtiyacım vardı ve şu an için en doğru kişi Deniz'di. Kalbimin solmasını engelleyecek bir akıl istiyordum. Yaşadıklarımı yaşamış birinden akıl istiyordum.

Deniz'i ilk gördüğümde ondan hoşlanmıştım. Her erkekten hoşlandığım gibi... Fakat, Deniz ve benim kaderim birbirimizin hayatından çıkmamak üzerine yazılmıştı. Bir arkadaşlık hikayesi bizim için en uygun olanıydı. Bunun için asla pişman değildim. Onun dağılmış kalbini ben düzeltemezdim. Bunu en iyi şekilde yapacak olan kişinin her zaman Yağmur olduğunu biliyordum. Onun kırık kalbiyle kendi kırık kalbinin parçalarını en iyi yapışkanla tutturacak kişi Yağmur'du. Bana sadece onların en yakın arkadaşı konumu hediye edilmişti.

Bir süre sonra kapı açıldı. Karşımda kıvırcık saçları birbirine karışmış, gözleri yarı açık yarı kapalı bakan Deniz'i görmek gülümsememi sağladı. Ders çalışırken uyuyakaldığını tahmin ediyordum. Son zamanlarda hayallerinin peşinden gitmek için milyonlarca nedeni vardı. O hayallere sımsıkı tutunması beni mutlu ediyordu. Onun iyileştiğini görmek beni hep mutlu edecekti.

"Jess? Hoş geldin, geleceğini bilmiyordum."

Kapının önünden çekilip geçmem için yol açtı. İçeri girdiğimde kapıyı hızlıca kapattı ve gözleri yüzümde endişeyle gezindi. Nasıl bir hâlde olduğumu bilmiyordum ve bunu öğrenmek dahi istemiyordum. Dibe batmıştım. Ben hiçbir zaman dibe bu kadar batmamıştım.

"Bir sorun yok değil mi?" dedi endişeyi barındıran kelimeleriyle. Ona, sadece onu ziyaret etmek için geldiğimi söylemek isterdim. Fakat bu, çok ama çok yanlış olurdu. Cevap vermedim. Bunu anlamış gibi sessizce beni güvenli kollarının arasına çekti. Deniz benim için asla kaybetmek istemeyeceğim bir dosttu. Ne olursa olsun, asla onu ve Yağmur'u kaybedemezdim.

"Soğumadığını düşündüğüm sütlü kahvem var. İçeri geç, ben hemen geliyorum."

Bugün için kahve kotamı doldurduğumu söylemek istedim ama bunu yapamadım. Sesimi ne zaman çıkartmaya çalışsam gözlerimde asılı duran yaşların patır patır döküleceğini biliyordum. Sesimin titreyeceğini, burnumun sızlayacağını... Jonathan Heart, benim dengemi alt üst ediyordu. İlk defa bir erkek yüzünden hüngür hüngür ağlamamı sağlıyordu. Ondan nefret etmem gerekiyordu. Bu duyguları bana yaşattığı ve tüm düzenimi bozduğu için ondam nefret etmeliydim.

Kahretsin! Bu kalp ağrısını istemiyordum. Ağlamak istemiyordum. Ağladıktan sonra gelen o lanet olası baş ağrısını istemiyordum.

Koltuğa oturduğumda Deniz'in evinin benim odamdan daha toplu olduğunu tekrar farkettim. Bu eve çok sık gelmezdim. Bazen arkadaş grubu olarak bu evde toplanır film izlerdik. O zaman bile, Deniz'in evi dağıtmamamız konusunda bize çektiği nutukları dinlerdik. O düzeni severdi. Onun için hayatında dağınıklığa ve düzensizliğe yer yoktu. Her ne kadar, kalbi bir zamanlar düzensizlik içinde kalmaya mahkûm edilse bile...

"Ah, çok şanslısın. Kahve hâlâ 1 saat önceki gibi sıcacık."

Bardağı parmaklarımın arasında sabitledim. Sıcaklık avucumun içine yayılıyordu. Yakmıyordu sadece hafif bir ürpertiye eden oluyordu. Karşıma oturup konuşmam için beklenti dolu gözlerle bana baktı.

"Kahve için, teşekkür ederim."

Kısık sesim atmosfere zorlukla yayıldı. Boğazımdaki yumru yerini koruyordu. Konuşmama engel oluyordu. Buraya neden geldiğimi sorguluyordu.

"Buraya sadece kahve içmek için gelmediğini biliyorum. Hatta yarım saat önce zaten bir kafede kahve içiyordun. Sorun ne, Jess? Konuşmanı engelleyen şey, ne?"

Konuşmamı engelleyen şey, Jonathan Heart için umutsuzca atmaya başlayan kalbimdi. Beni engelliyordu. Geçmiş hayatımı bana sorgulatıyordu. Attığım her adımın yanlış olduğunu yüzüme vuruyordu. Tüm o yalan aşklarım için onu heyecanlandırmama kızgındı. Kalbim bana kırgındı. Belki de benden intikam alıyordu. Bana acı çektirmek istiyordu. Benden nefret ediyordu ve benden nefret eden diğer kişiyi de bu intikam oyununa dahil ediyordu.

Jonathan Heart benden neden nefret ediyordu?

"Bununla nasıl başa çıktın?"

Sesim titrek çıkmıştı. Sert rüzgârda dalından kopmamak için savaşan bir yaprak gibi titrek... Korkak, savunmasız ve acınası. Çok ama çok acınası. Dizlerinin üzerinde yalvarıyor. Koparılmamak için. Uçup savrulmamak için. Yaşamak için. Nefes almak için. Yeniden yeşillenmek için.

Deniz'in hafif alaycı kıkırtısı kulaklarıma doldu.

"Başa çıktığımı kim söyledi?"

Sen bile başa çıkamadıysan ben ne yapacağım, Deniz? Ölümüm için gün mü sayacağım? Aynalardan kaçmaya devam mı edeceğim?

"Onu ne kadar sevdiğini gözlerinde görüyorum. Belki de ilk kez birini bu kadar gerçekten seviyorsun," dedi şefkatle. Ses tonuna sarılmak istedim. O şefkate sarılmak istedim.

"Fakat Jessica, Jonathan'ın senden gerçek anlamda nefret ettiğini düşünmüyorum."

Tuttuğum nefesimi yavaşça geri verdim. İnkâr etmek için ağzımı açtım ve sesimi aradım. Kelimelerimi...

"Beni öldürmek istiyor, Deniz. Gözlerindeki o alevi görüyorum. Her gün... Beni o aleve atmak istiyor. Beni görmekten nefret ediyor. Benden nefret ediyor."

Gözümden akan yaşa engel olamadım. Bir damlanın yanında diğer damlanın da varlığını hissettim. Ve sonra devamını içimde tutamadığım hıçkırıklar aldı. Deniz bir süre ağlamamı izledi. Ben de ağlamamı dinledim. Ne kadar sürdü bilmiyordum. Durdum ve derin bir nefes aldım. Yanaklarımı temizledim. Kızardığına inandığım gözlerimle onun donuklaşmış gözlerinin içine baktım

"Bir nefretin soğuk kollarında uyumak istemiyorum ama bunu yapmazsam ölecek gibiyim. Onun kollarında uyuyamazsam ölebilirim."

--------

Bilinmeyen Numara: Sana yazmamak için odama bile giremiyorum. (05.45)

Bilinmeyen Numara: Kafamı dağıtmaya çalışıyorum.

Bilinmeyen Numara: Sokaklar seni unutturmuyor bana

Bilinmeyen Numara: O gözlerindeki ateşi söndüremiyor.

Bilinmeyen Numara: Ne yapmalıyım, Jonathan?

Bilinmeyen Numara: Sen böyle huzurla uyumaya devam ederken...

Bilinmeyen Numara: Ben ise bir hastalıklı gibi yatağımda dönüp duruyorum.

Bilinmeyen Numara: Bu hiç adil değil.

Bilinmeyen Numara: Ve biliyorum, aramızdaki şey hiçbir zaman bana adil davranmayacak.

YN/ Ve aranızdaki şey sanırım seni koruyamayacak...

Heartbreaker |TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin