32

832 78 7
                                    

Jonathan Heart: Sorularımdan kaçıyorsun.

Jessica Lawrence yazıyor...

Jessica Lawrence çevrimiçi

Jessica Lawrence yazıyor...

Jessica Lawrence: Cevaplarıma inanmayacaksın.

Jonathan Heart: Belki...

Jonathan Heart: Ama o cevaplara ihtiyacım var.

Jessica Lawrence: Benimde var, Jonathan.

Jonathan Heart yazıyor...

Jessica Lawrence yazıyor...

Jonathan Heart: Neden acımı istiyorsun? (23.54)

Jessica Lawrence: Neden kalbime eziyet ediyorsun? (23.54)

Jonathan Heart çevrimiçi

Jessica Lawrence çevrimiçi

Jonathan Heart yazıyor...

Jonathan Heart çevrimiçi

Jonathan Heart yazıyor...

Jonathan Heart: Önce ben...

Jonathan Heart: Sorumu cevapla, Jess.

Jonathan Heart: Senin için diğerlerinden bir farkım yok, kalpkıran.

Jonathan Heart: Neden acımı istiyorsun?

Jonathan Heart: Neden beni öpüyorsun?

Jonathan Heart: Neden beni rahat bırakmıyorsun?

Jessica Lawrence yazıyor...

Jessica Lawrence çevrimiçi

Jessica Lawrence yazıyor...

Jessica Lawrence çevrimiçi

Jonathan Heart: Kalbini örten kelimeleri üzerinden atman bu kadar zor olmamalı, kızım.

Jessica Lawrence: Uyumalıyız, Jonathan.

Jessica Lawrence: Yeni bir güne uyanmak için uyumalıyız.

Jessica Lawrence: Belki o yeni günde, giydiğim kelimeleri gözlerinin önünde soyunabilme cesaretine erişebilirim.

Jessica Lawrence: Belki o yeni günde, beni o lanet olası sığdırdığın kalıplardan söküp alabilirsin.
Görüldü.

-------

"Renkleri karıştırmaktan çekinmemelisin. Hayal gücünü genişlet."

William'ın cümleleri renkleri sıktığım paleti elime almamı sağladı. Hayal gücüm bana birbirine yakın renkleri karıştırmaktansa, en uyumsuz renkleri bir araya getirmem gerektiğini fısıldıyordu. En uyumsuz insanın kalbiyle, kalbimi karıştırdığım gibi...

Fırçamı renklere değdirdim. Çizim kısmından kurtulduğuma seviniyordum. William, bu konudaki yeteneksizliğime ikna olduğunda zamanımızın boşa harcandığını anlamıştı. Sadece, çizgilerimi çok yamuktan biraz yamuk seviyesine getirebilmiştim. Bunun bizi kurtaracak seviyede olduğunu söylediğinde kabul ettim. Üzerinde durup düşüneceğim bir konu değildi. Düşüncelerim Jonathan Heart'dan başkasına ait değildi.

Fırçayı tuvale değdirdiğimde William hapşırdı. Burnunu bir mendile sildiğinde bakışlarım solgun yüzüne döndü.

"İyi görünmüyorsun," dedim ve elimdeki fırçayı bırakıp alnını kontrol ettim. Elim bir ateş parçasına değmiş gibiydi.

"Senin ateşin var."

Endişeli ses tonuma sadece omuz silkmekle yetindi.

"Bunu bende biliyorum ama bu dersi bitirmemiz gerekiyor," dedi ve bıraktığım fırçayı tekrar elime tutuşturdu. Gözlerimi istemeyerek de olsa tekrar tuvale çevirdim. Ta ki Jonathan'ın sesi kulağıma bir melodi gibi gelene dek...

"Ona yardımcı olurum."

Bakışlarımızı sese çevirdiğimizde Jonathan kollarını göğsünde bağlamış bize bakıyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bakışlarımızı sese çevirdiğimizde Jonathan kollarını göğsünde bağlamış bize bakıyordu. William tereddütle yüzüme baktı. Jonathanla bir arada olmamızı istemediğini anlamıştım. Gözlerimi ondan ayırıp tekrar tuvale diktim. Fakat kulaklarım, bir tilkinin kulağı kadar keskindi.

"Sorun değil, dostum. Halledebilirim," dedi William. Jonathan ise diretmekte kararlıydı.

"Gece seni hastaneye götürmek istemiyorum, Will. Yatağına gitsen iyi olur."

William'ın bakışlarını tekrar üzerimde hissettim. Bana güvenmiyordu. Beni bir tehdit olarak görüyordu.

Uzun bir sessizliğin ardından kazanan Jonathan Heart olmuştu. William yavaşça yanımdan kalkarken ona dostça gülümsedim. Bana inanmasına ihtiyacım yoktu. Onu suçlayamazdım. Yaptıklarımdan sonra kendimden başka kimseyi suçlayamazdım.

Jonathan yanıma oturduğunda fırçayı tutan elime uzandı ve tuvalin üzerinde hareket ettirmeye başladı.

"Onlardan bu kadar korkma. Şekiller başta anlamsızdır. Onları anlamlı kılan senin cesaretin olmalı."

Cesaret... Cesaretimi Jonathan'a aşık olduğum an yitirmiştim. Onu gördüğüm an, benimle bütünleşen bu coşkulu hissin bedenimden göç ettiğini anlamıştım. Jonathan'ın peşinde koşmam, onu öpmem bir şeyi değiştirmiyordu. Ben, cesaretimi imkansız bir aşk uğruna terk etmiştim.

Bir süre ikimizde konuşmadık. Eli elimin üzerinde dans ederken, kalbim yerinden çıkmak istiyordu. Tek çıkmak isteyen kalbim değildi. Düşüncelerim, ona söylemek istediklerim heyecanla dilimin ucunda birikmişti. O kelimelerin dökülmesi gerekiyordu.

"Seni diğerleri gibi görseydim, acın umrumda olmazdı."

Sessizliği bozan kelimeler ellerimizin hareketini durdurdu. Cevap vermesini beklemiyordum. Cevabını biliyordum. Sözlerime asla inanmayacaktı. Beni o kalıplarla anmaya devam edecekti. Onun yönettiği dansı bu defa ben başlattım. Tuvalde elim hareket ederken elini çekmedi, kelimeleri dudaklarından dökülmedi. Belki saatler geçti, belki de sadece dakikalar. Fırça belki renklere yüzlerce kere değdi, belki de sadece bir kere. Lakin, sonunda bir cevap verebildi. Çok sevdiğim o şarkının sözlerini kelimelerine yansıtarak...

"Sen bir sera çiçeğisin, Jessica. Seninle başa çıkamam, kızım."

YN/ Bunu biliyordun, Jonathan.

*78Violet- Hothouse

Heartbreaker |TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin