31

800 79 11
                                    

William: Öğrenmişsin.

William: Seninle pek anlaşamıyor gibiydi.

William: Seni hastaneye götürmesi ilginç...

Jessica yazıyor...

Jessica çevrimiçi

Jessica yazıyor...

Jessica: Pek değil, William.

Jessica: Bilmiyorum anın verdiği duygusallıkla olabilir.

Jessica: Kalbini birine açma ihtiyacı hissetmiş olabilir.

William yazıyor...

William çevrimiçi

William yazıyor...

William: Ve o, bunun için seni seçti.

Jessica yazıyor...

Jessica çevrimiçi

Jessica yazıyor...

Jessica: O an yanında benden başka kimse yoktu.

Jessica: Her neyse, sonuçta öğrendim.

William yazıyor...

William çevrimiçi

William yazıyor...

William: Onun da kalbini kırmayacaksın değil mi, Jessica?

Jessica yazıyor...

Jessica çevrimiçi

Jessica yazıyor...

Jessica:  O buna izin vermediği sürece, ona hiçbir şey yapamam.

William yazıyor...

William çevrimiçi

William yazıyor...

William: Sana yardım etmem için, beni inandırman gerekiyor.

William: Neden bunu yapmıyorsun?

William: Bana neden, sana yardım edebilmem için bir sebep vermiyorsun?

Jessica yazıyor...

Jessica çevrimiçi

Jessica yazıyor...

Jessica: Sabıkamın kabarık olduğunu söyleyen sendin, Will.

Jessica: Senin bana inanmanı bekleyemem.

Jessica: Kimsenin bana inanmasını bekleyemem.

Jessica: Ve biliyor musun, ben bile kalbime inanamıyorum.

Jessica: Sana bir sebep veremem.

Jessica: Kimsenin yardımını istemiyorum.

Jessica: Sadece onun yanında olmak istiyorum, William.

Jessica: Biraz olsun o kalbindeki yükü omuzlarımda taşımak istiyorum.

Jessica: Amacım şu an onu kendime aşık etmek değil.

Jessica: Bir çocuk ölüyor.

Jessica: Bir çocuk, onun gözleri önünde bitiyor.

Jessica: Eğer şimdi onunla olmazsam, ne zaman olacağım?

Jessica: Ve acısını acıma katmazsam, onu sevmemin ne anlamı kalır ki...

Jessica: Jonathan benim için bir eğlence değil.

Jessica: Ama keşke bir eğlence olsaydı, William.

Jessica: Keşke...

---------

Dışarıda yağan yağmur pencereye hırsla vuruyordu. Kahvemden bir yudum aldım ve ders notlarıma tekrar göz atmaya başladım. Sınavlarım başlıyordu ve ben derslerime gereken önemi veremiyordum. Aklım ve kalbimin Jonathan ile dolu olması geleceğimi engelliyordu.

Hastaneye gittiğimiz günden beri onu görmemiştim. Aramalarıma ve mesajlarıma cevap vermemişti. Geri dönüş yapmasını beklemiyordum. Yaptığımız konuşmaların sadece o anlık olduğunu biliyordum. Fakat yine de onu merak ediyordum. Acı çekiyordu. Bu duruma seyirci kalmak ruhumu uçuruma sürüklüyordu.

Jonathan Heart'a aşıktım ama aşık olduğum çocuğun hayatına dair çok az şey biliyordum. Bu çok az şey arasında böyle bir acının olduğunu öğrenmek beni derinden sarsmıştı. Bir kardeşim yoktu. Onun yaşadığı duyguların hiçbirini hissedemezdim. Fakat, gözlerine baktığımda o acıyı net bir şekilde görüyordum. O çaresizliğin tadını hissedebiliyordum.

"Oturabilir miyim?"

Hoş tınısı kulaklarıma dolduğunda irkildim. Gözlerimi solgun yüzüne çevirdim. Başımla onaylayıp oturmasını işaret ettim. Sırt çantasını kucağına aldı ve içinden bir şal çıkartıp bana uzattı.

"Bende kalmış."

Şalımın onda kaldığını bile hatırlamıyordum. Küçük detayların beni sevindirmesi gerekiyordu. Eğer ortada böyle bir acı olmasaydı...

"Teşekkür ederim. Farkında değildim," dedim ve şalımı aldım. Parmakları, parmaklarıma değdi ve elini aniden çekti. Şalı çantama attığımda gözlerini önümdeki kağıtlarda gezdiriyordu.

"Ders mi çalışıyorsun? Ben kalksam iyi olur. Bölmek istemem."

Jonathan, -geçen günü saymazsak- ilk defa benimle sakin bir şekilde konuşuyordu. Şaşkınlık bedenimi işgal etmeden gitmesine engel oldum. Benimle konuşmak istiyorsa, bunu yapmalıydı.

"Lütfen kal. Zaten okuduklarımdan pek bir şey anladığım söylenemez," dedim ve hafifçe gülümsedim.

 Zaten okuduklarımdan pek bir şey anladığım söylenemez," dedim ve hafifçe gülümsedim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Gülüşüme karşılık vermesini beklemiyordum ama beni yanıltmıştı. Dudakları samimiyetle iki yana kıvrıldı. Bu görüntü kalbimin hızını arttırmaya yetiyordu. Onunla olmak, varlığını hemen yanımda hissetmek kalbimde bir ritim bozukluğuna sebep oluyordu. Ona aşık olan ruhum bu ritimle dans ediyordu.

"Geçen gün için, teşekkür etmek istiyorum. Yani..."

Duraksadı. Kelimeler dudaklarından firar etmek istiyordu ama bunda kararsızlardı. Onu rahatlatmak için masanın üzerinde duran elimi, yumruk yapmış elinin üzerine koyup hafifçe sıktım.

"Teşekkürü gerektirecek bir şey yapmadım, Jonathan. İhtiyacın olduğunda her zaman adımı söyleyebilirsin."

Gözlerini gözlerime dikti. Uzun bir süre baktı. Gözlerimin ardını görmek istiyordu. Gözlerimin ardındaki o aşık kızı görmesi için çırpınıyordum. Fakat o, o aşık kızı görmek istemiyormuş gibi gözlerini gözlerimden hızla çekti. Başını iki yana salladı.

"Seni bazen tanıyamıyorum. Kimsin sen, Jessica? Başında bir haleyle gezen iyilik meleği mi? Yoksa kalpkıran olmaya yemin etmiş bir şeytan mı?

YN/ Sen seç, Jonathan. Kalıplara sığdırmaya çalıştığın kızın kaderini de sen belirle...

Heartbreaker |TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin