"Ben sadece sarhoştum."
Taeyong'un böyle söylediğini hatırlıyordum. Yine de bu haksızlıktı. Beni sadece zevki için kullanmıştı ama ben asla öyle düşünmedim. Ona aşıktım. Çocukluğumuzdan beri ona aşıktım. Çok yakındık, en iyi arkadaşlardık, o her zaman benim yanımdaydı ve aynısı benim içinde geçerliydi. Ten hayatına girene kadar böyle olmuştu.
"Mmmh..." yüksek bir sesle inledim. İçimde olmasının verdiği hissi seviyordum. Bana hrp böyle sevgi dolu gözlerle baktığında bunun hayalini kurardım.
"Çok güzel görünüyorsun.."
"Mmmhh"
"...Ten..."
Bu üç harften oluşan ismi duyduğumda göz yaşlarım beklememişti. Eğer sadece biliyor olsaydın, Taeyong.
Keşke sadece biliyor olsaydın...
Midemdeki bulantı yüzünden hızla tuvalete koştum. Bu tuhaftı. Midemin bulanmasına sebep olacak kötü bir şey yememiştim. Sadece bir elma ve biraz ekmek yemiştim. Taeyongla geçirdiğimiz geceden iki hafta sonra başlamıştı bu garip his... Bekle... Hayır, olamam...
Gerginlikle sonucu beklerken, sandalyeye oturdum. Hamile olmamalıydım. Taeyong'un şuan sahip olduğu şeyi mahvetmek istemiyordum. Onun kocası yakında doğuracaktı ve hatta onunla bir çocuk sahibi olmayı çok kez hayal etmiştim ama bu mutlu aileyi yok edemezdim. Dağılmış bir ailede olmanın nasıl hissettirdiğini biliyordum ve bu hiç iyi bir his değildi.
Birkaç dakika sonra gergince bakışlarımı hamilelik testine çevirdim... Göz yaşlarım tekrar gözlerimden hızlıca düşmeye başlamıştı...
"Ben... ben hamileyim..."
9 ay geçtikten sonra küçük sevimli bir oğlanı doğurabilmiştim. Onum yanakları, dudakları ve gözlerindeki parıltısını babasından almıştı. Bana biraz Taeyong'u hatırlatıyordu ve bu canımı fazlasıyla yakıyordu. Ondan bir oğlum vardı.
"Sana nasıl bir isim vermemliyim?" Mırıldandım ve alnına minik bir öpücük kondurdum.
"Sanırım biliyorum... Sana Jeno diyeceğim."
Benim biricik minik meleğim Jeno doğduktan iki ay sonra annemin evine geri döndüm. Hatamı öğrendikten sonra kollarını açıp beni karşıladı. Beni hiçbir zamab yargılamadı ve Jeno'yu büyütmem konusunda yardım edeceğine söz verdi. Onun gibi bir anneye sahip olduğum için çok şanslıydım.
"Jaehyun, Taeyong'un oğlunun olduğunun bilmesi gerektiğini düşünüyorum. Olan her şeye rağmen öğrenmeye hakkı var..."
Annem haklıydı. Taeyong'un bilmeye hakkı vardı ama ne söylemeliydim? Ten ile olan mutluluğunu mahvedemezdim. Tenden başka birisinden çocuğa sahip olan bir babaya sahip olduğu için masum bir çocuğu üzmeyi göze alamazdım. Ama ben de Taeyong'tan bir çocuğa sahibim, o da bir babaya sahip olmayı hakkediyor. Bunlar benim için çok fazlaydı ama annemin tavsiyesini dinledim...
Telefonumu aldım ve sonunda onun numarasını aradım. Eğer Taeyong Jeno'yu kabul etmese bile onu tam bir aileye sahipmiş gibi büyüteceğim ve Taeyong ve Jeno'ya her şeyi anlattığım için asla pişman olmayacağım.
Ben de sadece oğlu için en iyisini isteyen bir babaydım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Lee's [Tr]
General FictionLee Taeyong'un iki oğlu var. Ten'den olan büyük oğlu Mark soğuk kalpliğiyle bilinirdi. Jaehyun'dan olan küçük oğlu Jeno ise abisinin tam tersi bir kişiliğe sahipti. İki kardeşte birbirlerinden oldukça nefret ediyorlardı ve ikisi de "Donghyuck" adınd...