12 • Mark

1.3K 133 36
                                    

Ona güvenmemeliydim. Ona içimi açmamalıydım. Geçmişe dönüp her şeyi halledebilmeyi diledim. Onu, bugün en çok nefret ettiğim kişiyle görmezdim.

Göz yaşlarım yanaklarımdan akarken bu olay yerinden kaçtım. Tekrar yalnızım. Her zaman yalnızım ve herkes beni terk ediyor.

Eve geldiğimde, jaehyun bana seslendi. "Mark, neden ağlıyorsun?" Cevap vermeyip, onu es geçtim ve direkt odama gittim. Telefonumun çaldığını duyana kadar uyuyabilmek için ağladım. Arayanın ismine baktım ve aramyı sonladırmak için düşünmedim bile. 15 kere daha aradı ve her araması cevapsız çağrıya dönüştü. Onunla konuşmak istemiyordum. Ondan gelen hiçbir şeyi duymak istemiyordum.

"Mark?" Jaehyun'un kapının arkasından seslendiğini duydum. Her zamanki gibi görmezden geldim ve biraz uyumaya çalıştım.

"Biliyorsun, her ne olursa olsun, ben her zaman senin yanındayım, tamam mı?" Tekrar duydum. Her zaman yanındayım, kıçım. Yılanlar.

Tüm gece gece ağladığım için ağır olan bir başla uyandım. Telefonuma baktım ve Donghyuck'tan gelen başka 17 cevapsız arama olduğunu gördüm. Saate baktım ve sadece 4'tü. Akşam yemeği yemediğim için biraz aç hissediyordum o yüzden yemek yemeye karar verdim.

Kapıyı açtığım zaman, birisi düştüğü için neredeyse çığlık atıyordum. Aslında Jaehyun kapımda, kucağında yemeklerin olduğu bir tepsiyle uyuyordu.

Soğuk zemine çarptığını hissettiğinde uyanmıştı ve şaşkın bir ifadeyle bana bakıyordu.

Oh, Mark. Uyanmışsın. Akşam yemeğini yemediğin için sana yemek hazırlamıştım." Söyledi ve kuşkuyla ona baktım.

"Bunları bana vermek için mi burada uyudun?" Sordum ve başını sallayarak onayladı.

"Babam nerede?" Tekrar sordum.

"Bu akşam eve gelmeyecek."

Onu görmezden gelmek istiyordum ama içimdeki bit şey benim için hazırladığı yemekleri almayı istememe sebep oluyordu. Dizlerindeki tepsiyi alabilmek için eğildim ama o benden uzağa çekti.
"Bu yeterince soğuk. Senin için yeni bir tane hazırlamalıyım." Söyledi ve bana yemek hazırlayabilmek için mutfağa gitti. Onu takip ettim ve sandalyeme oturup yemek hazırlamasını izledim.

"Mark... tadı güzel mi?"

"Evet, eomma. Bu gerçekten lezzetli. Benim için bunu hazırladığın için teşekkür ederim."

"Her zaman rica ederim, Markie'm. Afiyet olsun."

"Yani." Jaehyun konuşmaya başladı. "Yumurta istiyorsun?" Sordu.

"Evet." Basitçe cevaplayıp onu izlemeye devam ettim.

"Bu şekilde havucu doğrayabilirsin. Çok kolay değil mi?"

"Evet, Eomma. Bunu babamla birlikte yapabilmeyi diliyorum."

"Üzgünüm, tatlım. Belki başka zamana?"

"Yumurta pişti. Başka bir şey ister misin?"

"Bana nasıl yumurta pişirebileceğimi gösterebilir misin?"

~~~~~

Yazar hanım böyle bir not bırakmış buraya:

I don't know what's happening now. Haha *Taeyong's laughing voice*

Yemin ederim türkçe çok garip bir dil. Sürekli "he said" kullanıyorlar ve sırıtmıyor bile ama  "o söyledi." Diyince kanal 7 Amerikan dublajı gibi oluyor. ;-;

Bunları da görmüşsünüzdür ama size Nomin bırakıyorum.

Bunları da görmüşsünüzdür ama size Nomin bırakıyorum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
The Lee's  [Tr]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin