Mark'ın açık gözleriyle direkt bana bakmasıyla uyanmıştım. Öncesinde bayılmış olan Mark'la ilgilenirken uyuya kalmıştım."Oh... uyanmışsın. Nasıl hissediyorsun?" Sordum ve o önümde diz çöktü.
"Öncesinde sadece ne dedin?" Mark bana sormuştu ve yüzüne baktım. Ne hakkında konuşuyordu?
"Ne demişim? Anlamıyorum."
"Babamın senden ayrılmamasını ve babamın hala Eommamı sevdiğini ve ondan özür dilediğini de söyledin." Kendime karşı olan hayalkırıklığımla gözlerimi kapattım. Yine uykumda mı konuşmuştum? Alışkınlıklarımı düzeltmem gerekiyordu.
"Sanırım sadece rüya gör-"
"Gerçekten Eommam konusunda üzgün müsün?" Mark sözümü kesmişti ve onu dürüstlükle cevaplamaktan başka şansım yoktu.
"Öyleyim. Her zaman senin Eomman için çok üzgünüm. Çok büyük bir hata yaptım ve seni ve aileni mahvetti." Itiraf etmiştim ve Mark dizlerinin üzerinden kalktı.
"Eğer Eommama karşı pişmansan, yarın benimle gel." Demişti ve başımla onayladım. Bir süreliğine odasından çıktı ve uykusuna geri döndü.
Onu odasında yalnız bıraktım ve kendi odama geri döndüm. Sonunda Taeyong'u yatağında kendi tarafında uzanırken gördüm.
"Tae.." seslendim ve hmmladı. Hala uyanık.
"Neredeydin?" Dedim ve yüzüme bakacak şekilde döndü.
"Seni seviyorum, Jaehyun." Dedi ve tamamen şaşırmıştım. Daha önceden söylediğim bütün 'seni seviyorum'larımdan sonra, hiçbir zaman cevap vermemişti ve şimdi önümde bunu söylüyordu.
"Tae.."
"Ama sana karşı dürüst olmak istiyorum." Sözümü kesti ve ben de onu dinledim. "Hala Ten'i de seviyorum. Onu sevmeyi bırakamam. Onun dokunuşlarından, sesinden, her şeyinden ayrılamam. Sana böyle hissettirdiğim için çok üzgünüm Jae ama sana karşı dürüst olmak istiyorum. Daha fazla sana yalan söyleyemem. Gerçekler varken her zaman sana karşı iyiymişim gibi davranamam, yapamam. Üzgünüm Jae, üzgünüm.."
"Sorun değil Taeyong.. sorun değil. Senin hala onu sevdiğini biliyordum. Bunu hissettim. Sadece ilerlemeye ihtiyacın var, anlamıştım ve seni affediyorum. Her zaman sana yardımcı olmak için buradayım, Tae. Her zaman yanında olacağım. Sadece.. beni terk etme. Senin için beklemeye gönüllüyüm." Kalbimde sakladığım sözleri söyledikten sonra Taeyong bana sarıldı. Her zaman bir seçenek olacağım ama asla Taeyong'u sevmekten vazgeçmeyeceğim.
Bu acıya katlanabilirim. Acının azalmasına izin verebilirim. Ama Taeyong benden ayrılırsa dayanamam. Umuyorum ki her şey yolunda gider. Her zaman Taeyong'a devam etmesinde yardımcı olmak için yanında olacağım. Bu zaman alacak.
Taeyong göğsüme sokuldu ve onun sıcaklığını hissediyordum. Böylesi daha iyi. En azından bana karşı dürüst oldu. Şimdilik bu oldukça önemli.
Sonunda yüzümdeki gülümsemeyle uyuyabilirim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Lee's [Tr]
Narrativa generaleLee Taeyong'un iki oğlu var. Ten'den olan büyük oğlu Mark soğuk kalpliğiyle bilinirdi. Jaehyun'dan olan küçük oğlu Jeno ise abisinin tam tersi bir kişiliğe sahipti. İki kardeşte birbirlerinden oldukça nefret ediyorlardı ve ikisi de "Donghyuck" adınd...