Çok aptal hissediyorum.
Donghyuck'un Mark hyunga karşı hissleri olduğunu biliyordum. Sadece bunu kabul etmek istememiştim ama Donghyuck'un kabullenişiyle, üzülmek dışında bir şey yapamadım. Ağlamak istiyordum, bağırmak, her şey için Mark hyung'u suçlamak istiyordum ama çok çabalamıştı. Benim için Donghyuck'a olan aşkından vazgeçmişti. Tabi bir işe yaramamıştı. Donghyuck'un arkadaşlığımla mutlu olacağını düşünmüştüm ama daha da berbat ettim. Benimleyken çok kez ağlamıştı. Mark hyung için ağlamıştı.
Daha çok canımı yakan ise üzülmelerinin tek sebebi benmişim gibi hissetmekti. Donghyuck'a olan sevgimden dolayı öyle kör olmuştum ki birbirlerine karşı hissleri olduğunu fark edememiştim. Ikisine de zor zamanlar yaşatan bendim. Mutluluklarını bozan bendim. Suçlanması gereken bendim.
(Yinede siz şey yapmayın yazık ya)
Donghyuck'un gözlerinden yaşların süzüldüğünü gördükten sonra, buna daha fazla dayanamazdım. Okulun bahçesine indim ve çığlık attım. Herkes bana bakıyordu. Herkes arkamdan konuşuyordu. Umrumda değildi. Artık onları daha fazla umursamıyordum.
"Jeno..." tanıdık bir ses arkamdan bana seslendi. Bana endişeyle bakan Mark hyung'u görebilmek için arkamı döndüm. "İyi misin?" Diye sordu ama sadece ona sıkıca sarılıp omzunda ağladım.
"Geri çekiliyorum, Hyung." Ağlarken mırıldandım. Mark gözlerime bakabilmek için omzumu kavramıştı. " Tam olarak ne oldu, Jeno?"
"O... seni seviyor, hyung." Alt dudağımı ısırdım, kelimelerin boğazımda düğümlenmemesi için çok uğraştım. Mark hyungun gözleri kocaman açılmıştı ama söylediklerimi duyduktan sonra sadece daha sıkı sarıldı. Tek bir şey bile söylememişti.
"Hep senin için ağlıyor, hyung. Onu mutlu etmek için her şeyi denedim ama onun kalbi sana ait. " dedim ona ama sadece sarılışını daha da sıkılaştırdı. Kollarında daha çok ağlamıştım ama ne kadar canım yanarsa yansın, Mark hyung acımı azaltmak için yanımda olduğunu fark etmiştim.
"Hyung..." ayrılmak için kolunu tuttum. "Sadece gidip Donghyuck'la ol." Dedim ona ama kabul etmezcesine başını salladı.
"Daha iyisini hakkediyor, Jeno."
"Ama sen benden daha iyisin, hyung." Dedim. Aslında, bu doğruydu. Mark hyung benden daha iyiydi. Benimkindn daha iyi bir kalbi vardı.
"Je-"
"Sadece git ona, hyung." Dedim ve bana baktı, şaşkın bir şekilde. "Onu hala sevdiğini biliyorum. Hala onu ne zaman görsen ağladığını biliyorum. Hala onun ismini günlüğüne yazdığını da biliyorum. Hepsini biliyorum, hyung. Benim için endişelenme."
"Ama-"
"Ona git." Dedim ve gitmesi için onu ittim.
"Jeno?" Kapıyı açtığı zaman Jaemin seslendi. "Ne oldu sana?"
"Ben pes ettim bile." Eve girip koltuğa otururken söylemiştim, evimdeymiş gibi. Jaemin sorun etmedi. Bir çok kez buraya gelmiştim.
"Neden?" Yanıma oturmak üzereyken sordu.
"Donghyuck, hyungumu seviyor ve hyung da onu seviyor.
"Üzüldüm."
"Nah. Onu atlatabilirim... birkaç güne." Jaemin dudaklarını birbirine bastırdı. Yere baktı ve ondan yanlış bir şey olduğunu hissettim. "Sen iyi misin?" Diye sordum ama cevap vermek yerine, elimi aldı ve şaşırtıcı bir şekilde öptü.
"Ne yapıyorsun?" Diye sordum ama jaemin elimi tuttu ve kendi eliyle iç içe geçirdi. "Acını hafifletmek için." Dedi ve avuç içimi öptü.
"Jae-"
"Sadece izin ver, acının azalmasına yardım edeyim, Jeno." Sözümü beni öperek kesmişti.
"Az önce sen beni mi öptün?"
"Evet."
"O benim ilk öpücüğümdü, seni aptal!"
"Aynı şekilde."
"..."
"Seni seviyorum, Jeno. Anlamadın mı?"
"..."
"Gerçekten tam bir aptalsın, değil mi?"
"..."
"Jeno!"
"Ş... şaşkınım?"
"Lanet olsun? (What the fuck diyo yani)m Sana hislerimi itiraf ettim ve sen şaşkınsın?"
"Ben bilmiyorum, Jaem-"
"Biliyorum hala acı çekiyorsun, Jeno. Iyileşmeni bekleyebilirim. Şimdilik, Donghyuck'u sevdiğin şekilde seni sevmeme izin ver."
"...Peki?"
♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧
"Okay?" Çok çabuk kabullenmedi mi? Demiş yazarımız.
Nomin is okay. Ben gider. Hepinize öpücükler bırakıyorum, yorumlarınız çok tatlıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Lee's [Tr]
General FictionLee Taeyong'un iki oğlu var. Ten'den olan büyük oğlu Mark soğuk kalpliğiyle bilinirdi. Jaehyun'dan olan küçük oğlu Jeno ise abisinin tam tersi bir kişiliğe sahipti. İki kardeşte birbirlerinden oldukça nefret ediyorlardı ve ikisi de "Donghyuck" adınd...