17 • Mark

1.3K 139 36
                                    

Jeno ve Donghyuck sarılıyordu. Jeno'nun bakışını görene kadar beni rahatsız etmiyordu. Donghyuck'a bakışı, parmaklarının çocuğun narin kollarına dokunuşu ve benim onlara baktığımı gördüğünde Jeno'nun büyüyen gülümsemesi. Nefret ve sinir. Her şey bana geri geldi.

Hızla okula doğru koştum ve hepsini görmezden geldim. Neden sahip olduğum her şeyi Jeno benden alıyor? Sadece bir kere mutlu olamaz mıyım?

Daha önce hiç bu kadar sinirli olmamıştım. Böyle bir tepki vereceğimi kendimden beklemezdim. Neden böyle tepki veriyorum? Aslında neden bilmiyorum. Ama doğrudan kalbimde doğru hissediyorum.

Delicesine Donghyuck'a aşık olamam değil mi? Belki de öyle miyim? Ama Donghyuck benim tek arkadaşım eksi olarak Jeno ve Renjun onu benden çalıp uzaklaştırıyor. Önce babam ve şimdi Donghyuck.

Yüksek sesle çığlık attım, diğer öğrencilerin bana bakmasını umursamıyordum. Görüşüm bulanıklaşmaya başlayıp başım dönene kadar yüksek sesle ağlamıştım.




Uyandığımda odamın tavanına bakıyordum. Hatırladığım kadarıyla, okul alanının içinde çığlık atıp ağlıyordum. Saate baktım ve çoktan sabah 2 olmuştu.

Kalkmak üzereyken, birisinin yatağımın yanında hareket ettiğini hissettim. Lambamın ışığını açıtım ve sırtını masaya yaslayıp yerde uyuduğunu gördüm.

Aslında burada odamın içinde olduğuna şaşırmıştım çünkü dadı Ji dışındaki kimse odama girmeye cesaret edemezdi.

Yataktan kalkıp bir bardak su almaya karar verdiğimde, Jaehyun'un uykusunda bir şeyler gevelediğini duydum.

"Taeyong.. ngg... beni bırakma... lütfen..." Başta duyduklarımı umursamamayı düşünüyordum ki Eommamın ismini duymuştum.

"Sen... hala... Ten'i seviyorsun.. değil mi?" Donmuştum. Onu uyandırıp bumu sormak istiyordum ama son mırıldandıklarını duyunca vazgeçtim.

"Seni... seviyorum.. Taeyong ve ben.. üzgünüm... Ten.."

The Lee's  [Tr]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin