Tavan Arası ♤ -9

35 2 0
                                    

Sise sarılmış bir kasaba,

Gizlemiş sırları;

Açığa çıkmayı bekliyor.

Ölümün elçisi dengeyle oynuyor.

Varlık, yokluk...
İntikam, af...
Ölüm, yaşam...
Hapsolmak, kurtuluş...
Umut, çaresizlik...
Çabalamak, tükenmişlik...
Ve bu ikilemlerin arasında gidip gelmek idi bazen sağa bazen sola yalpalanmak.
Zhoso'da yalpalanıyordu bir yolda. İnsanları ölüme çeken bir elçi olmasıyken görevi; onları yemek olma acısından kurtarmaya çalışmaktı amacı, kendisi yem olmadan tabiki.

Harzon'un soğuk yollarında yürüyordu diline dolanmış bir isimle. "Danxin.. Danxin.." duyulmasa da mırıldanıyordu aradığını. Bilmiyordu nereye gideceğini. Bilinmezin içinde bir bilinmezi arıyordu. Zor olanda buydu. Ayaklarının kontrolünü tamamen sezgilerine devretmişti; onu süre dolmadan önce bulma dürtüsü ile tutuşmuş zihni, zonklatırken başını.

Yaprak hışırtıları ve Zhoso'nun belirsiz adımlarının çıkardığı tak tuk seslerinden başka en ufak bir çıt çıkmayan kasaba, bomboş olma illüzyonu ile kendini gerçeklikten gizliyordu. Kimseye rastlamadan Zhoso, Danxin'i arıyordu. Kimdi, nasıl biriydi bilmiyordu. Elinde tek bir isim ve umudu vardı sadece.

Kasabanın ormanlık yoluna yöneldi adımları. Ağzından çıkan tek bir sözcükle ayaklanıp üzerine atılacak gibi duran ağaçların yanından hızla nefesini tutarak ilerlemeye devam etti. Ve ahşap bir kulübe gördü. Bu kulübede bir Harzonludan başka canlı bulunmayacağına adı kadar emindi. İçeri girip orada yaşayan yaratığa bir şeyler sorabilirdi ve belki Danxin hakkında bilgi toplayabilirdi.

Kulübenin basamaklarını çıkarak kapıyı eliyle yavaşça itti; tüyleri ürperten bir gıcırdı ile açıldı kapı. Bir adım içeri girdi; göz gözü görmeyen karanlık holde durdu.

"Merhaba" seslendi boşluğa.

"Burada yaşayan biri var mı?" biraz durdu, cevap bekledi.

"Ben Elçi" dedi her ne kadar bir elçi olma görevini benimsemese de.

Biraz daha bekledikten sonra tavandan bir takırtı geldi. Gözlerini yukarı kaldırdığında açılan tavan arası kapısından elinde gaz lambası ile bir kız belirdi. Kızın yüz hatlarını, gözünü kamaştıran ışıktan pek göremese de sesi oldukça netti.

"Elçi, yukarı gel" dedi kız fazla bağırmamaya özen göstererek ve katlanabilir bir merdiven açtı aşağı doğru ardından gaz lambasını Zhoso'nun önüne tutarak onun yukarı tırmanışına görüş kattı. Zhoso'da ışığa doğru merdivenden yukarı çıktı. Ardından kız, katlanabilir merdiveni toplayarak kapıyı kapattı ve beyaz elbisesini silkeleyerek ayağa kalktı.

"Benimle gel" dedi on adım kadar ileride bulunan kanepelere yönelerek.

Tekli koltuğa oturması için, genç misafirine el etti ardından elindeki gaz lambasını onun önünde bulunan orta sehpaya yumuşakça bırakarak karşındaki ikili koltuğa yerleşti.

"Hoş geldin elçi" dedi gözlerini önünde birleştirdiği ellerinden alarak ona döndü "Sana nasıl yardımcı olabilirim?".

Zhoso, o sırada gözleri ile bulunduğu çatı katını tarıyordu. Oturdukları koltukların biraz daha ilerisinde düzgün bir yatak; yatağın bir tarafında karanlıktan tam rengini seçemediği klasik tarzda bir dolap, diğer tarafında ise çerçevesi ne kadar eski tarzda olursa olsun gerçekleri göstermekten asla şaşmayacak bir ayna vardı. Ve kasabanın diğer kısmına göre burası sanki Harzon'a ait olmayan tek yerdi çünkü burada korkunç olarak nitelendirilecek hiçbir şey yoktu. Bir kadın eli değdiği bariz belliydi.

Eksi Sonsuz ♤ TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin