Hippie Sabotage - Devil Eyes
6. Bölüm: Ürperti
Bilmediği nedenlerden dolayı ortalıkta sürüklenen ve kökleri olmayan insanlar vardı. Nereye giderse gitsin kendini bir yere ait hissedemeyen ve topluluk içinde olmayı sevmeyen insanlar. Kendimi değiştirmeye çalışsam bile böyle olmaktan kurtulamamıştım. En sonunda hislerimi kısıtlamamayı ve kendimi olduğum gibi kabul etmeyi öğrenmiştim.
Çünkü başka seçenek bulamamıştım.
Hislerime isim veremiyordum. Bir şeye kılıf uydurmak onu sınırlandırmaktı bana göre. Bu yüzden hislerimi asla isimlendiremiyordum. Görmemeniz gereken bir şey gördüğünüzde veya yapmamanız gereken bir şey yaptığınızda nasıl hissediyorsanız, öyle hissediyordum. Sanırım insanlar buna korku diyordu.
Adam kapıyı açmadan hemen önce doğrulmuştum ve arkada kalan yangın merdivenlerine yönelmiştim. Eğilmekten hem sırtım hem de dizlerim ağrıyordu. Merdivenlerden aşağı doğru koşarak kaçabilirdim ama bunu yapmadım. Çünkü adam ayak seslerini duyup peşimden gelebilirdi ve kaçarsam suçlu durumuna düşerdim.
Saklanarak suçlu durumuna düşmüyor musun?
Yangın merdivenlerine açılan kapı ile duvar arasına sıkışmış nefesimi tutmuştum. Adamın bir an önce gitmesini isiyordum. Ayak sesleri önce bana yaklaştı daha sonra koridorda yankılanarak kayboldu. Göz ucuyla baktığımda adam merdivenlerden iniyordu. Gitmişti. Adamın geri dönme ihtimaline karşı olduğum yerde biraz bekledim. Kimse gelmeyince yavaşça o adamın kaldığı odaya doğru ilerledim.
Kapının eşiğinde durdum ve yerde kanlar içinde yatan adamı gördükten sonra hızla onun yanına gittim. Yerden destek alarak çöktüğümde adamın gözleri kapalıydı. Omuzlarından sarsarak onu uyandırmaya çabalıyordum. Gözlerini yorgunlukla açtı ve daha sonra geri kapattı. Elini karnına bastırmıştı. Ağzından ufak bir inilti koptu. Acı çekiyordu.
Yanlış bir hareket yapmak istemediğim için koşarak koridora çıktım ve hemşirelere seslendim. Ortalıkta kimseyi göremedim, daha yüksek sesle bağırdığımda koridordaki insan sayısı da artmıştı. Hemşirelerden biri odaya girdiğinde gözleri şaşkınlıkla büyüdü.
"Ne oldu burada böyle?" Suçlayıcı bakışlarla bana döndü.
"Adam ölüyor ve sen bana hesap mı soruyorsun?" Bilmeden beni suçlayamazdı.
Bana cevap vermeden adama yöneldi, hemşireler onu yatağına götürüp pansuman yaparken bende kapının eşiğinde onları izliyordum. Dışarı çıkmama izin vermemişlerdi çünkü işleri bitince beni sorguya çekeceklerdi. Onlara her şeyi anlatmalı mıyım?
Gözlerimi baygın yatan adama çevirdim, hemşirelerden biri serum takmak için koluna uzanmıştı, diğeri ise üzerindeki gömleği sıyırıp vücudundaki kanları temizliyordu. Çok fazla kan vardı, silmekle temizleyemezdi.
Adının hâlâ bilmediğim o genç adam ise yüzünde hoşnut olmayan bir ifadeyle uyuyordu. Siyah saçlarına zıt olarak beyaz bir teni vardı ve uzun vücudu yatağa zor sığmıştı. Saçları alnına dökülmüştü ve dağınık bir haldeydi. Sonunda serumu takabilen hemşire bana doğru ilerledi ve yavaşça koluma dokundu.
"Dışarıda konuşalım mı biraz?"
Ona cevap vermeyek peşinden ilerledim ve odadan çıktık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEZAR VE ÇİÇEK
Mystery / Thriller"Anlatmak insanı iyileştirir, derler." "O zaman sen niye anlatmıyorsun?" "İyileşmek istemiyorum."