ÜCRA

80 20 0
                                    

Skylar Grey - I Need A Doctor

4. Bölüm: Ücra

Koridordan gelen sesler beni uyandırdı. O kavgadan sonra hem fiziksel hemde ruhsal olarak bitkin düşmüştüm ve kafamı koyar koymaz uyumuştum. Normalde yatağa girdikten bir saat sonra uykuya zor dalabilen ben, anında sızmıştım.

Yüzüme vuran ve beni rahatsız eden parlak güneşten korunmak için elimi yüzüme siper ettim. Lakin işe yaramıyordu, uyuşuk bir şekilde yataktan çıktım ve perdeleri sıkı sıkı kapattım. Her gün bu şekilde uyanmak istemediğim için bir ara yatağın yerini değiştirmeliydim.

Yavaşça yatağa oturdum ve odaya göz gezdirdim. Bu dağınık görüntü sinirimi bozuyordu.

Pencerenin yanında, duvarın bitişiğinde her yerimin uyuşmasına sebep olan bir yatak vardı. Çaprazımdaki köşede ise çift kapaklı siyah bir dolap. Dolabın hemen yanındaysa boş bir masa vardı ve genelde burada yemek yiyordum. Duvarların rengi ilk boyandığında beyaz olsada kir ve pislikten koyu gri rengindeydi.

Ve son olarakta duvarda asılı olan küçük saat. Kendimi bazen bir kısır döngüye hapsolmuş bu saate benzetirdim. Tek farkımız onun bir işlevi olmasıydı, en azında bir şeylere yararı dokunuyordu. Ben ise, çevremdekilere zarar vermekten başka bir halta yaramıyordum. Ve en kötüsü de bunların farkında olduğum hâlde kendimi düzeltemiyorum.

Bu odaya hâlâ alışamamıştım. Fakat kendi odamı da özlediğim söylenmezdi.

O evle ilgili hiçbir şeyi özlemiyordum.

Hasta bakıcının odaya girmesiyle birlikte gözlerimi ona diktim. Saati asla şaşmazdı, her sabah olduğu gibi ilaçlarımı ve kahvaltımı getirmişti. Elindeki tepsiyi masaya bıraktı.

"Günaydın, Irmak." dedi, dün olanları yok sayıyor gibiydi. Buradaki diğer hasta bakıcıların aksine daha neşeli bir kadındı. Böyle bir hastanede çalışmasıma rağmen olumlu kalması tuhaftı.

Ona her zamanki asık suratımla karşılık verdim. İnsanları sevmiyordum, kimsenin varlığına tahammül edemiyordum.

Pencereye doğru ilerlereyek perdeleri sonuna kadar açtı, daha sonrada camı araladı. Yüzüme vuran aydınlıkla gözlerimi kıstım, sinirlerim tavan yapmıştı. Güneşten ya da herhangi bir ışık kaynağından nefret ediyordum. Hergün sabahın köründe sırf ilaç içmem için beni uyandırıyorlardı.

"Kapat şu perdeleri," diye sesimi yükselttim.

Benim ani çıkışlarıma alışık olduğu için karşılık vermedi. Genelde tepkilerime sessiz kalırdı ve yine öyle oldu. Çünkü öfke proplemlerim vardı ve bunun farkındaydı. Sakin bir insandım, dışarıdan da öyle göründüğüme eminim lakin öfkelendiğimde böyle olmuyordu. Bedenimi başka biri ele geçiriyor ve herkesin canını yakmamı istiyordu. Bu nadiren olurdu, canımın yanmadığı zamanlarda.

"Hadi gel, kahvaltı et. Daha sonrada ilaçlarını içeceksin." dedi ve elindeki reçeteye bir şeyler yazmaya başladı.

Geçenki kavgadan sonra ilaçlarımın bazılarında değişiklik yapmışlardı.

İçtikten sonra yarısından fazlasını kustuğum ilaçlarımda.

"Boşuna reçete dolduruyorsun." dedim kuru bir sesle, konuşurkem boğazım acıdığı için yutkundum. Sanırım hasta olacaktım.

Kadın bana bıkkınla baktı. Hergün benim gibilerle uğraştığı için ona acıyordum.

"Bugün doktor ile randevun var, kahvaltını ettikten sonra seni çağıracağım." dedi konuyu dağıtmak için. Çünkü bunu zaten biliyordum.

MEZAR VE ÇİÇEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin