Murat'tan
Hastane bahçesinde dolanıyordum. Neredeydi bu Gülay? Onu nerede arayacaktım? Murat kaçırmadıysa Gülay nereye giderdi ki? Düşünmekten kafayı yiyecektim.
Arabaya bindim ve gaza yüklendim. Gerekirse tüm istanbulu arayacaktım ve Gülayı arayacaktım. Aklıma ilk gelen yer mezarlık oldu. Hava kararmıştı ama, orada duracağını sanmazdım bu yüzden direkt mahalleye sürdüm.
Yarım saat sürmemişti bile mahalleye gelmiştim. Sokağın başında indim ve Gülayların evine doğru ilerledim. Sokağın her köşesinde bir anımız vardı ve gözlerimin önüne geliyordu.
Kapının önüne geldiğimde içerisinin kalabalık olduğu belli oluyordu. Ayakkabı doluydu, akşamları mevlit yapılıyordu cenaze evi olduğundan dolayı.
Kapıya vurmamla bir kadın açtı. Başımı öne eğip ellerimi bağladım.
"Hafize anneye bakmıştım."
Kadın içeri doğru gitti.
"Hafize senin damat gelmiş."
Hafize anne hızla fırladı ve yanıma gelip sarıldı.
"Oğlum. Gülay nasıl?"
Elini öpüp yanaklarını öptükten sonra yüzüne baktım. Anlaşılan Gülay buraya da gelmemişti zaten gelseydi dedesi olacak o öldürürdü Gülayımı.
"İyi, yorulmasın diye evde bıraktım ve sana bakmaya geldim. Selam söyledi."
İçini rahatlatmak için yalan söylemiştim.
"Aleykümselam oğlum onu önce Allah'a sonra sana emanet ediyorum. Ben biliyorum senin yanındayken Gülaya kimse zarar veremez."
Başımı salladım. "Tamam Hafize anne sen geç içeri ben bölmiyim. Görüşürüz yine bu sefer Gülayı da alıp gelirim." Başını salladı ve içeri girdi. Arabaya doğru yürürken derin bir nefes almaya çalıştım ama alamıyordum.
"Neredesin be Ayyüzlüm?"
Arabanın kapısını açıp binmiştim ve direksiyona vurdum. Bu karanlıkta tek umduğum yer mezarlıktı. Hem belki mezarlıktan çıkmıştır yolda karşılaşırdım onunla. Bunları düşünerek gaza bastım.
***************************
Ali'denArabayla sahil kıyılarında dolanıyordum belki Gülay kafa dağıtmak için hastanenin yakınlarında ki bir deniz kenarına atmıştır kendisini diye düşündüm. Ama bu soğukta kimse yoktu sahilde.
Arabayı durdurdum ve deniz kenarına geçtim. Dalgalar vururken havayı içime çektim. Hafif bir yağmur yağıyordu bir de.
Hayallerde Gülayla birlikte bu yağmuru izlemek, el ele. Gerçekler ise benden kaçan Gülayı arayıp bulamamaktı.
Yorulmuştum, böyle güzel ve güçlü bir kadına aşık olmak gerçekten zordu.
"Ali Akoğlu."
Gelen sesle arkamı hızla döndüm ve bir kadınla karşılaştım. Topuklu ayakkabılarının üzerinde yürüyerek yanıma geldi ve tam karşımda durdu. Gözleri şişmişti.
"Ben Muratın yengesi Tülin."
Dedi ve elini uzattı.
"Düşman ve yakınlarıyla samimiyeti sevmem." İçini çekti ve elini indirdi.
"Bana düşman demesen de olur. Mesela ortağım de daha mantıklı." Dedi ve kollarını birbirine bağladı.
"Gülay benim sayemde kaçtı. Ona söylediğim laflara dayanamadı ve kaçmayı tercih etti." Yüzüne baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Avuç Hüzün
AdventureSevdanın ellerinden bir avuç hüzün içerken o kışın sert geçeceğini bilmiyordu Gülay. Bir daha göremeyeceğini bilseydi asla kırmazdı sevdiğini, önlerinde ki kışı mavi hayalleriyle süslerken kara karlarla geçeceğini bilmiyordu Murat. Dedesinin kararı...