Kemik Han ¬

68 6 0
                                    

Sessiz Karanlık kilisesi, ismi kadar sessiz değilmiş anlaşılan. Cırtlak sesli rahibeler ve kendinden geçmiş pederin haykırarak kendilerini kırbaçladığı, buram buram şizofrenliğin kol gezdiği bir tımarhane olduğunu varsaymak daha mantıklı. Üstelik pestili çıkan Cunky ve kalbine Melie'nin yaklaşık on beş santimlik gıcır gıcır parıldayan av bıçağı gömülen genç rahibenin de nasıl becerebildiyse ölmemiş olması tüm bunlara ürkütücülük katan miniminnacık bir detay.

Peder'in biricik Sister Zelda'sının bir cadı olduğunu fakat tövbe ederek kiliseye katıldığını Peder'in kırbaç tayininden öğrenmiştim. Sonra Zelda bunu bırakıp kaçmış, giderken de herifi büyülemiş, her yeni gördüğü dişiyi Zelda sanıyormuş zavallım. Bu Zelda denilen kadın kiliseye de ölümsüzlük büyüsü falan yaptıysa onu bulmak gerek. Bana da büyü müyü yapar belki, şu Jasonae denen beyinsiz herifi yenerken kolaylık sağlar.

Primanna'nın Ay Tanrısı Po'nun evinde Güneş Tanrısı La La'ya yalvar yakar ibadet etmesi üzerine kinlenen cırlak rahibeler ve şizofren Peder, kırbaç ritüelleri biter bitmez bizi dışarı attılar. Gerçi ritüelin bitmesi ve kilisedeki kaos ortamının yatışması uzun zaman almıştı zira, kalp krizi geçirdiği için kalbinin durduğunu ve yere yığıldığını iddia eden Melie'nin kendine gelmesi bayağı uzun sürmüştü. Hayır herkesin bugün mü öleceği tuttu? Bu nasıl saçma bir gündür ya.

Melie kalp krizi son bulup mucizevi bir şekilde yeniden hayata döndükten sonra, çılgına dönmüş gibi etrafta koşuşturarak genç rahibenin göğsüne saplanmış bıçağı çıkarmaya çalışan, eş zamanlı olarak da bizim haykırarak feryat eden çirkin Primanna'ya bağıran rahibeler bizi Sessiz Karanlık denen ne sokum olduğu belli olmayan kiliseden kovmak için harekete geçtiler. Bir yandan da hepimize lanetler yağdırıp "Ay Tanrısı Po hepinizi cehenneminde cıss diye yaksın!" diye tükürükler saçarak bağırıyorlardı.

Beyaz ışığı görüp bunun üzerine Po'ya ibadet etmeye karar veren Cunky ise kiliseden kovulurken kendini kaptırıp rahibelere yalvarmaya başlamıştı. "Ne olur beni kovmayın, ben de Po'nun kullarından biriyim artık!"diye. Ateistken birden Po'ya tapması beni bir tık korkutmadı değil. Başımda zaten dini kafasına göre sömüren bir rahibe vardı, eğer bu heriften de kurtulamazsam Tanrının her günü ayin yapmak zorunda kalacaktım.

Neyse işte, ne diyordum? Heh.

Sessiz Karanlık kilisesi sakinleri bizi dışarı attığından beri atlarımızı bağladığımız ağacın gölgesinde oturuyorduk. Melie atının yanında dururken, en az ellinci defa, "Kalbim durdu benim lan, insan yeni dirilmiş birini Tanrı'nın evinden kovar mı orospu çocukları!" diye bağırdı. Tüm gücüyle attığı taş kilisenin camından içeri girerken öfkeyle yeni bir taneyi eline aldı. Bu sefer atışı başarılıydı, kilisenin vitray camını kıran taş şıngırtıyla camda büyük bir delik açtı.

Hızını alamamış gibiydi, bu sefer de ata yöneldi. Siyah atın eyerini tutarak yukarı çıkmak istediyse de boyu dolayısıyla başarılı olamadı. "Atına da sokacağım şimdi, sinir krizi geçireceğim artık!"

Saraydan kovulmadan önce rahibeleri yakışıklılığı (!) ve kaslarıyla etkilemeye çalışıp en sonunda bizimle birlikte kiliseden kovulan Köz Közman kaslarını gere gere yanıma geldi. Hemen bir adım uzaklaştım, bu yavşağın ne yapacağı belli olmaz.

"Kalbin durmamıştır senin, boy kısa ya damardaki kan dakikada üçüncü turu dönerken yorulmuştur ehe ehe ehe." Köz Közman sakallarının arasından fışkıran iğrenç gülüşüyle etrafı duyum katliamına sürüklerken, atının eyerine ulaşmakta hala zorluk çeken Melie durarak Közman'a ölümcül bir bakış fırlattı.

Tükürükler saçan Melie, "O damarlardaki kanı alır götüne sokarım daha üç tur dönemeden gidersin ayılar cehennemine. Rahat dur Göt Herif!" diye homurdandıktan sonra bana döndü. "Prensesim buradan bir bok çıkmaz. Yürüyün gidelim, sora sora buluruz Kemik Han'ı. Sora sora Bagdatti bile bulunur."

Sarı KraliçeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin