suçlu kimlikler

781 77 76
                                    

Gözlerimi açtığımda etrafa hakim olan koku ve güneşin yüzümü yaktığını düşünmüştüm. Bir süre olanları kavrayamadım ve etrafı net bir şekilde göremedim. Kim olduğumu bilmiyordum. Nerede olduğumu da bilmiyordum. Bir kaç durum aklımda silik bir şekilde beliriyor ve kayboluyordu. Etrafı daha net görmek için başımı oynatmayı denedim fakat daha yeni farkettiğim boyunluk yüzünden olduğum yerde kala kalmıştım. Kolumdan tepemdeki seruma doğru uzanan boruyu farkettiğimde, yüzümün güneşten değil de geçirdiğimiz kazadan dolayı yandığını farkettim. Bu koku da hastanenin kokusuydu.

Geçirdiğimiz kaza... Henüz uyanalı çok olmamıştı ve buraya gelme sebebimi tam olarak anımsayamıyordum. Hatırladığım, Chenle'nin bakıcısı Bayan Park'ın oğlu Jisung'u evine bıraktığımızdı. Öncesinde beraber her cumartesi yaptığımız gibi eğlenmeye gitmekti. Bu gün günlerden neydi? Ne zamandır uyuyordum, bilmediğimi fark ettim. Arabayla dönerken yanımda Chenle de vardı. Oğlum.

Gözlerimi etrafta hızlıca gezdirdim. Burası ayrı ve tek kişilik bir odaydı. Chenle burada değildi. Bir şekilde hemşireyi bulmam ve beni oğluma götürmesini sağlamam gerekiyordu. Jungwoo yanında mıydı acaba? Haberi var mıydı? Geldiyse şimdi neredeydi? Yatakta belimin üzerinde doğruldum. Boynumu hareket ettiremiyordum fakat doğrulurken çok da sorun yaşamamıştım. Bacağımdaki alçıyı görene kadar. Yapabileceğim tek şey birilerinin gelmesini beklemekti. Fakat beklemek için bir sabrım yoktu. Chenle ne yapıyordu ve nasıldı, Jungwoo nasıldı hiçbir fikrim yoktu. Onları görmek istiyordum. İçimdeki büyük tedirginliği onları görüp bir an önce atmak istiyordum. Şimdilik göründüğü kadarıyla ben çok fazla yaralanmamıştım. Acaba Chenle de benim gibi miydi? Umarım o da fazla yaralanmamıştır diye dua etmeye başlamıştım bile. Çok da geçmeden kapı açılma sesiyle vücudumu kapıya doğru çevirdim. Kolumdakı serumu çekemediğim için bir kolumu daha geride tutuyordum ve dengede durmakta zorlanıyordum.

"Uyanmışsınız." Elinde bir kaç raporla beraber doktor hızlı adımlarla yanıma geldi. "Uzanın lütfen."

"Hayır." Dedim. Bana doğru uzanan kollardan birini önlemek için elimi önüme koyarken. "Oğlum nerede?" Biraz duraksadım. "Chenle."

"Babası ile beraberler."

"Görmek istiyorum." Diye direttim. İkisini görmeliydim. Hemen şimdi bunu yapmalıydım. İçimi yiyip bitiren bu endişeden bir an önce kurtulmalıydım.

"Henüz göremezsiniz." Doktor elini omzuma koyup beni tekrar yatırmaya çalıştığında yeniden direndim. "Kontrollerinizi yaptıktan sonra sizi alması için bir hemşire göndereceğim."

"Ne zaman?" Dedim, yatağa tekrar doktor yardımıyla uzanırken. "Hemen kontrollerinizden sonra." Doktor etrafımda dolanıp serumun olduğu yere geldi. Serumu kontrol ettikten sonra rapora bir şeyler yazdı.

"Siz çok da yara almamışsınız. Size çarpan sürücü ve..." Gözlerimi doktora diktiğimde genç adam sessizleşti ve bir şeyler karalamaya devam etti. Bize çarpan sürücüyü hala hatırlayamıyordum. Şu an sadece Chenle ile Jisungların evinden döndüğümüz, araba yolculuğumuz, kesik kesik gözümün önündeydi bu kadar.

"Ve?" Dedim. Ve neydi? Ne olmuştu? Bu kadar soruya sahiptim ama hiçbir cevap alamıyordum ve bu beni daha da geriyordu. Aklımdan bir türlü Chenle'ye bir şey olmuş olma ihtimalini çıkaramıyordum. Eğer olduysa ne yapacağımı da bilmiyordum.

O benim oğlumdu. Her ne kadar o bilmese de. O benim ve Jungwoo'nun oğluydu. Bizden bir parçaydı. Ben ne kadar bizi yıksam da o bizim dayanağımızdı. Belki küçüklüğünü görmemiştim. Bebekken kucağıma alıp sevememiştim. Jungwoo'nun doğumunda yanında değildim. İsmini de ben koymamıştım. Jungwoo'nun uykusuz gecelerinde yanında değildim belki ama o benden de bir parçaydı. Benim de oğlumdu. Ona bir şey olma ihtimali beynimi un ufak ederken doktorun işlerini halletmesini bekledim. Bir an önce bitirmesini ve beni bu odadan oğluma ve eşime götürecek hemşirenin gelmesini.

Run Back 2 You ✵ LuwooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin