düşünceleri izleyen biri ve konuşulmadan söylenen sözler

895 89 12
                                    

Jungwoo Chenle'yi yavaşça yatağına bıraktı ve tekrardan salona doğru adımladı. Chittaphon'u bekliyordu fakat yarım saat kadar önce gelemeyeceğine dair bir mesaj atmıştı. Bu yüzden Jungwoo bunalmış hissediyordu. Kısa da olsa ikisine uzun gelen bir süredir konuşmuyorlardı. Salona geçip bir süre koltukta oturdu. Telefonunu kurcaladı ve etrafa bakındı.

Hayatından silmek istediği fakat silemediği her şey hemen hemen dibindeydi bu evde. Duvarları, halıları, pembe olmaması için kavga ettiği ama yine de pembe olan sandalye takımı, tabakları, çatalları. Hemen hemen hepsi istese de istemese de tek bir kişiye çıkıyordu. Jungwoo uzun bir iç çekti. İçinden sürekli geçirmek istemediği düşünceler tekrar tekrar kulağına fısıldanıyordu. Birileri bunu susturmalı ya da bunlara bir cevap vermeliydi. Fakat verebilecekleri bir cevap yoktu. O oradaydı ve gitmiyordu. Ona karşı hisleri oradaydı ve istese de gitmiyordu. Ayağa kalktı Jungwoo. Pencereye doğru ilerledi ve açtı.

"Jungwoo!" Tanıdık sesle gözlerini kapattı. Duymak istemiyordu. Tanrım diye düşündü. Sağır olayım ki duymayayım ve duyduğum son ses onun bana seslenmesi olsun.

"Sana sesleniyordum. Tanrıya şükür duydun." Jungwoo başını eğdi ve kapşonlusu yarım yamalak başını ve yüzünü kapatan adama baktı. Sonra geri çekilmek istedi camı kapatmak için.

"Hayır Jungwoo dur!"

"Tanrım gecenin 10'unda ne istiyorsun?!"

"Konuşmaya geldim."

"Seni dinlemek isteyen insanlara konuş." Jungwoo kendini aşağı doğru uzatırken konuştu. Gerçekten sinirliydi. Onu gördükçe içinde oluşan hislere karşı mı, yoksa onun ona olan hislerini bilememesine karşı mı bilmiyordu ama sinirliydi.

"Beni anlamak isteyen senden başka kimsem yok."

"Seni anlamak istemiyorum!" Jungwoo bağırıp içeri girdi. Çok geçmeden Jungwoo'nun da beklediği gibi zil çaldı. Jungwoo kapıya yaklaşıp höporlörden dışarıda duran adama seslendi.

"Zili çalma Chenle uyanacak."

"Kapıyı aç o zaman." Jungwoo derin bir iç çekti.

"Hayır, git yoksa polisi ararım." Kısa bir sessizlik oldu. Jungwoo bu kadar kolay gitmesine şaşırmıştı. Elini höporlörün bağlantı tuşundan çekmek üzereydi fakat Yukhei tekrar konuştu.

"Beni içeri alana kadar buradayım."

"Yukhei, polisi arayacağım."

"Sana hiçbir şey yapmıyorum. Bu apartman kapısının önünde, bu soğuk ve sessiz..." Jungwoo göz devirdi. Çocuk gibi davranıyordu "...Köpeklerle ve serserilerle dolu gecede oturmam suç değil." Jungwoo iç çekti. "Orada mısın?" Yukhei seslendi. Jungwoo'nun onu duymadığını düşünüyordu. "Peki, oturmaya devam ederim o zaman."

Jungwoo yine sessizlik olunca elini çekip tekrar koltuğuna oturdu. Umrunda değildi. Onu ikinci.. üçüncü kez evine almayacaktı. Kendi evi, kendi nişanlısı ve ailesi vardı.

Yukhei apartman kapısının önüne çöktü. Üstüne giydiği kapşonluyu elleriyle iyice vücuduna sardı. Yavaşça gözlerini kapattı. Bir süre birilerinin kapıyı açmasını bekledi. Fakat kimse kapıyı açmadı. Yukhei de cebinden bir paket çıkarıp soğuk havada içini ısıtması için bir sigara yaktı.

Saat 3 civarlarıyken Jungwoo uyuyamamış, öylece düşüncelere dalmış, sessiz sakin kahvesini yudumluyor, karşısında açık olan televizyonu izliyordu. Televizyon karanlık odayı küçük bir ışık kümesiyle aydınlatıyordu. İçinde renkler değişiyor, hayatlar değişiyor ama Jungwoo'nun aklındakiler değişmiyordu. Bu yüzden televizyonu izlemiyordu. Sadece bakıyordu.

Run Back 2 You ✵ LuwooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin