zamanla almak istediklerimiz

801 85 29
                                    

Randevu boyunca minik konular açılmış, sonra ise tekrardan uzun bir sessizlik olmuş ve tekrarlanmaların sonunda ise kalkmaya karar vermişlerdi. Jungwoo Chenle'nin üstünü düzeltti.

"Lavaboya gidebilir miyiz baba?" Jungwoo kıpırdanıp duran oğluna başını salladı. Kısaca Doyoung'a baktı.

"Birazdan geliriz. İstersen arabaya geç." Doyoung kısaca başını salladı.

"Bekliyorum sizi." Chenle'nin saçlarını karıştırıp çıkışa ilerledi. Jungwoo'da fazla vakit kaybetmeden Chenle ile lavaboya doğru yürüdü.

"Anne..." Elini tutan adamdan minik bir mırıltı alınca devam etti Chenle. "Niye bu gün Doyoung Hyung ile dışarı çıktık ki?" sesi şaşkın bir tona döndü. "Yoksa Lucas Hyung değilde Doyoung Hyung mu benim arkadaşım olacak!"

İç çekti Jungwoo. Yukhei senin baban, Chenle demek istedi. Ve hayır Doyoung senin üvey baban olmayacak. Fakat lavaboya girerken oğluna kısa bir açıklamada bulundu.

"Hayır, sadece beraber vakit geçirmek istemiş. Lucas Hyung'un ile hala görüşebilirsin." Chenle sevinçle kafa salladı. "Hadi, abini fazla bekletmeyelim." Chenle annesinin elini bırakıp lavaboya girdi. 5 yaşlarında bir çocuk olarak bu tarz işlerini kendi halledebiliyordu. Yardımsız yemek yiyebiliyordu, tuvalet ihtiyaçlarını halledebiliyordu.

Jungwoo onu beklerken aynada kendine baktı. Chenle Doyoung'u gerçekten sevmiş miydi acaba diye düşündü. Peki ya Doyoung? Birbirleriyle çok vakit geçirememişlerdi ve bu gün de neredeyse resmi denilebilecek bir yemek yemişlerdi. Randevu gibi değildi. Dostça olduğu da söylenemezdi. Doyoung daha çok artık bir şeyleri Jungwoo'ya belli ediyordu. İç geçirdi kısaca. Ne yapması gerektiğini şu an kafasında toparlayamıyordu. Sadece bir süre daha aynaya bakmaya devam etti.

"Anne, gidelim." Jungwoo kafa sallayıp az önce yarım yamalak yıkadığı ellerini üstüne süren çocuğa baktı. Elinden tutup restorantın çıkışına ilerledi. Doyoung'un arabası hatırladığı kadarıyla ikinci sıralarda bir yerlerdeydi. Arabaya doğru ilerledi. Önce Chenle'yi bindirdi. Sonra öne bindi.

"Teşekkür ederim." Doyoung, Jungwoo'ya doğru dönüp konuştu.

"Ben teşekkür ederim." Gülümsedi Jungwoo. "Güzel bir geceydi."

"Daha çok yapmalıyız o zaman."

.......

Jungwoo şirketten çıkmış evine doğru gidiyordu. Neredeyse bir haftadır sürekli son zamanlarda yaşadıklarını düşünüp duruyordu. Doyoung ile şirkette görüşüyorlardı. Arada da geceleri telefonda konuşuyorlardı. Yukhei ise cenaze işlerinden dolayı 1 haftaya yakın bir süredir Çin'deydi. Bu yüzden Chenle ile her zamanki salı programlarını yapamamışlardı ki muhtemelen yarın ki cumartesi buluşmalarını da yapamayacaklardı. Jungwoo'nun bildiği kadarıyla Yukhei'nin diğer aile üyeleri, doğrusu uzak akrabalarla ilgilenmesi gerekiyordu. Cenaze işleri de tamamen Yukhei'ye kalmıştı. Jungwoo, o burada olmadığı için rahat hissediyordu. Ya da kendini rahat hissetmeye zorluyordu. Bazen kendi kendine işte eski kocam ve sürekli maruz kaldığım yakışıklı suratı olmadan bir hafta diyordu ve kendini ödüllendirmeye çalışıyordu. Sanki Yukhei hep onunlaymış gibi.

Sonunda binanın önüne gelince durdu. Anahtarını çıkardı ve içeri girdi. Bu gün yorgun hissediyordu. Bu yüzden kısa bir duş almak istediğine karar verdi merdivenleri çıkarken.

Dairesinin kapısını açıp kendini içeri attı. Chenle bu gece Jisung'larda kalacaktı. Bildiği kadarıyla böyleydi fakat Chenle'nin ayakkabıları ayakkabılıkta duruyordu. Onun altında da kendinin olmadığına emin olduğu bir çift ayakkabı daha. Bir tane daha. Jungwoo başını ayakkabılıktan çevirdiğinde salonun ortasından koşarak, kahkahalarla geçen iki çocuk ve biraz sonra peşlerinden elleri önünde koşan 184'lerinde bir adam beklemiyordu. Sadece kapıda dikilmeye devam etti. Kahkaha sesleri ve devamında yere sert sert çarpan ayak sesleri kulaklarını doldurdu. Sakin bir şekilde ayakkabılarını çıkardı. Boynundaki kravatı genişletirken salona doğru ilerledi. Yukhei geri dönmüştü ve şimdi yakaladığı iki çocukla beraber Jungwoo'ya doğru geliyordu.

Run Back 2 You ✵ LuwooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin