loved you

1.4K 139 142
                                    

Uyandığımda Jeno hâlâ uyuyordu, uzun göz kapakları düz bir çizgi halini almış ve dudaklarını tatsız bir rüya görüyormuş gibi sıkıca birbirine bastırmıştı. Bu sabah onu izlemekle vakit kaybetmek istemiyordum çünkü Jeno'ya karşı öfkem ve kırgınlığım dün olduğundan biraz olsun az değildi. Yataktan sessizce kalkmış, parkeye değil de yerdeki yünlü halıya basmaya özen göstererek odadan çıkmıştım. Kahvaltı hazırlamam gerekiyordu bu yüzden moralimin yerine gelmesi için televizyondan bir müzik kanalı açtım ve sakin melodinin kulaklarıma dolup beni mutlu etmesine izin verdim. Açık planlı bir mutfağın olması bu gibi zamanlarda güzel bir ayrıntı olabiliyordu.

Ben fırına patates verip birkaç çeşit kahvaltılık hazırladığımda Jeno ancak uyanabilmiş ve altında yalnızca dar bir kot pantolonla mutfağa girip masanın üzerindeki tabaklardan bir şeyler çalmaya başlamıştı. Normalde olsa ona kahvaltıyı beklemesini söylerdim ancak dediğim gibi tavrımı belli etmek istiyordum. Bu sefer beni ne kadar yaraladığını görsün istiyordum bu yüzden sessiz kaldım. Arkamdan bana doğru yaklaşmaya çalıştığında ise patatesleri kontrol etmek bahanesiyle fırının yanına seğirttim. Elleriyle siyah saçlarını kaba bir şekilde dağıtıp söylendi,
"Bebeğim, böyle olmak istemiyorum."

"Ne, bir şey olduğu yok..."

"Basbayağı küsüyorsun işte sen, pişman olduğumu daha kaç kez söylemem gerek?"

"..."

"Jaemin, sana vurduğum için gerçekten çok pişmanım ama biliyorsun bazen kendimi-"

"Biliyorum Jeno, bazen kendini tutamıyorsun biliyorum."

"Jaemin, yüzüme bile bakmıyorsun ama."

Kontrol ettiğim patateslerin tepsisini yeniden itekleyip fırının derecesini yükselttim ve sanki az önce neyden bahsettiği hakkında hiçbir fikrim yokmuş gibi Jeno'ya döndüm,
"Ne demiştin, duyamadım..."

"Yok, yok bir şey. Sen kahvaltıyı hazırlamaya devam et, ben de birazdan duşa girerim."

"Sen bilirsin."

Sessizce yeniden kahvaltılıkları masaya dizme işime geri döndüğümde Jeno'nun arkamdan göz devirdiğine veya beni öldürmek istiyormuş gibi izlediğine emindim ancak bu beni hiç ilgilendirmiyordu. Jeno bir hata yapmıştı ve şimdi bedelini ödemeliydi.

O sabah kahvaltı boyunca ağzımı bile açmadım ve tabağımdakiler bitince hızla kalkıp bulaşıkları yıkamaya koyuldum. Aslında yaralarımı sarmasını ve benden bir kere daha özür dilemesini istiyordum, o kadar aptaldım ki bunu yapsa Jeno'yu affetmek için gönüllü olurdum.
Neyse ki bir özür almak için fazla beklememe gerek kalmadı ancak size şu kadarını söyleyebilirim, o gece olacak her şeyin bir gün mutlaka beni bulacağını biliyordum.
İçimde bir yerlerde Jeno ile aramızda bir kopma noktası sayılabilecek, büyük bir sorun yaşayacağımızı ve sonuçta ya çok mutlu ya da mutsuz olacağımızı biliyordum.
Bizim hikayemizde bir orta yola yer yoktu.

Akşam üzeri hava kararıncaya kadar bu kötü fikirleri kafamdan atmaya çalıştım ancak bir türlü başarılı olamadım. Sanki içimi kaplayan, beni ağırlığı altında ezen bir sorun vardı, kötü bir şey olmuştu da haberim yoktu. Belki olacakları hissetmiştim, bilemiyorum ama ben öyle dalgın bir şekilde boş duvarları izlerken Jeno sessizce yanıma gelip elleri ile gözlerimi kapatmış ve neşeli bir şekilde söylemişti,
"Sana bir süprizim var güzelim."

Gülümsedim, elimde değildi. Yemin ederim bana yaptıklarını unutmuş değildim ancak bir şekilde böyle oluyordu işte, ne yaparsa yapsın kendimi yine onu severken buluyordum. Gözlerimi tek eliyle yarım yamalak kapatıp boşta kalan eliyle kalın bir kumaşla bağladıktan sonra yürümeme yardımcı olmak için kolumun üst tarafından tutarak beni yönlendirmeye başlamıştı. Kalbim adeta yerinden çıkacak gibi atıyordu, ne gibi bir süpriz hazırladığını gerçekten çok merak ediyordum.

big black ugly wolf - nominHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin