Multimedia: Demir
Mezarlıktan çıktığımda hava ince tişörtümün içine işlerken elimdeki gülle Demir'in evine yürüyordum.
Demir Gökçe'nin sevgilisiydi. Yani... Eski sevgilisi. En son mezarlığa gittiğimizde ağlamaktan bayılacak gibi olduğundan bir daha mezarlığa gitmedi. Ama ben her hafta mezarlığa gittiğimde dönüşte Gökçe'nin mezarından bir çiçek kopartıp ona götürmemi isterdi. Onu sevmişti. Daha doğrusu, hala seviyordu. Onu anlayabilmem çok zordu. Ben en yakın arkadasımı kaybetmiştim. Ama o... Hayatının aşkını. Bu duyguyu anlamam oldukça zordu ama üç aydır kendimden çok onu teselli etmeye çalışıyordum.
Evinin önüne geldiğimde biraz bekledikten sonra zile uzunca bastım. Kapının en fazla iki saniyeden sonra açılmasına şaşırmamıştım. Ve gözünün altındaki kızarıklıklara. Ona Gökçe'yle ilgili şeyler getirdiğimde kapıyı iki dakika yerine iki saniyede açardı.
Ama şu anda parlak mavi gözleri yanında kimseyi istemediğini belirten umursamaz bakışlar yerine daha çok çaresiz ve...
Ağzından ufak bir hıçkırık kaçmasıyla bana sarıldığında geriye doğru sendeledim. Demir bana sarılmazdı. Demir benden nefret ederdi. O aptal kaza benim yüzümdendi. O kazanın neden çıktığını bir tek ben ve Demir biliyorduk. Bana bir suçum olmadığını söylerdi. Ama bilirsiniz, bazen suçlu olmamanıza rağmen o şeyin nedeni sizsinizdir. Ve benim bir suçum olmadığını bilse de kazanın nedeni bana bağlıydı ve buna anlayış göstermesini bekleyemezdim. O sadece sevgilisini çok özlüyordu. Ben de en yakın arkadaşımı.
"Annem gitti Aleda." Kulağıma fısıldadığında gövdesine doladığım elim iki yana düştü.
"N-ne?"
Geri çekilip bana içeri gelmemi söyleyen kafa hareketini yaptığında adımımı içeri attım. İlk defa Demir'in evine giriyordum. Yemin ederim içerisi Gökçe gibi kokuyordu. Burda yıllarca kalabilirdim. Koku gözlerimi doldururken duvara yaslanmış Demir'e ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.
"Annem gitti. Beni burda bırakıp gitti Aleda." Burnunu çektikten sonra devam etti. "Benim deli olduğumu ve artık beni çekemeyeceğini söyleyip gitti."
Ağzım hafifçe aralanırken onun annesinin de benimkine benzediğini düşündüm. Annem kazadan sonra küçük kardeşimin ölmesiyle işkolik birine dönüşmüştü ve eve en sık üç günde bir gelirdi. Eve gelmediği zamanlarda geceyi nerde geçirdiğini sorabilecek kadar yüzünü göremiyordum bile. Ama demek ki bazı anneler tamamen terk edebiliyormuş.
"Sanırım senin annenden bulaşıcı bir hastalık olarak benimkine geçmiş." dediğinde açık ağzımı biraz daha aralamama neden oldu. Daha sonra ne dediğini farkedip toparlandı ve beni omuzlarımdan tuttu.
"Hey... Ben öyle demek istemedim sadece--"
"Sorun değil Demir. Annemin mükemmel bir anne olduğunu söyleyecek halin yok ya."
"Aleda..."
"Her neyse. Tek mi kalacaksın peki?"
"Hayır. Bu yıl buraya taşınan bir arkadaşım var."
"Bir dakika bu yıl taşındıysa nasıl arkadaş oldunuz?"
"Arkadaşım işte Aleda."
Neden anlatmadığıyla ilgili bir şeyler sormak yerine başımı salladım. Ama bu işte bir tuhaflık vardı. Neden çekinmişti ki?
Soruları kafamdan uzaklaştırdığımda konuyu değiştirdim.
"Burası Gö-gökçe gibi kokuyor."
"Evet." Dedi mutfağa doğru ilerlerken. Peşinden gittim ama nasıl Gökçe gibi kokabildiğini açıklamayacağını da biliyordum.
"Aleda yarın okul açılıyor." Konu değiştirme yeteneğinin profosyonelliğine gözlerimi devirip cevap verdim.
"Evet?"
"Son sınıfız. Bu yıl mezun oluyoruz. Yaz tatilinde çok şey atlattık, kaza gibi... Ve bu yıl, her şey yeni olacak."
"E-evet?"
"Bak. Ben ömrümün sonuna kadar yas tutabilirim çünkü... Bırakamıyorum işte. Ama senin tamamen mutlu olmanı istiyorum. Gökçe de bunu isterdi. Ve küçük kardeşin Yaren de."
"Demir yapma..." Bana neden bunları hatırlattığını bilmiyordum.
"Alışmak zorundasın Aleda. Ben de öyle. Alışmak zorundayız. Artık mutlu olmak zorundayız. Herkes dışarda gülüp eğlenirken biz üç ay önce olmuş lanet bir kaza yüzünden ömrümüzü harap edemeyiz. Gökçe, kalbimde her zaman farklı ve kalıcı bir yerde. Bir daha aşık olamayacağımı biliyorum ama bu mutlu olmamaı engellemez. Çünkü aşk mutluluk değildir. Aşk, acıdır. Ve ben başıma gelen en güzel acımı kaybettiğimde, yine de mutlu olmak zorundayım çünkü daha fazla dayanamıyorum."
Onu daha önce böyle ciddi görmemiştim. Evet, onlar her zaman kalbimizde kalacaktı ama önümüze bakmamız gerekiyordu. Tabi becerebilirsek... Kimi kandırıyorum ki?
Ona bunları söyleyebildiği için teşekkür edip evden çıkarken de aklımda bunlar vardı.
Yarın beni yatağımda zıplayarak uyandıran bir Yaren ve okula gittiğimde bana sürekli Demir'den bahseden bir Gökçe olmayacaktı ama ben mutlu olacaktım. Demir de olacaktı.
Onlar bunu isterdi.
Merhabaa :) Bu yeni hikayem olduğu için çok heyecanlıyım. Umarım beğenirsiniz.
Multimedia da Demir var
Öpüldünüzz :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNUTURSAM SEV
Romance''Ne sen benim aşık olabileceğim birisin, ne de ben sana aşık olacak bir aptal... Saçmalık."