Bu böyle geçiş bölümü gibi bir şey oldu o yüzden kusura bakmayın ^^
Ama iyi okumalar yani
Nys
"Uzak dur benden!" Sesim boş sokakta yankılanırken ne yapacağımı bilemez bir şekilde geri geri yürüdüm.
Adam üstümüze doğru gelirken Büşra kaçmıyordu, sanırım o kadar sarhoştu ki ne olduğunun farkında bile değildi. Kalbim göğüs kafesime bir tokmak gibi vururken korku düşünmemi engelliyordu. Beynim tamamen uyuşmuş korkudan bayılacak gibi hissediyordum. Ellerim hızla terlerken kollarımın, bacaklarımın ürperdiğini hissettim. Büşra kaçamayacak kadar sarhoştu. O kaçmadığı için de adam onun değil benim üstüme yürümeyi tercih etmişti.
"Avımın tuzağa bu kadar çabuk düşmesi güzel oldu." Adamın tıslamasını duyduğumda sırtım duvara çarpmıştı ve daha fazla geri gidemeyeceğimi anlamıştım.
"Gerçekten telefonunu unuttuğunu mu sandın? Bu kadar saf olman harika." derken bana biraz daha yaklaştı ve bira kokan nefesi burnuma doldu. Korkuyla titrerken adamın arkasında neler olduğunu çözmeye çalışan Büşra'ya baktım.
"Aslına bakarsan," dedi elini cebime atarken. "Saf olduğun kadar güzelsin de." Hızlı bir hamleyle telefonumu cebimden çıkardı ve kendi cebine attı.
"Bunun benim olması daha iyi olur." Dedi sanki telefonumun onda olduğunu çok da umursuyormuşum gibi.
"Aslında bakarsan", dedi kaşlarını çatarak. "Ateşin beni bu sarhoşluktan uyandıracak kadar fazla."
Hiçbir şey düşünemedim o anda. Konuşamayacak ya da düzgün hareket edemeyecek kadar çok titriyordum. Vücudum parmak uçlarıma kadar uyuşuyordu ve ben sadece yanaklarımdan gözyaşlarımın kaymasına izin verebiliyordum.
"Paran var mı, güzelim?" Diye sorduğunda diğer elini de diğer cebime götürmek üzereydi ve ben korkudan hiç bir halt yapamıyordum.
"Yardım edin! Bir adam bizi--" Büşra'nın ciyaklamasını adam ona doğru koşup ağzını kapatarak kesti. Bir eliyle ağzını kapatırken diğer elini saçına doladı ve sürükleyerek benim yanıma attı. Büşra'nın çığlığıyla kafasını çarptığını anlamıştım. Bu, sarhoşluğundan ayılması için iyi olmuştu ama hala karşımızda bir sapık duruyordu.
"Eğer bir daha ağzını açacak olursan seni üzerinde kıyafetlerin varken beceririm, anladın mı sürtük?" Adam bağırdığında olan tek şey benim titremenin artmasıydı. Büşra yerde ağlarken ve adam ikimize de yaklaşırken tam olarak çaresizdim. Eğer beynim düşünme yeteneğini kullanabilseydi buradan nasıl kaçabileceğimi düşünürdüm ama bunun için fazla uyuşmuştum.
"Öncelikle biraz para verin. Sonra da işin zevkli kısmına geçeriz, ha?" Adamın suratına o tiksinç gülümsemesi yayılırken yanımda Büşra'nın elini tuttum. Parmaklarını benimkilere geçirdiğinde hala yaşıyor olmasına minnet doldum.
Kendimi toparlamaya ve babamı düşünmeye çalıştım, babamı. Küçükken bana içimde bir cevher olduğunu söylerdi. Beni güçlü yapan bir cevher. Kendimi güçsüz hissettiğim zamanlarda bu cevherin kaybolmadığını, yalnızca daha fazla güç verebilmek için durup güç topladığını söylerdi.
Ve ben de bekledim. Gerçekten bana güç veren o cevherin güç toplamasını bekledim.
Ama adam bize tam olarak yaklaştığında ve bira kokan nefesi suratıma çarptığında daha fazla bekleyemezdim. Daha fazla dayanamazdım. Yaşamak bile istemiyordum. Yaşlı bir sapığın eline gitmektense gerçekten ölmeyi tercih ederdim.
Beynim artık bu korkuyu taşıyamayacak hale gelip tüm bedenimin sorumluluğunu taşımayı reddettiğinde gözlerimin karardığını hissettim. Başım dönüyor ve midem bulanıyordu. Yaren ve Gökçe öldükten sonra ortaya çıkan o hastalığımın bana ödettiği bir bedeldi bu. Beynim her üzüntüde, korkuda, heyecanda kolaya kaçıyor ve çalışmayı reddediyordu. Bunları kaldırmak istemiyordu. Tıpkı şimdi olduğu gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNUTURSAM SEV
Romance''Ne sen benim aşık olabileceğim birisin, ne de ben sana aşık olacak bir aptal... Saçmalık."