Albert'in sırtı bagajdan çıktığından beri ağrıyordu. Şimdi yol kenarında bir dinlenme tesisinde durmuşlardı. Takım elbiseli adam sigarasını tüttürürken onu süzüyordu.
-Seni neden öldürmediğimi merak ediyorsundur. Neden patronuma karşı geldiğimi?
-Hem de çok. Bu son beş günde canımın ikinci kez bağışlanması. Ben basit bir işçiydim başıma neler geldi böyle!
Albert tanımadığı birine içini döküyordu.
-Öncelikle adım Edward. Amerikalıyım ama İspanyolcayı iyi bilirim. Senin adın nedir? Dedi adam.
-Albert.
-Buraya gelmene ne sebep oldu Albert. Hikayeni dinlemek isterim. Bütün hayat hikayeni.
Albert bocaladı. Bütün hayat hikayemi az önce kafama silah dayayan birine anlatmayacağım diye düşündü. Ama o silah hala ondaydı ve dediklerini yapmalıydı.
-Peki, ben doğduğumda babam ölmüştü. Bana dediklerine göre bir işçiymiş. Annem beni doğurduktan sonra kaçmış. Ben bir yetimhanede büyüdüm. Zor koşullarda resmen hayatta kalmak için savaştık. On sekiz yaşına bastığımın ertesi günü beni kapı dışarı ettiler. Aç susuz sokaklarda dolaşırken rıhtıma işçi arayan bir afiş gördüm. Altı yıl boyunca orda çalıştım.
-Peki böyle bir boka nasıl dahil oldun?
Albert ona patronla yaverin konuşmasına kulak misafiri olmasını, patronun onu yakalamasını ve görevi vermesini anlattı.
-Sana ne dediler, ne anlattılar?
Edward'ın sakin yüz hatlarının yerini kızgınlık alıyordu yavaş yavaş.
-Bu işin gizli olduğunu, basit bir uyuşturucu kaçakçılığı olduğunu ve senin uyuşturucu taciri olduğunu söylediler.
-Üçün biri doğru ayrıca işimi biliyorsan niye bana sordun?
-Ben senin güvenilirliğini test etmek istemiştim.
-Neyse dediğim gibi çoğu yalan. Zaten o piçten daha azını beklemezdim.
Albert iyice şaşırtmıştı.
-Nasıl bir işe bulaştığının farkında mısın ha Albert! Lanet olsun!
Sandalyeyi tekmeledi. Yakındaki bir çift onlara baktı. Etraf iyice kararmıştı. Oranın tekin olmadığına kanaat getirmiş olacaklar, kalkıp gittiler.
-Hayır, hiç farkında değilim. Neler olduğunu anlatır mısın?
-Bu uluslararası bir kaçakçılık öyle basit bir durum değil. Hele sana dedikleri gibi hiç değil.
-Lütfen sakinleş ve otur, sonrada anlat.
-Ben işimin en iyisiyim. O yüzden bütün örgütler peşimde tabi polisde peşimde. Ama Meksika polisi saolsun onlarla işbirliğimiz var. Benim Amerikaya geçişimde kolay olmadı. Sahte evrak ve bir kaç bin dolar rüşvet olayı halletti. Senin patronun beni aradı ve bir operasyon için gerekli olduğumu söyledi.
Albert şaşkın şaşkın dinliyordu.
-Tabi herkese inanamazsın seni çağırıp köle olarak çalıştırabilir. Bende tanıdığım bir kateli Antonio'yu aradım. Ve şaşıracaksın ama işin içinde olduğunu ve patronunun güvenilir biri olduğunu söyledi. Bende Amerika'dan Meksika'ya geçmenin yollarını aradım. Malum sınır güvenliği üst düzeyde. Öyle ha dedinmi geçemezsin. FBI peşimdeyken bu iş daha da zorlaşıyordu. Bir plan yaptım, sınırı geçtim. Benden istenen otele gittiğimde karşıma sen çıktın. İnan daha çok sevindiğim bir an olamaz.
-Ne, beni görünce sevindin mi? İyi ama neden?
-Unuttun mu yoksa senle ilgili bir planım var.
-Ya artık planların içinde yer almak istemiyorsam. O zaman ne olacak?
Edward elini tabanca şekline getirdi. Kafasına sıkar gibi yaptı.
-İşte bu sevgili dostum. Ama ben, benim kölem gibi değil bir yoldaşım gibi olmanı isterim.
-Eğer planını anlatırsan neden olmasın?
Edward'ın suratından planı anlatsa ne kaybedeceğini düşündüğü belli oluyordu.
-Pekala ama şimdilik bir kısmını anlatırım. - Buna razıyım. Dedi Albert.
-Gel arabaya geçelim.
Hava iyice soğumuştu. Soğuk, hafif bir rüzgar açıkta kalan uzuvlarını yalıyordu.
Arabaya geldiklerinde adamın telefonu çaldı.
-Sen içeri geç, beni bekle.
Albert adamın telefonda ne konuşacağını dinlemek için can atıyordu. Ama arabadan onu duyamazdı.
Edward geri geldiğinde biraz daha heyecanlanmıştı sanki. Arabayı çalıştırırken anlatmaya başladı.
-Seninde öğrendiğin gibi ben bir uyuşturucu taciriyim. Bana tam donanımlı bir laboratuvar ver sana en iyi zıkkımı pişireyim. Ama bu iş başıma bela açtı. Ben sadece ek para için işe girmiştim. İç çığrından çıktı.
-Tıpkı benim gibi. Dedi Albert.
-Bir bakıma öyle. Ama ben artık sıkıldım ve işten çıkmak istedim. Ama girdiğin gibi çıkamıyorsun malesef. Beni kardeşimi öldürtmekle tehdit ettiler. Bende işe geri döndüm. Buna rağmen kardeşimi öldürdüler. Beni köle gibi çalışmaya zorladılar. Bende kaçtım. O zamandan beri peşimdeler. Dünya'nın her yerinde kovalandım. Ve kardeşimin intikamını almaya karar verdim. Ama patrona ulaşmak çok zordu.
Albert bir şeyler anlamaya başladığını hissediyordu.
-İşte burada sen plana dahil olacaksın. Beni patrona sen ulaştıracaksın.
-Bunu yapabileceğimi nasıl düşündün hayret. Ben basit bir işçiyim.
-Senin patronunda bir uyuşturucu kaçakçısı. Parayı inşaatla aklıyor. Sizin üzerinizden yani. Ve benim kardeşimin ölüm emrini patronunu yöneten daha üst düzey biri verdi. Ben ona bağlı çalışıyordum.
Vay, ne işler dönüyörmuş diye düşündü Albert. Altı sene asgari ücretle çalışırken kölelik yapmakla kalmamış, kara para da aklamıştı.
-Şimdi ne olacak ben nasıl yardım edeceğim?
-Kalan kısmı sonra anlatacağım. Sürprizin heyecanını kaçırmak istemezsin.
Albert koltuğunda sindi. Kızmıştı ama yapacak bir şey yoktu.
Gün doğumuna doğru giderken Albert'in gözkapakları ağırlaştı. İlk defa adam akıllı uyuyacaktı. Yastığı rahat olmasa da yanındaki adama teşeklür borçluydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Büyük Buhran
Aksiyonbu hikaye aksiyon reaksiyon fantazi icerir bazen sıkıcı olabilir ama ne zaman ne olur belli olmaz iyi okumalar