Bölüm 3

21K 1.7K 5K
                                    

Aerosmith
I Don't Want to Miss a Thing (1998)

      Sonraki iki gün oldukça garip geçmişti. Harry izlediğini gizlemeye çalışmıyordu. Draco ise sakin kalmak için elinden geleni yapıyordu. Yine de Harry'nin onu açıkça izlemesi işine geliyordu. Böylece 'acaba nereden çıkacak' endişesi en aza iniyordu çünkü. Yeterince erdi yokmuş gibi başına bir de Harry çıkmıştı. Hiç değilse Harry onu göz önünde tuttuğunu zannederken, Draco onu tutuyordu. Bu durum ikisinin de işine gelse de ortaya garip manzaralar da çıkmıyor değildi. Olur olmadık yerlerde çarpışmalar, meydan okumalı uzun bakışmalar, göz devirmeler... Ron ve Hermione, Harry'nin bu takıntılı haline daha önce şahit oldukları için temkinli davranmaya çalışıyorlardı. Her fırsatta Draco'nun normal bir hayat sürmeye çalıştığını ima edip duruyorlardı. Harry ise aklındakileri onlara söylemekten, onları ikna etmeye çalışmaktan çoktan vazgeçmişti. Draco'dan şüphelendiği son seferde de ona inanmamışlardı ve Draco'nun Ölüm Yiyen olduğu ortaya çıkmıştı. Şimdi Harry'ye inanmayacaklarsa kendileri bilirdi.

      Üçüncü gün derslerden sonra Harry arkadaşlarından ayrılıp Draco'nun peşine düştü. Yine. Haritanın da yardımıyla onu bulduğunda Kara Göl'ün kenarındaki ağaçlardan birinin dibine oturmuş, elindeki kitaba bir şeyler yazıyordu. Harry gayet rahat bir tavırla yaklaşıp yanına oturdu ve ağacın diğer yanına yaslandı. Draco bir şey söylememiş, başını bile kaldırmamıştı.

      "Eee," dedi Harry. "Bugün ne yapıyoruz?"

      Draco kitaba yazmaya devam ederken umursamaz bir tavırla cevapladı. "Seni bilmem ama ben sinir bozucu biri tarafından takip ve rahatsız ediliyorum."

      Harry gülerek başını çevirdi ve kitaba bakmaya çalıştı. "Ne yazıyorsun?"

      "Seni ilgilendirmez."

      "Burada daha ne kadar kalacaksın?"

      "Seni ilgilendirmez."

      "Bu gece odandan çıkacak mısın?"

      "Bilmem," dedi bu kez. "Yatağımda da bana eşlik edecek misin?" diye sorduktan sonra iç çekti. "Bir orası kaldı da takip etmediğin."

      "Etmediğimi nereden biliyorsun?"

      Draco başını çevirip suratına baktı Harry'nin. "Takıntılı bir sapık olduğundan şüpheleniyorum."

      Omuz silkerek, "Ne gizlediğini öğrenene kadar durmayacağımı söyledim," dedi.

      "Gözlerini benden alamadığın için bahane buluyor olabilir misin?"

      Harry alayla gülmeye başladı. "Komikti."

      "Bence gayet mantıklı. Beni izlerken yakalandığında 'bir şeyler gizliyor, bulacağım' diyerek sıyrılabilirsin. Peşime düştüğünde de aynı şekilde. Yakında dudaklarıma yapışıp 'şüpheli bir şey vardı da' diyecekmişsin gibi hissediyorum."

      Harry bir anda ciddileşip Draco'ya döndü. "Ah..." derken bakışlarını dudaklarına indirdi. Sonra birkaç saniye dikkatle baktı ve hafifçe yaklaştı. "Şüpheli bir şey var sanki-"

      "Kes sesini," diyerek kafasını çevirdi Draco.

      "Yani söylemeyeyim diyorum da nefes sesimi, kokumu falan tanıyan sen değilmişsin gibi konuşuyorsun, Malfoy." Atak sırası Harry'deydi.

      "Çünkü pis kokuyorsun ve yaşlı bir dede gibi sesli nefes alıyorsun." Göz devirdi. "Ayrıca düşmanını iyi tanıman gerekiyor, Potter, neyin ne zaman işe yarayacağını bilemezsin."

Secret of Malfoy | DrarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin