Bölüm 9

21.4K 1.7K 4K
                                    

Coldplay
Yellow (2000)

      10.10.1998

      Dolunayın üzerinden bir hafta geçmişti. Draco enerjisini tamamen toparlamış, kendine gelmişti. Harry'de ise o geceden sadece izler kalmıştı. Acısı da, ağrısı da tamamen geçmişti ve birkaç gündür kendi odasında kalıyordu. Aslında Draco ile kalmaya alışmıştı ama beraber kaldıkları süre uzadıkça diğerlerinin ağzına sakız olmaya başlamışlardı. Draco ile sevgili olduğunu söylese bile seks şakaları kaldırabileceğinden emin değildi. Gerçi... O kaldırırdı da aynı konuda Draco'ya güvenmiyordu. Biri ileri giderse planı falan unutup rolden çıkabilirdi. O yüzden Harry, risk almak istememişti.

      Draco ile çalışmaları devam ediyor olsa da sonunda kendi planını devreye sokmaya karar verdi. Günün dersleri bittikten sonra bir işi olduğunu söyleyerek diğerlerinden ayrıldı ve eskiden Dumbledore'a, artık McGonagall'a ait olan odaya gitti. Konuyu dolandırarak istediği noktaya çekmeyi düşündü önce. Sonra McGonagall'ın bunu fark edecek kadar zeki olduğunu hatırladı. En iyisi direkt konuya girmekti.

      "Evet, Potter." McGonagall gözlüğünün üstünden merakla süzdü Harry'yi. "Dinliyorum."

      Harry bakışlarını odadaki portrelerde gezdirirken Dumbledore ile göz göze gelip duraksadı ve mavi gözlü akıl hocasının gülümsemesine aynı şekilde gülümseyerek karşılık verdi. Sonra McGonagall'a döndü. "Bir süredir düşünüyordum da," diye söze girdi. "Profesör Snape'in de burada olması gerekmiyor mu?"

      "Ondan 'profesör' olarak bahsettiğini hatırlamıyorum," dedi şüpheyle. "Peki bu düşüncenin sebebini öğrenebilir miyim?"

      "Bütün yanlış anlamalara, şüphelerime rağmen yoldaşlık için hayatını defalarca riske atan bir adamdı." Harry, Snape'i affetmemişti. Onu hala sevmiyordu ya da yaptıklarını doğru bulmuyordu. Ancak öğrendiklerinden sonra ona karşı yumuşamasını sağlayan bir his vardı. Acıma. Onun için kötü hissediyordu sadece. Saygı duymuyor, sevmiyordu. Bu değişmeyecekti. Annesine olan duyguları açıkça saplantıyken 'aşk' diyerek saflaştırmasını kabullenemezdi.

      "Ve sen onu affediyorsun, öyle mi?"

      "Hayır," dedi, dürüstçe. "Hiçbir şey onun aileme ve bana olan tavırlarını haklı çıkarmıyor. Ama bir şekilde kendi hayatını riske atarak savaşın seyrini değiştirecek şeyler yaptı. İyi bir savaşçıydı. Kendisine verilen görevleri en iyi şekilde yerine getirdi. Bence artık kendi adına huzur bulması gerekiyor."

      McGonagall anlayışla başını salladı. "Bu kolay olmayacak, Potter. Yaptıklarından sonra onun masumiyeti ne kadar önemsenir, bilmiyorum. Ama senin görüşünün fark yaratacağından eminim."

      "Yani yapabilir misiniz?"

      "Şansımı bir deneyeceğim," dedi ve gülümsedi. "Sen nasılsın? Benimle konuşmak istediğin başka bir şey var mı?"

      Harry ses tonundan anlamıştı bir şeylerden şüphelendiğini. Ama yine de, "İyiyim, Profesör," diye cevapladı. "Başka bir şey yok."

      "O halde çıkabilirsin. Ben sana haber veririm."

      "Teşekkür ederim," dedikten sonra Dumbledore'un tablosuna baktı. "Görüşürüz, Profesör Dumbledore."

      Parlak gözleriyle Harry'ye şöyle bir bakıp gülümsedi. "Görüşürüz, oğlum."

      Harry o anda fırsatı olsa Dumbledore ile dertleşmenin ne kadar iyi geleceğini düşündü. Kesin dolambaçlı cümlelerle, tuhaf açıklamalarla Harry'ye bir şekilde yol gösterirdi. Hatta... Göstermişti bile! Üstelik konuşmasına gerek bile kalmamıştı. Harry aklına gelen düşünceyle McGonagall'a hiçbir şey demeden odadan koşturarak çıktı.

Secret of Malfoy | DrarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin