Bölüm 2- ilk karşılaşma

136 15 0
                                    

Bir hafta sonra…

33 numaralı otobüsten zar zor inebildiğimde koşmaya başladım. Dershaneye geç kalıyordum. Okul çıkışı bindiğim otobüs okuldaki öğrencileri de aldığından hava alacak oksijen bile kalmıyordu. Fatma ile Duygu önden başka bir otobüsle gitmişti. O yüzden tek başımaydım. Otobüs dershanenin durağında durmuyordu. Daha üstte kalan caddedeki caminin önünde duruyordu. Caminin oradan çınar caddesine kadar ara sokaktan geçmek zorundaydım. Ama bu ara sokağın kalabalığı çınarı aratmıyordu. İnsanlara çarpa çarpa ilerlerken etrafa sürekli özürler yağdırıyordum. Birden sert bir şeye çarptığımda bu insan olamaz diye düşündüm. Omzum içine çökmüştü resmen.

“Oha, önüne bak!” Karşımdakine yüzüne bile bakmadan bağırmıştım. Ben kendi kendime söylenirken bir yandan omzumu ovuyordum. 

“Özür dilemeye değmeyecek kadar cadısın.” Dedi bir erkek sesi. Kafamı kaldırıp bu terbiyesiz ve ukala çocuğun-ki bu ses bir adama ait olamazdı- yüzüne baktım.  Yüzüne bakmamla onu tanımam bir oldu. Zaten nasıl unuturdum ki. Bir haftadır ‘acaba bu kim?’ diye merak içimi kemiriyordu.

“Oha!” içimden söylemem gereken şeyi yanlışlıkla dışımdan söyledim. Bu hiç te iyi değildi. Normalde kaba birisi değildim ki kaba insanları da sevmezdim. Çocuk bana alayla baktı. Kafasını iki yana sallarken sanki bir şeylerden bıkmış gibi bir hali vardı. Omzuma çarpıp yürümeye devam etti. Beynimi sonunda çalıştırabildim. Onu durdurmam gerekiyordu. Sonuçta otobüs kartını ona vermeliydim. O daha fazla uzaklaşmadan ona yetişip hafifçe kolunu tutarak durdurdum. Bıkkınca arkasını döndü ve beni görünce kaşlarını iyice çattı.

“Adın ne?” dedim. O olduğuna emin olsam da garantilemek istemiştim. Gözlerini havaya kaldırıp sabır dilenircesine nefes aldı. 

“Bana sizi özellikle seçip de mi yolluyorlar? Hayır, telefon numaramı ya da msn imi vermeyeceğim. Ve beni rahat bırak bücür.”  Dedi ve arkasını dönüp gitti.

Ne saçmalıyordu bu salak. Tamam yakışıklı olabilirdi ama o derece abaza kızlar sadece hikayelerde olurdu. Sabır dilenip arkasından seslendim.

“Aybars Arslan mısın?” 180 derece dönüp şaşkınca bana baktı. Hatta ağzı açık bile kalmıştı.

“Yok artık” dedi hayretle. “Artık gördüğünüzde yavşamaktan vazgeçip şimdi de takıntı haline mi getiriyorsunuz? Ne tür bir psikopatsın?” bıkkın bir nefes verdim.

“Otobüs kartını bulan bir psikopat.” Dediğim şeyle hayalleri(!) tepesine yıkılan çocuğun gözlerinin keskinliği azaldı ve yumuşamaya başladı. Kesinlikle bu şekilde daha iyiydi. Onun sakinliğinden faydalanıp devam ettim.

“Şey, geçen gün dershane çıkışında yerde buldum ve belki karşılaşıp sana verme fırsatım olur diye atmamıştım. Bilirsin kartı çıkartmak o kadar zor ki cüzdan mı kart mı deseler düşünmeden kartı seçerim. Bu normal çünkü öğrencide pek para-“

“Tamam, tamam. Anladım çok gevezesin ama benim çok değerli vaktim seni dinlemekle geçemez bücür, o yüzden kartı ver de gideyim.” 

“Şey kart diğer çantamda kaldı.” Ofladı. Bu tam anlamıyla bir sıkkınlık oflamasıydı. 

“Ee nasıl vermeyi düşünüyorsun bana kartı zeki.” Ne ukala bir çocuktu. Sanki kartını saklamaya mecburdum. Şeytan diyordu ki git at kartı yeniden çıkarmak için uğraşıp dursun cibilliyetsiz.

“Ne bileyim ben. Müneccim miyim ki ne zaman seninle karşılaşacağımı tahmin edip kartı getireyim. Hem bugüne kadar hep yanımdaydı.” 

“Ah, zaten bir terslik olmasa şaşardım. Söyle bakalım hangi dershaneye gidiyorsun? Çıkışında uğrayıp alırım.” 

“ARK-HE” diye cevap verdim. Niye şaşırdığını anlamasam da yine ve yine şaşırmıştı.

“Ne yani, aynı dershanedeyiz ve sen beni hiç duymadın?” dedi sorarcasına. Kafamı salladım.

“Ne yani bilmem mi gerekiyordu?” diye sordum. Ne saçmaladığımızı bilmiyordum. Kim olduğunu da bilmiyordum ama sınıftaki dedikoducu kızlardan öğrenebilirdim. Tabi dediği kadar ünlü bir ukalaysa.

“Hangi sınıftasın söyle yarın uğrar alırım kartı.” Kafamı sallarken sınıfımı söyledim.

“12TM A.”

“A daki birine hiç benzemiyorsun ama neyse. Bu kadar başarılı olman gibi şaşırtıcı konuyu düşünemeyecek kadar meşgulüm.” Dedi. Salak. Ne sanıyordu ki. Tüm gün cak cak sakız çiğneyip erkeklerle flört eden birini mi?

“Beklentini karşılayamadığım için üzgünüm bay ukala. Ama ne düşündüğün umrumda değil.” Deyip arkamı dönüp yürümeye başladım. Giderken “Tipsiz ayı” diye söylendim. Ve o da bunu duydu.

“Seni duydum bücür, çarpılacaksın.”

“Önemi yok, çarpılmasam bile yedi kat merdiven çıkarken kesin düşüp öleceğim.” O arkamda kıkırdarken derse yetişmenin telaşıyla hızla uzaklaştım.

Soluk soluğa derse son anda yetiştiğimde artık ben de bitmiştim. soluklanmama fırsat bile olmadan hoca sınıfa girdi. Lavaboya gitme planlarımı teneffüsse saklayıp defterimi çıkarıp dikkatlice dersi dinledim. Teneffüste Emre yanıma gelmek için bu tarafa doğru ilerliyordu. Ama şimdi onunla konuşamazdım çünkü Aybars'ı sınıftaki dedikoduculara  sormam lazımdı. O yüzden o daha o yanıma gelmeden uçan kuştan bile haberi olan Ebru'nun yanına doğru ilerledim. Yanına oturduğumda artık parmaklarının bir parçası gibi gördüğüm telefonundan kafasını kaldırıp bana baktı. Ona gülümsedim.

"Naber."

"Hiç aynı. Noldu? Sen bizim dedikodularımızla pek ilgilenmezsin." dedi gülümseyerek. Çok sempatik bir kız olan Ebru'yu severdim. Çok güleryüzlü ve sevimliydi. Dedikoduyu sevmek dışında pek kötü bir insan değildi. Sadece takılacağım gibi değildi. 

"Ben sana birini soracaktım."

"Kimmiş bu yakışıklı. Hemen anlatıyorsun." Gözleri merakla açılmış, ciğer bekleyen kediler gibi bana bakıyordu.

"Ya, hayır. Öyle değil. Geçen gün ben onun otobüs kartını yolda buldum. Bugün de yolda karşılaştık. Bizim dershanedeymiş. Ukala ukala konuştu. Ben de merak ettim."

"Anladım, sen beni meraktan çatlatmak istiyorsun."

"Tamam, tamam. çatlama.Dediği kadar populer olduğunu sanmıyorum ama adı Aybars."

"Bir dakika. Sen Aybars Arslan'dan bahsetmiyorsun değil mi?"

"Tam da ondan bahsediyorum. Tanıyor musun?" gözleri irice açıldı.

"Yok artık. Şanslı pislik. Cidden tanımıyor musun onu?" kafamı hayır anlamında iki yana salladım. Bana inanamazcasına baktı. 

"Dershanenin en yakışıklı çocuklarından birini tanımadığına inanamıyorum. Ama benden sana tavsiye, onunla çıkman mümkün değil, kimseyle çıkmaz. çünkü başka birine aşık sanırım. Daha doğrusu eskiden bir kıza fena aşık olmuştu. Sonra çıktılar ama bir gün nedensizce ayrıldılar. Sonra da o çocuğu kimse pek görmedi. Sınıfındakiler bile ayda bir kez falan görüyormuş." dedi bilmişçe başını sallayarak. gözlerimi devirdim. Zaten onunla değil çıkmak iki dakika yan yana duramazdım. O kadar gıcıktı ki.

"Ne saçmalıyorsun. Bu sene çıkmak isteyen kim? Hem ben çıksam bile o iğrenç egoistle çıkmam."

"Yakışıklı bir egoist ama." diyerek telefonuyla tekrar oynamaya başladı. Muhtemelen arkadaşlarına anlatıyordu. bir yandan da kendi kendine mırıldanıyordu.

"Şu işe bak ya. Ne oldu da dışarı çıktı acaba? Daha geçen gün gelmişti dershaneye. Of, Dilek'e haber vermeyi de unuttum." Yavaşça  yerime geçip derslerin geçmesini  bekledim.

NÂR ve MÂ (Ateş ve Su)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin