BÖLÜM 17 - İki Ucu Cehennem

60 7 2
                                    


Bölüm 17

Upuzun bir bölüm..:) Keyifli okumalar...

Gözlerimi yakan ışık yüzünden yüzümü buruşturdum. Işık fazlaydı ve gözlerimi açamıyordum. Kulağıma garip uğultular geliyordu. Birkaç kez yüzümü buruşturma ve gözlerimi açma çabamdan sonra nihayet gözlerimi açabilmiştim. Bulanık birkaç saniyelik görüşten sonra bana bakan gözler netleşti.

Gözlerden biri yurtta görevli olarak kalan Zekavet hocaya aitti. Diğerleri ise oda arkadaşlarımdı. Hepsinin gözünde endişe vardı.

"İyi misin Çisemciğim? Seni hastaneye götürmemizi ister misin?" dedi hoş sesiyle. Sesiyle kendisi çok uyumluydu. Derslerinde kurallı olarak bilinse de iyi niyetli ve güzel bir kadındı Zekavet hoca. Kısacık kestirdiği saçlarıyla kısa saçın yakıştığı ender kadınlardan biriydi ve onun bu özelliğine çok gıpta ederdim.

Yataktan kalmaya çalıştım. İlk seferde olmasa da ikinci sefer biraz doğrulabilmiştim. Arkadaşlarımın da yardımıyla yattığım ve nasıl geldiğimi bilmediğim yatakta doğruldum. Muhtemelen revirdeydim. Reviri pek kullanmazlardı. Hoş, kullanmak isteseler de revirde kimse olmadığı için bir faydası olmuyordu. Buraya ikinci gelişimdi. Çoğu hiç gelmemişti. Ancak oda arkadaşım Makbule buranın düzenli ziyaretçisiydi. Regl dönemlerini ağır atlatırdı ve ayda bir kez okulda dayanamayarak buraya yatmaya gelirdi.

Hala benden cevap bekleyen yüzlere boş boş bakmayı kesip cevap verdim.

"Gerek yok hocam. İyi hissediyorum."

"Emin misin? İstersen gidelim belki bir şey bayılmana neden olmuştur." Kafamı olumsuz anlamda salladım.

"Çok açtım ve dershaneden dolayı yorgundum. Ondan olmuştur." Deyip onları daha fazla endişelendirmemek için gülümsemeye çalıştım. Başarılı olmuş olacak ki Zekavet hoca beni hemen yemek yemeye postaladı.

Yemeğimi yedikten sonra daha iyi hissediyordum. Odaya yemeğin verdiği ağırlıkla çıkmaya başladım. Etüt arasına girmişlerdi ve koridorda bir sürü insan vardı. Beni gören 'Geçmiş olsun.' Diyordu. Ne kadar da çabuk yayılıyordu haberler. Odaya bezgin bir şekilde kendimi attığımda hesap sormak için sorgu memuru gibi bekleyen beş oda arkadaşımı gördüm. Onların haline gülüp çantamı her zaman attığım yere attım. Gülmeme kızsalar da sorgu memurundan çok 'Maskeli Beşler'e benzemeleri gülünmeyecek bir şey değildi.

"Geri zekalı mısın acaba sen?"

"Hayır anladık salaksın ama en salağı bile yemek yemeği unutmaz."

"Niye o kadar yoruyorsun kendini, al işte akılsız başın cezasını çekersin böyle."

İlk söylenmelerden sonra dinlemeyi bırakmıştım. Zaten kafam da kaldırmazdı. Onlar da zten bir süre sonra etüte gitmişlerdi. Gitmeden önce beni zorla yatağa yatırmışlar ve dinlenmezsen yapacakları tehditlerden bahsetmişlerdi. Tabi bunların içinde en çok beni tedirgin edeni çikolata depomu talan edecekleriydi. İkinci olarak Aybars'la ilgili tehdit etmişlerdi ama çikolatalarım daha önemliydi. Çünkü çikolata deposu öyle kolay oluşmazdı. Her çeşit çikolatadan alıp biriktirmek zordu. O yüzden söz dinleyip uyuyacaktım. Bir gün ders çalışmazsam ölmezdim herhalde.

***

Ertesi gün daha canlı hissediyordum. Önceki geceki dinlenmek iyi gelmiş olmalıydı. Öyle ki uyandığımdan beri sırıtıp duruyordum. Neşeli bir kahvaltıdan sonra okula geçtim. Bizimkiler de neşeli ve dinç halimi görünce endişelerini bir kenara bırakmışlardı. Bugün ders çalışmak için güzel bir gündü. Canlı da hissediyordum. O yüzden arka sıraya geçip bizimkilerin yanında ders çalışmaya başladım.

NÂR ve MÂ (Ateş ve Su)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin