BÖLÜM 16- Bermuda Şeytan Üçgeni

53 6 0
                                    


Bölüm 16

Umarım beğenirsiniz. İyi okumalar.

"Çisem!"

Adımın seslenilmesiyle kendime geldim. Derste yine uyuklamaya başlamıştım. Son günlerde üzerimde yorgunluk vardı zaten. Derslerin ağırlığından olmalıydı.

"Efendim hocam."

"Geçen ders ne için uyarmıştım kızım seni? Haydi, test odasından test alıp gel de uykun açılsın."

"Peki hocam." Oflayarak test odasına gitmek üzere sınıftan çıktım. Biz yedinci kattaydık, test odası ise üç kat aşağıdaydı. Şansım varsa Hasan abiyi orada bulup testleri alabilirdim. Eğer Hasan abi test odasında değil de diğer işlerle uğraşıyorsa onu aramak zorundaydım bir de.

Büyük bir üşengeçlikle indiğim test odasının kapısını açtım. Kilitli değildi. Demek ki Hasan abi içerideydi. Şansıma sırıtmak üzereydim ki test odasındaki koltuğun üzerinde uyuyan Aybars'ı görmemle yüzüm düştü. Bu çocuğun Hasan abi yokken burada ne işi vardı ki. Yasaktı bu odaya girmek. Sürekli onunla karşılaşmaktan bıkmıştım. O beni fark etmeden gidip Hasan abiyi bulsam olurdu. Kapıyı açmak için kolumu kapıya uzattım.

"Selam vermeden mi gideceksin?" Sıkıntıyla nefes verdim. Fark etmese olmuyordu zaten.

" Selam ve hoşça kal Aybars."

"Ne kadar da hoş sohbetsin!" Yapmacık gülümsememi ona gönderdim. Sonra kaşlarım çatıldı.

"Biz seninle aynı zamanda derse girmedik mi ne işin var burada senin?" Haylaz bir edayla omuzlarını silkti.

"Uykum geldi."

"Ne geçerli bir sebep gerçekten." Alaylı sırıtışını takındı.

"Beni de merak edermiş." Gözlerimi devirip odadan çıkmak için hareketlendim. Ancak bana seslenmesiyle beni durdurdu. Sesi biraz öncekine göre ciddiydi.

"Sen iyi misin? Yorgun ve hasta görünüyorsun. Sabah da dalgındın zaten." Bu durumun farkındaydım. Ya iyi beslenemiyordum ya da vitamin falan almam lazımdı. Bu duruma takılmamasını belirtmek için şakaya vurdum.

"Beni de merak edermiş." Dediğime gözlerini devirse de gözlerini devirirken gülmüştü.

"Test mi alacaksın? "Diye sordu.

"Hani test odası ya. Tabi sen uyumak için kullanıyorsun o ayrı." Dediğime güldü.

"Hangi testler lazımsa al sen. Hasan abi dışarı çıktı işi varmış. Ben sonra ona söylerim."

"Sen nasıl bu odanın anahtarını aldın? Yasak değil mi?"

"Çevrem geniş kızım. Al işte alacağını." Omuz silktim. Nasılsa anahtar Hasan abi hariç onda vardı yani bir şey olmazdı. İhtiyacım olan testleri aldım. Ona teşekkür etmek garip olsa da yine de teşekkürümü edip çıktım. O da uykusuna devam etti.

Hocanın sürekli beni iğnelediği bir dersten sonra tüm sınıf kantine inmeye karar vermişti. Kantindeki bir masaya kurulunca Emre de herkesin kantinden ne istediğini sorarak paraları toplayıp almaya gitti. Arada o bile işe yarıyordu. Kısa bir süre sonra elinde tepsiyle kahvelerle geldi. Bizim sınıf hemen gırgıra başlamıştı.

"Hanım kızımız da pek güzelmiş." Dedi Ozan. Emre de utanmış gibi yapıp kıvırtınca kantinde kahkahalarımız yankılanmıştı. Bizim sınıf kantinin daimi üyesiydi ve neredeyse her teneffüste inerdi. Kantinde de bizden başka gürültü yapan pek olmazdı. O yüzden insanların gözü bize çevrilmişti. Eh kantinde bu kadar kalabalık grup yoktu haliyle. Kahvelerimizi aldıktan sonra gırgırı yanımda oturan Ebru devam ettirdi.

"Bu kahveler köpüksüz." Dedi burnunu kıvıran bir görümce edasıyla. Emre ukala bir tavırla yanıt verdi.

"Nescafe olduğu için olabilir mi akıllı görümce."

"Ben kaynanayım bir kere. Tüm gelinlere ölüm." diyerek Emre'ye dil çıkardı. Onlara gülerken gözüm kantinin giriş kapısına takılınca kahveyi neredeyse püskürtecektim. Yüzümdeki gülümseme solmuş yerini beyazlığa bırakmıştı. Yanımda oturan Ebru beni dürterek bir şey söylemek istercesine yaklaştı.

"Seninki geldi." Deyip kıkırdadı. Gözlerimi kantinin kapısında bana dikkatli bir şekilde bakan Aybars''tan çekip çatık kaşlarımla Ebru'ya döndüm.

"Nereden benimki oluyormuş Ebru. Sinirimi bozmasana."

"Ne kızıyorsun ya. Dikkatli dikkatli baktığı ve etrafında dolandığı tek kız sensin. Ayrıca sabah sizi kantinde de otururken görmüşler. Ona ne diyorsun? Hem sınıftaki olayı saymıyorum bile." deyip göz kırptı. Bakışlarımı sıkıntıyla Aybars'a çevirdim. Göz göze gelince yan bir gülüş atıp göz kırptı. Herkesin içinde yaptığı hareketle gözlerim yuvalarından çıkacakmış gibi açılınca Ebru da yanımda kıkırdadı.

"Evet. Kesinlikle seninki değil." Kaşlarımı yeniden çatıp Ebru'ya döndüm.

"Sen bana bu çocukla ilgili uyarmamış mıydın? Şimdi de rahat rahat konuşuyorsun karşımda."

"Uyarmıştım ama artık görüyorum ki iş işten geçmiş, çocuğun aklına düşmüşsün bile. Hiçbir şey olmasa bile diğer hiçbir kıza bakmazken sen dikkatini çekiyorsun." Cevap vermek için ağzımı açtım.

"Kız kıza kaynatıp bizi görmezden gelemezsiniz kızlar." Emre'nin gereksiz sesiyle gruba döndük. Bu çocuk bir şeye de maydanoz olmasa olmuyordu zaten. Lafımı da ağzıma tıkmıştı zaten. Emre kolunu omzuma atınca gözlerim ikinci kez yuvalarından çıktı. Ne yapıyordu bu çocuk?

"Ne oldu Çisem? Birden keyfin kaçtı." Gevşek şey! Kolunu tutup omzumdan çekerken ona ters bir bakış attım.

"Yok bir şeyim." Omuz silkip muhabbete döndü. Gevşek demiştim. Bir yanımda Emre diğer yanımda Ebru vardı. Sınıfın gevezeleri tarafından sıkıştırılmıştım. Karşımda da bana bakan Aybars vardı. Aybars'ın tuhaf renkli gözleri nedeniyle normal insanlara kıyasla onun bakışları daha çok rahatsız ediyordu. Gözlerle konuşabilirdi bu çocuk.

Kantin içinde bulunduğum bermuda şeytan üçgeni yüzünden beni basmaya başlamıştı. Sınıfa gitsem olurdu. Kahvemin son yudumunu da içip masadakilerden müsaade isteyip kalktım. Koşar adım kantinin çıkışına gittim.

Otobüsten indiğimde derin bir nefes verdim. Neyse ki günün devamı sakin geçmişti. Her ne kadar artık dershanedeki kızların bana bakışları değişse de ya da eskiden beni görmezlerken şimdi Aybars yüzünden dikkatlerini çeksem de bu bile benim için bulunmayan nimetti son günlerde. Ne günah işlemiş de Aybars gibi bir çocukla tanışmış olabilirdim bilmiyordum.

Yanımda oda arkadaşlarım ve sayısallardan birkaç kız vardı ve yurda doğru yürüyorduk. Karnım açtı ve başım ağrıyordu. Akşamları dersten sonra acıkırdım zaten. Bizimkiler kendi aralarında gülerek konuşuyorlardı. Ne konuştuklarını dinlemeye çalıştım ancak baş ağrısı yüzünden anlayamayınca boş verip dinliyormuş gibi yaptım.

Yurdun kapısından girince ayağım takıldı. İç organlarımın çekildiğini hissettim. Gözlerim kararmıştı ve kendimin farkında değildim artık.


NÂR ve MÂ (Ateş ve Su)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin