Bölüm 6- Motor

105 10 0
                                    

Sema ile çorabımı çıkarıp sargısı açılan yarama tekrar pansuman yaptıktan sonra geri döndük. Yaranın en kötü yanı tam dizimde olmasıydı ve her bacağımı kıvırdığımda açılma ve sargının düşmesi ihtimali olmasıydı. Hareket etmezsem birkaç güne iyileşirdi ama kötü şansımın pek peşimi bıraktığını söyleyemezdim. Önceden oturduğumuz ve çalışanların yemeklerini orada yediğini öğrendiğim masalara gittik. Masanın üzerinde dört tane suffle, Arif amca ve bir adet Aybars öküzü vardı. Ona kötü bakışlar atıp Sema’nın yanına, Aybars’ın karşısına oturdum. Onun karşısına oturmak tabi ki istediğim bir şey değildi ama tek boş yer orasıydı. Yerime yerleştiğimde Arif amca sorgusuna başladı.

“Ayağına ne oldu cimcime, yine sakarlık mı yaptın?”

“Hayır Arif amca otobüste insana benzeyen bir şey çelme taktı.” Dedim kötü kötü Aybars’a bakarken. Ama bu onu sadece güldürmüştü. Arif amcaysa bunun gerçekliğine inanmamıştı. Ben de olsam ben de inanmazdım. Kim çocuk gibi hiç tanımadığı birine çelme takardı ki?

“Yok canım, ayağını uzatmıştır sen de görmemişsindir. Olur otobüste öyle şeyler.” Arif amcanın bu sözüyle karşımdaki öküz sırıtmaya başladı. Ona nefret içerikli bakışlarımı gönderirken etkilenmesini umdum.

“Yani önüne bakmazsan takılır düşersin öyle. Gerçi şimdiki kızlardan pek sakar yok ama kalmış arada.” Dedi pis sırıtışını genişletirken.

“Ben sakar değilim.” diye sinirle söylendim. Ben suratımı asarken Arif amca yine hakkımdaki hayırlı kelimelerini sarf ediyordu.

“Ben buna boşuna mı diyorum cimcime diye. Baksanıza nasıl da çocuk gibi somurtuyor. Gülsüm ablan pek seviyor Çisem’i. Bir de sevdiği yemekleri yaptığındaki yüzünü gör sen. Şeker almış çocuklar gibi oluveriyor.” Dedi göbeğini hoplata hoplata gülerken. Sevgili Arif amca, bana ikram ettiğin tatlıyı burnumdan getirdin!

“Hayret, ben pek güldüğünü görmedim ama. Hep kaba, hep somurtkan.” dedi öküz. E Arif amca batırdın beni şu öküzün önünde şimdi de çıkart bakalım.

“Yok benim kızım hep güler yüzlüdür mutlu etmesini bilene.” Kızım demesi, beni Aybars’a karşı savunması beni o kadar duygulandırmıştı ki yüzümde istemsiz bir tebessüm belirdi. Arif amcayı da babam gibi severdim. Onu kim sevmezdi ki. Şekerci amcalar gibi tatlı yüzü ve bal yemiş gibi tatlı sözleriyle herkesi kendine hayran bırakıverirdi Arif amcam benim. Gerçi Aybars bile ona bu kadar saygı duyduğuna göre onun artık kalbini fethedemeyeceği kimse yok gibi görünüyordu. Duyduğum hoş sözlerle tatlımdan bir lokma aldım. Damağımda yayılan çikolatanın yumuşak tadı beni kendimden geçirmişti. Tüm malzemeler tam gerektiği gibi karışmış, gerektiği kadar pişmiş gibiydi. Ne bir fazla, ne de bir eksik vardı. Bunu yapan aşçı ne kadar yetenekli diye düşündüm. Bu restoranttaki yemekler de dış görünüşü kadar harikaydı anlaşılan. Bir şeyler yediğimde yüzüme yerleşen o meşhur tebessüm tekrar kendini gösterdi. O sırada beni dikkatle izleyen bir çift buz mavisi gözle göz göze geldim. O kadar dikkatini vermişti ki her mimiğime , benim rahatsız olduğumu bile düşünemiyor gibiydi. Kendimi bilimsel bir denekmişim gibi hissettiren bu bakışlardan bakışlarımı kaçırmak işe yaramıyor, o ağır bakışlarının ağırlığının her gramını üzerimde hissediyordum. Kendimi bu muhteşem tatlıya vermeye çalışarak diken üzerinde bitirdim. Benim tatlıyı yemem ile geçen süre boyunca kendi tatlısına bile dokunmayıp sadece beni dikkatle izleyen Aybars son lokmamı da yuttuğumda delici bakışlarının yoğunluğunu biraz kaldırdı. Sadece bu kadarı bile nefes almama yetmiş biraz daha rahat hissetmemi sağlamıştı. Arkasına yaslanarak beni izlediği sandalyede doğruldu ve kollarını masaya dayayarak konuşmaya başladı.

NÂR ve MÂ (Ateş ve Su)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin