BÖLÜM 11- Pasta

138 7 0
                                    

BÖLÜM 11

Bu kadar geciktiği için üzgünüm:(

ÇİSEM

Dersten sonra öğleden sonramı Aybars'la geçireceğim için gergindim. Aslında ona inanmalı mıydım bilmiyordum. Ona kesinlikle güvenmiyordum. Ders zili çalınca eşyalarımı olabildiğince yavaş toplamaya başladım. Fatma ise bu kararımı oldukça sert eleştirmişti. Şimdi de suratıma dik dik baktığına göre kesinlikle birkaç saattir tekrarladıklarını sıralayacaktı.

"Hala inanamıyorum sana, korkuyorum dediğin çocukla hangi akla hizmet buluşursun. Hem de nereye götüreceği belli olmayan bir takıntılıyla."

"Emin ol dediklerin oldukça rahatlattı. Korkuyorum ama söz verdim, cayamam ki." Gözlerini devirerek ofladı.

"İyi. Sana iyi eğlenceler." Deyip sinirle gitti. Sınıfta kimse kalmamıştı. Boş sınıfta eşyalarımı toparlarken çıkan sesler duvarlardan yansıyarak bana dönüyordu. Biraz daha oyalanarak toplarken izlenildiğim hissine kapıldım ve gözlerim istemsizce kapıya çevrildi. Aybars kapının kenarına yaslanmış beni bekliyordu. Gözlerinde yine o ürktüğüm beni incelediği bakışları vardı. Kaşları onu fark etmemle alayla kalktı.

"Farkında olmasaydın emin ol daha yavaş hazırlanırdın. Allah aşkına söyler misin kalemliği çantaya koyup sonra çıkarıp tekrar koymak da ne Çisem?" Dedi aynı zamanda beni iğnelerken. Yaptığımın anlaşılmasıyla ofladım ve bu sefer gerçekten toparlanmaya başladım. Ben toparlanırken o da kapının pervazına yaslanmayı bırakmış ve sınıfın içine doğru ilerlemişti. Bunu yansıyan ayak seslerinden anlamıştım. Montumu almak için askıya doğru ilerlemiştim ki Aybars'ın elinde montumu görmemle atağımı boş verdim. Hafif bir tebessümle teşekkür ettikten sonra montumu gelişigüzel giydim. Fermuarı çekerken fermuar saçlarıma takıldı ve inlememe sebep oldu. Elimi fermuarıma atarak saçlarımı kurtarmaya çalıştım. Ama çıkmıyordu. Saçlarım sık sık takılırdı ve ben hep onları kopararak kurtarırdım çünkü onu yavaşça çözmeyi beklemeyecek kadar sabırsızdım. Ben yine kendi yöntemime yani koparmaya yönelmiştim ki biraz önceden beri ne yaptığıma bakan Aybars birden ellerimi tuttu ve beni engelledi. Elektrik çarpmış gibi ellerimi ellerinden çekerek kurtardım. Ne hakla elimi tutardı? Bu engellemek için bile olsa. Ona sinirli gözlerle baktım. O da beni sert bakışlarıyla karşılık verdi. Onun buz mavisi gözleri öyle delici bakıyordu ki o baktığında ya pes ediyordum ya da kaçıyor kafamı eğiyordum. O fazla baskındı ve bu fazla rahatsız ediciydi. Bana temkinli adımlarla yaklaşarak müsaade ister gibi gözlerime baktı. Ben ise ona boş gözlerle karşılık verdiğimde ellerini saçlarımın üzerinde hafifçe dolaştırdıktan sonra fermuarın takıldığı yere getirdi. İlk defa benim yanımdayken başka bir şeye delici gözleriyle bu kadar dikkatli bakıyordu. Ve ben ilk defa bu yakınlığa karşı kaçmamış ve durabilmiştim. Saçlarımı sabırla kurtarırken bir yandan söyleniyordu.

"Saçlarına zarar veren bir kız daha önce hiç görmemiştim. Saçların senin aksine bu kadar güzelken neden kıyıyorsun onlara." Dedikleriyle çakılıp kaldım diyebilirdim. Çünkü Aybars'tan hakaretinin aksine ilk defa bir iltifat duymuştum. Saçlarımın güzel olduğunu söylemişti. Ben ona balık gibi şaşkın şaşkın bakarken o ona olan garip bakışlarımı fark etti ve gülümsedi.

"Ben de iltifat edebilirim, garip bakmanı gerektiren bir durum yok." Niye bu kadar yumuşaktı bilmiyordum ama ilk günler beni rezil eden çocuk yerine ikizinin geçtiğini varsayıyordum.

"Bilmem, tanıştığımızdan beri beni rezil ediyordun haliyle garipsedim." Saçlarımı kurtardıktan sonra montumu giyerken montun içinde kalan saçları da dışarı çıkardıktan sonra yaptığına bir esermiş gibi baktı. Bense hala yumuşak davranışlarının şaşkınlığını yaşıyordum. Kesinlikle ikiz kardeşiydi karşımdaki. Çantamı da eline alarak kapıya yöneldi.

NÂR ve MÂ (Ateş ve Su)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin