2.Bölüm: GEÇMİŞE BAĞLI SAÇLARIM DEĞİL ANILARMIŞ

201 5 0
                                    

Rüzgâr açık bıraktığım saçlarımı arkaya doğru savururken, kırmızı bisikletimin pedallarına daha çok asılıyordum. Sokaktan çıkarken saptığım başka sokakta önüme aniden siyah beyaz bir kedi fırlamıştı. Bisikletin frenlerine sertçe asılırken yaptığım hız yüzünden zoraki durmuş, "Dikkat etsene be! Çiğneyecektim az kalsın seni. "diye bağırmıştım. Sesim sokakta bir eko yaparak yayılırken fazlaca abarttığımı biliyordum lakin biraz da olsa canını düşünmeliydi dimi ama. Kedi beni hiç takmazken başını bir kez bana çevirmiş ve aheste aheste yoluna devam etmişti.

Kedi önümden geçip kaybolurken vakit kaybetmemek adına bisikletimin pedallarını tekrar çevirmeye başladım. Evde kara kalem resmi yaparken telefonuma aniden "Her zamanki yerimizdeyim, seni bekliyorum." diye mesaj gelmişti.

Açıkçası mesajın sonunda hiçbir sevgi sözcüğü olmadığı için endişelenmedim desem yalan olurdu. Sürekli aklımda 'Acaba bir şey mi oldu?' diye nice sorular cevabını almak için dönüp duruyordu. Mesajı alır almaz ellerimdeki siyahlığı dahi çıkaramadan Ateş'in bitirmiş olduğum resmini rulo yapıp sırt çantama attığım gibi, bisikletime atlayıp iki mahalle ötedeki tepeye yol almıştım.

Tepenin düzlüğüne gelince Ateş'i duvarın üzerine oturmuş üzerine vuran akşam güneşiyle görürken yanına on adım kala ani firen yaparak durdurmuş ve bisikleti sertçe bırakmıştım. Bisikletin gürültülü düşmesiyle, güneşin kızıllığına dönük olan Ateş yangın mavilerini üzerime dikmişti. Hızlı adımlarımı ona yönlendirirken, ateş oturduğu duvardan ayağa kalkarak beni karşılamıştı.

"Ateş ne oldu, bir sorun mu var?" diye sordum kaygıyla. Ağzından çıkacak olumsuz kelimelere o kadar hazırlamıştım ki kendimi. Gözlerim doldu dolacak gibiydi.

"Neden bu kadar endişelisin Zeynep. Yolda gelirken bir şey mi oldu? Diye sordu ellerimi ellerine hapsederken gözlerimin içine bakıyordu.

"Yok, sadece mesajda çok ciddi bir şey konuşacakmışsın gibi geldi. Endişelendim."

"Ciddi mi? Yoksa seni terk edeceğim diye mi endişelendin ha?" diye sordu. Gözlerinde yaramaz pırıltılar dolanıyordu. Onu o kadar çok seviyordum ki bir gün benden bıkıp gidecek diye çok korkuyordum. Elimde değildi ki, sanki bu en sevdiğin oyuncağını kaybetmek gibi bir şeydi. Yatarken, kalkınca, yemek yerken her zaman yanında olan oyuncağın artık yanında olmaması bir çocuğun içini ne kadar acıtıyorsa, iliklerime kadar işlemiş olan adamın bir gün yanımda olmaması da öyleydi.

Ellerimi hızla elinden çekerken "Dalga geçme, ne kadar endişelendim sen biliyor musun? Az daha gelirken yolda bir kediyi eziyordum ve tam üç kere düşme tehlikesi atlattım... Hem seni kaybetmekten korkuyorsam ne olmuş yani, senin böyle bir korkun yok herhalde."

Ateş ellerimi ellerinin arasına tekrar hapsederken yangın mavileri yeşillerimi parçalıyordu. "Zeynep sen benim evimsin."

Sağ elimi göğsünün ortasına koyarken aramızdaki tüm mesafeyi kapatmış önce başımın üzerine bir öpücük kondurmuş saçlarımın arasından derince bir nefesi ciğerlerine çekmişti.

Elimin altında kalp atışlarını hissederken göğsü elimin altında yükselmiş tekrar inmişti. "Sen benim nefesimsin "göğsünün ortasındaki elimin üzerindeki elini sıkıca bastırırken elim göğsünün ortasında ezilmişti.

"Sen benim kalp atışlarımın yegâne sebebisin. "demiş ve derince bir nefesi daha saçlarımın arasından göğüslemişti. "Nasıl kuş gibi çırpındığını elinin altında duyuyor mu tenin. Ben senin kalp atışlarını her zerremde hissediyorum." Kulağıma fısıldadığı sözlerden sonra aramıza ne uzak ne çok yakın bir mesafe girdirdi ve iki elini yanaklarıma sabitleyip gözlerimin derinlerine bakıyordu. Gözlerinde bana olan sevgisini, gözlerinde kalp atışlarını, kalp atışlarımı gördüm. Gözleri beni, bizi yansıtıyordu.

YANGIN MAVİSİ(ZİFİR-1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin