7.BÖLÜM: KAR KÜRESİ

68 5 2
                                    

"Yeter Ateş! Görmüyor musun, varlığın beni boğuyor. Sana bu aralar yalnız kalmak istediğimi söyledim neden üsteliyorsun ki! Sadece yalnız kalmak istiyorum, hayatım boyunca yanımda olamazsın değil mi? Her an yanımda dip dibe olmak beni boğuyor katlanamıyorum."

"Zeynep! Tam iki ay oldu koskoca iki ay. Sekiz haftadan oluşan saliselerin saatleri kovaladığı koskocaman iki ay. Bu iki aydır ne haldeyim senin haberin var mı? Dur söyleme ben söyleyeyim tabii haberin yok! Nasıl olsun ki, aramalarıma cevap vermiyorsun, okula doğru düzgün gelmiyorsun, evine geliyorum toplasam iki kelime ancak konuşuyorsun benimle."

"Sana söyledim Ateş! Yalnız kalmak istediğimi bir müddet beni böyle idare etmeni kafamı toplamak istediğimi söyledim sana. Bir şeyleri böyle üstelemenden nefret ediyorum."

Yangın mavilerinin altlarına oturan mor halkalar beni kahretse de, kolumu sertçe çekip ellerinin arasından kurtarmış ve adımlarımı ondan uzaklaşmak için tekrar atmıştım.

Ateş'ten uzak durmak için binde bir de olsa uğradığım fakülteye, dersten çıkıp hızlı hızlı adımlarımı bir an önce gitmek için atarken Ateş'in kolumdan tutup sertçe durdurmasıyla tüm uzak durmalar son bulmuştu. Arkamdan geldiğini attığı sert adımlardan anlayabiliyordum. Adımlarımı çatmış tekrar kolumu tutup sertçe kendisine çevirmiş gözlerimin içine bakmıştı. Sonra kolumu sert tuttuğunun farkına varmış olmalıydı ki önce tutuşunu gevşetmiş sonra tamamen bırakmıştı.

"Zeynep! Başka biri mi var." Demişti sanki "Yalvarırım başka biri var deme" der gibi.

"Öyle bir şey olsa sana söylemez miydim Ateş? Sadece birazcık bu aralar kabuğuma çekilmek istiyorum. Biraz daha anlayışlı olsan olmaz mı? Ben sana gelirim Ateş, yalnız kalmak istemediğim zaman mutlaka sana gelirim. Şimdi gitmek istiyorum." demiş ve yanından ayrılmıştım. Ne o beni durdurmuş, ne de benim aklım onun yanında kalmaya beni ikna edebilmişti.

Şimdi ise artık yalnız kalmak istemiyordum. Yalnızlık omuzlarıma beton bloklar gibi oturmuştu nice zamandır. Annemin gün geçtikçe dökülen saçları kadar ağırdı Ateş ile arama koyduğum mesafe. Kendimi suçlu hissediyordum... Bu öyle bir alelade bir suçluluk değildi. Sanırım ömrüm boyunca bir kambur gibi sırtımda taşıyacağım bir suçluluk duygusuydu.

Ateş ile mutluydum... Bu öyle bir mutluluktu ki tarifi imkânsızdı. Birbirimize her geçen gün daha da bağlanırken, hayal ettiklerimizi de bir bir yerine getirmeye çabalıyorduk. Öyle ki Ateş'in benim hakkımdaki düşünceleri öyle yoğundu ki bu yoğunluk çılgınca bir günde okulda iken hatta ve hatta dersin ortasında okuldan tanıdığım bir arkadaşın telefonuma "Zeynep!! Acil dışarı çık Ateş sizin fakültenin önünde birisiyle yumruk yumruğa çok fena kavga ediyor." diye attığı mesajla adeta dünya başıma yıkılmıştı.

Hiç kimseyi umursamadan tüm sınıftakilerin bakışları altında dışarıya fırlamıştım. Ellerimde yapmakta olduğum yağlı boya tablomum fırçası fırçadan bulaşan mavi boyalar, üzerimdeki siyah tulumum, saçlarıma rahat olmak adına kuaförlerin bile yapamayacağı topuzumla yüreğim ağzımda fırlamıştım.

YANGIN MAVİSİ(ZİFİR-1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin