Bölüm 2 - Desmós

255 27 16
                                    

-Bir önceki bölümde-

Hypatia, sanki yıllardır bu anı bekliyormuşçasına yüksek ve mutlu bir ses tonuyla konuştu.

"Tanıştığıma memnun oldum! O zaman artık arkadaşız, değil mi?"

Hypatia'nın bunu söyleme şekline göre, Harvey'in hayır seçeneği yoktu.

"Evet, elbette."

-------------------------------------

Çıkış saatinin gelmesiyle birlikte hızlı adımlarla okuldan çıkan Harvey, derin bir nefes alıp neredeyse her gün eve gitmeden önce uğradığı kafenin yolunu aldı. Sadece biraz oturup bir şeyler içerken sakince düşüncelere dalmak istiyordu. Evinin dışında mantıklı kararlar almak için uğradığı tek yer orasıydı, diğerleri gibi tek bir tarafı olmadığından dolayı içinde olduğu durum hakkında konuşacak kimsesi yoktu. Hala masumiyetten ve birlikten yana meleklerle mi yoksa tamamı Haedus'un gerçek yüzünü ortaya çıkarmak için uğraşan şeytanlarla mı olacağına kesin bir karar verememişti. Haedus'a ne şeytanlarla birlik olacak kadar nefret besliyor, ne de meleklerle birlik olacak kadar güveniyordu. Tek bilmek istediği kendi suçu bile olmayan bir durumdan dolayı neden böyle bir cezaya çarptırıldığıydı. Sonuç olarak ona göre bunun sorumlusu anne ve babası olduğu için asıl cezalandırılması gerekenler ebeveynleriydi. 

"Buraya uğradığını bilmiyordum, yeni müşterilerden olmalısın."

Düşüncelere dalmış halde önündeki pipetle uğraşırken gelen tanıdık sesle gözlerini masanın önündeki kıza dikti. 

Okuldaki melek kız yine gelmişti. Harvey önceki seferin aksine bu sefer öfkeli bir şekilde yanıt verdi. Birbirine bastırdığı dudakları ve çatık kaşları düşüncelerine dalmışken ortada bölünmesinden hiç hoşlanmadığını belli ediyordu.

"Beni mi takip ediyorsun?"

Hypatia bu kaba karşılamadan dolayı rahatsız olsa da yüzündeki gülümsemeyi bozmadan sanki Harvey hiçbir şey söylememiş gibi yanına oturup başını yana eğdi.

"Yeni arkadaşlarına hep bunu mu sorarsın?"

Harvey yüzündeki öfkeli bakışı değiştirmeden elindeki yamuk pipeti masaya bıraktı.

"Eğer beni takip ettiklerini hissedersem, evet."

Hypatia gözlerini kaçırarak daha ciddi bir yüz ifadesi takındı.

"Pekala. Eğer bunu söylemem seni rahatlatacaksa, seni takip etmiyordum. Dürüst olmak gerekirse sadece kanatlarının sırrını öğrenmek istiyorum."

Harvey, Hypatia'nın iki farklı kanadın bir melez olmasının göstergesi olduğunu anlamamasının aptalca olduğunu düşünmesine rağmen ilk kez bir meleğin yanına gelip bu soruyu sorma cesaretini göstermesini takdir ettiği için cevap verme kararı aldı. Bütün ayrıntılarıyla her şeyi anlatacak değildi tabi, aklına gelen en sade cevabı verdi.

"Babam bir şeytan, annem ise melek. Merakını giderebilmişimdir umarım."

İstediği cevabı alamayan Hypatia yüzünü astı ve sorusunu biraz daha açma kararı aldı.

"Peki ya déclin, av günü veya simgen? Daha önemlisi, o kanatlarla uçmak zor olmu-"

Önündeki kızın meraklı bakışları ve art arda gelen soruları üzerine Harvey elini Hypatia'nın ağzına kapadı.

"Bir."

"Sadece bir sorunu cevaplayacağım. Bu konuları konuşmak için doğru yerde değiliz, etraftaki herkes insan. Deli olduğumuzu sanacaklar."

Hypatia kafasını hızlıca olumlu anlamda sallayarak Harvey'in elini indirdi. 

"Kanatların."

"O kanatlarla havadayken nasıl dengeni koruyorsun?"

Harvey derin bir iç çekip kısa süre düşündükten sonra sırıtarak Hypatia'nın sorusunu cevapladı.

"Tıpkı senin gibi, kanatlarımı çırpıyorum. Başlarda alışmam zor oldu tabi, ancak zamanla pratik yaparak iki kanadımı eş zamanlı olarak çırpmayı öğrendim. Siz melekler gibi tek denemede uçamadım."

Harvey konuşurken Hypatia onu pürdikkat dinliyordu. Cümlesini bitirince üzgün bir yüz ifadesiyle Harvey'e baktı.

"Sadece bir soru demiştik ama merak ettiğim bir şey daha var. Hangi taraftasın?"

Harvey, kendisinin de cevabını bilmediği bir soruyla karşılaşınca gözlerini kaçırdı. Kendisi de babası melekler ve şeytanların geçmişinden bahsettiğinden beri bunu düşünüyordu zaten. Hangi taraftaydı? Bir melek olabilecek kadar masum muydu? Bir şeytan olabilecek kadar acımasız mıydı? 

"Bilmiyorum."

Harvey'in bu cevabı verirken takındığı yüz ifadesi her şeyi anlatmaya yetmişti. Hypatia, melek olmasının kendine getirilerinden biri olarak Harvey'in hislerini görmek için ellerini tuttu. Sadece yardımcı olabilmek için o an nasıl bir boşlukta hissettiğini bilmek istiyordu. Hypatia'nın ellerini tutmasıyla şaşıran Harvey'in kafasını çevirmesiyle ellerinden çıkan mavi ışığın küçük bir patlama etkisi yaratması bir olmuştu. Elleri bir anda gelen dalgayla ayrılmış, çıkan mavi ışık ve yüksek ses kafedeki insanların dikkatini bu iki gencin üzerine çekmişti. 

Dikkatlerin üzerinde toplandığını fark eden Harvey, arkasında duran şaşkın bir yüz ifadesiyle bakakalmış Hypatia'ya bile bakmadan kafeden dışarı çıktı. Ellerindeki yanma hissi gitmiyordu, ellerini ne kadar savursa da canı yanmaya devam ediyordu. Harvey, uzun uğraşlar sonucu elindeki yanma hissi gittiğinde tam bir oh çekiyordu ki ellerinin mavi renkte parlamaya başladığını fark etti. Arkasını döndüğünde Hypatia'nın yine peşinden geldiğini gördü. Ancak garip bir şey vardı, Hypatia yaklaştıkça elleri daha da canlı parlıyordu. Harvey, Hypatia hızlı adımlarla kendine yaklaşırken sessizce mırıldandı.

"Bu lanet karı ne yaptı bana?"

Hypatia sonunda Harvey'e ulaştığında ilk olarak ellerini gösterdi. Onun elleri de daha açık bir tonda parlıyordu. Hypatia, kısa süre Harvey'in ellerine baktıktan sonra kafasını kaldırıp gözlerine bakmaya başladı. Bunu fark eden Harvey de kafasını kaldırıp Hypatia'nın gözlerine baktı. Gözleri birleştiği anda çıkan bir rüzgarla Harvey'in melek kanadı, Hypatia'nın ise iki kanadı birden mavi renkte parlayarak açıldı. Harvey neler olduğunu anlamaya çalışırken Hypatia bunların olacağını daha önceden biliyormuş gibi sevinçten çıldıracak gibi gülüyordu. Son olarak sol göğüslerinden çıkıp ortada birleşen parlak bir bağdan sonra rüzgar bir anda dindi.

İkisi de kısa süre nefeslendikten sonra Hypatia bir anda bağırarak Harvey'e sarıldı.

"ONUN SEN OLDUĞUNU BİLİYORDUM!"

SACRIFICE (Kurban) / Tamamlandı!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin