Merhabalar Sevgili okurlar :) Yine kalbinizi ısıtacak bir hikayeyle karşınızdayım. Umarım beğenirsiniz.. Bölüm sonuna oy ve görüşlerinizi beklerim
***********************************************************************************
Her adım daha bir mıhlıyordu o ismi kalbine. Islak, soğuk sokaklarda tek başına yürüyordu. Uzun çizmeleri meydan okuyordu çamurlu yollara. Şehrin en sakin saatlerinde sadece onun ayak sesleri duyulmaktaydı. Kalbi yırtılıyor, ayakları ise buna meydan okurcasına daha ileriyi hedef seçiyordu. Göz yaşları? Elbet mevcuttu. Yanaklarından sessiz, yarım hıçkırıklar eşliğinde süzülmekteydi törensiz gözyaşları. Şimdi onundu tüm sokaklar, hakimdi tüm şehre. Ancak kalbi yerinde değilde bir başkasında atıyorken nasıl mutlu olabilirdi bundan?
Yağmur yağmıyordu, geceden tüm şehre göstermişti ne de olsa kudretini. Islak toprak kokusu baş döndürücü bir tehditti yalnız yürüyen gözü yaşlılar için. O? Yalnızdı, aşıktı, çaresizdi. Aşkı iyi biliyordu, zamanında çok savaşmıştı aşk denen illetle. Kazanan olamamıştı elbet ama, kaybetmemeyi öğrenmişti. Ya da belki de öğrendiğini sanıyordu. Çünkü gözlerinden damlayan sessiz kristaller göz yaşı değildi aslında; aşktı, aşk acısıydı. Sevilmediğine, reddedildiğine, terkedildiğine yahut bir savaş kaybettiğine inandığından değildi ağlayışı. Sözünü tutamamıştı, aşık olmak için en uygunsuz zamanı bulmuştu. Kalbine aşkı almayacak, böylece yaralanmayacak, gülebilecekti. Ancak o, kalbini vermişti çoktan bir yağmura. Hem de çılgın, kaçak ve acımasız bir yağmura...
Arşınladığı sokaklarda durdu aniden. Yağmur başlamıştı yeniden. Islak yüzünü gök yüzüne çevirdi. Yağmurun doğasına benzettiği sevdiğini hissetmek istiyordu damlacıklarda. Binlerce minik damla usulca dokunuyordu adeta yüzüne. O an açtı ıslak gözlerini, gülümsedi yağan yağmura. Ne gerek vardı göz yaşlarına? Aşk ilahi bir duyguydu, yaşamayı beceremeyenler ağlardı ancak. O ise gülümsemeliydi. Kalbi sevmişti birini. Kutsal bildiği, kalbine kazıdığı ismi söyleyip ısınmak yerine; o ismi söyledikçe ağlamak nedendi? Sevgi sevilme şartı beklemezdi ya... Sevmeliydi, çünkü sevdikçe onarılacaktı yaraları. Son kez kaldırdı yüzünü gök yüzüne, son kez hissetti hırçın yağmuru. Sevgisinin tek şahidi bu gece, yağan ılık yağmur ve kalbi olacaktı. İçinde, doğasını yağmura benzettiği sevdiğine olan sevgisini büyüttüğünü bilmeyeceklerdi. Bir kez daha buğulu gözlerle gülümsedi şehrine. O çok güçlüydü, onca fırtınadan sağ çıkan bir kalbi vardı. Onu yeniden sevgiyle iyileştirmeliydi...
O sırada ılık yağmurda ıslanmış bir yavru kediye ilişti gözü.Titriyordu, haline bakılırsa açtı, korkmuştu, ıslanmıştı. Elini ancak kaplayan minik kediyi zorlukla alabildi yerden. Paltosunun içinde, kalbine yakın bir yerde bıraktı yavruyu. Tırnaklarını hissediyordu teninde. Titremeleri ve kalp atışları tüm güveniyle hissediliyordu yavru kedinin. Yeni sahibi, yeni sevebildiği şehirde, ısıtacaktı onu. Ağlamayacaktı kalbinde büyüttüğü kutsal sevgi için. Şimdi ise yeni dostuyla, ılık yağmurda yürürken, sürekli tekrarlıyordu o iki heceli ismi. Isınıyordu tüm vücudu. Minik kedi bile ısınmıştı. O geceden sonra ne zaman üşüse, özlese, acıksa, o iki heceli ismi söylüyordu gözlerini kapatarak. Yeni dostu bile alışmıştı bu duruma.Mutlu olmuştu, yeni sahibi bu iki heceli ismi kendisine hediye ettiği için...************************************************************************************
Bir hikayenin daha sonuna geldik... Umarım beğenmişsinizdir... Bu hikayemi güzel yorumu için Filiz Oruç a ithaf ediyorum.... Oy ve Yorumlarınızı beklerim, Sevgiler...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKIN ŞİFRELERİ
Storie breviİlginç sonlarla ve kahramanlarla biten, her okuyanın kendisinden mutlaka parçalar bulabileceği ve temelinde aşk yatan bu kısa hikayeler, kalbinizin şifrelerini çözmenizi sağlayacak