5 | KRALİYETİN ÖLÜM OLTASI

880 91 20
                                    

BÖLÜM 5: KRALİYETİN ÖLÜM OLTASI




Esen rüzgârla birlikte kol kola girip hoş bir melodiye eşlik eder gibi hafifçe sallanan papatyalar ile dolu bir tarlada, Lily ve Zaria ile birlikte bir ağaca salıncak kurmaya çalıştığımız bir anı zihnime usulca süzüldü. Henüz on üç yaşında, çocukluğumuza ufaktan veda ederken ergenliğin kapısını tıklattığımız bir yaştayız. Büyükler bize artık büyüdüğümüz için oyun oynamayı bırakmamız, daha ağır başlı ve olgun davranmamız gerektiğini söylüyorlar ama artan sayılar ile birlikte neden mutlu olmayı bırakmamız gerektiğine bir anlam veremiyoruz.

Zaria babasının tamirci dükkanında bulup getirdiği kalın bir halatı ağacın dalına atmaya çalışıyor ama bir türlü başarılı olamıyor. Lily bir süredir devam eden salıncak kurma denemelerimizden bıkmış halde papatyaların arasında komik hareketler sergileyerek koşturuyor ben ise sabırla Zaria'nın halatı ağacın dalına fırlatabilmesini bekliyorum. O kadar heyecanlıyım ki içim kıpır kıpır bu yüzden yerimde duramıyorum.

"Böyle olmayacak ben ağaca tırmanacağım," diyerek Zaria'nın elinden halatı alıp belime gevşekçe bağladıktan sonra ağaca sincap gibi tırmanmaya başlıyorum. Sabırsız olduğum için öyle hızlı davranıyorum ki Zaria bana engel olamıyor bile.

Aşağıdan, "Dikkatli ol düşme sakın! " diye endişeyle bağırınca gözlerimi deviriyorum çünkü ağaçlara tırmanmak benim için çocuk oyuncağı. Düz yolda yürürken bile düşebilirim ama tırmanırken asla! Tepeye çıkmayı başarınca yüzüme yayılan zafer gülümsemesi ile halatın iki ucunu da ağacın yatay uzanan kalın dalına bağlayıp güvenle aşağı iniyorum. Evden getirdiğimiz minderi de koyduğumuzda salıncağımız tamamen hazır oluyor. Bu neşeli çocukluk anısı bir toz bulutu misali dağılıyor zihnimde.

Bir zamanlar mutlulukla salıncak kurduğumuz o ip şimdi darağacında sallanıyordu. Çocukken neşeli kahkahalarımızı taşıyan ipe şimdi birinin çaresizliği boyun eğecekti.

Robin'in polis olan babası darağacına doğru usul usul yürürken kafamın içinde birçok şey netleşmeye başladı. Vimos'ta silah bulundurma yetkisi kraliyet gelene kadar yalnızca polislere aitti. Prense ateş eden kişi elbette bir polis olacaktı ama bu o an aklıma hiç gelmemişti. Robin'in babası olacağını ise hiç düşünmemiştim çünkü çok fazla bilmesem de babası da Robin gibi sessiz ve kimseye bulaşmayan bir adamdı. Böyle bir şeye cesaret edebilecek biri olduğunu asla tahmin edemezdim.

Tüm bunları düşününce gözlerim otomatik olarak kalabalığın içinde Robin'i aramaya başladı. Çok küçük yaşta annesini kaybetmişti, şimdi de babası gözlerinin önünde asılacaktı. Ne halde olduğunu, neler hissettiğini düşündükçe kalbim acıyordu.

Kraliyet ailesi Vimos'a ayak bastığından beri ilk kez uçarı hareketlerim karşısında etrafımdaki insanların benim için endişelenmeleri konusunda empati kurabildim. Robin bir anlık öfke ve nefret ile prense saldırmaya kalkışırsa onu da babasının hemen ardından sallandırırlardı. İçim bu düşüncenin ateşiyle yandı ve benim için endişelenen sevdiklerim gibi ben de onun için endişe duymaya başladım.

Robin'in babasının ayaklarındaki prangaların şıngırtısı sessizliğin üzerine bir isyanı işliyordu. Ölümün ipine doğru emin adımlarla yürürken başı dikti, prense meydan okurcasına çenesini yukarı kaldırmış gözlerini gözlerine sabitlemişti. Prens kralın emrettiği gibi infazı yönetmek için hazırda bekliyordu. Sonra Robin'i gördüm; yumruk yapıp sıktığı elini ısırarak haykırışlarını içinde tutmaya çalışan üvey annesini ayakta tutmaya çalışıyordu. O an yüzünde ne nefret ne de hüzün görebildim; tek görebildiğim babasının yüzünün yansıması bir gururdu. Soğukkanlılıkla idama hazırladıkları babasına bakıyordu ama kasılan çenesini gizleyemiyordu. Öfkeliydi.

CADI'YI DİNLEMİŞLER Mİ?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin