2020 günlüğüne,
Yıldızlara uzandığımı düşündüğüm o gecede boynumu kerten bu çiviler nefes alışımı yegane derecede etkilediğini henüz bilmiyormuş gibi yaparak kendimi desteklememe yardımcı oluyordu, bütün bu simalar fikirler sürekli bu döngüde öylesine tanıdıktı ki bunun bir hal alacağını ve beni çok korkutacağını düşünmek bile bu hissiyatı vücuduma almama yeterli geliyordu. Şimdiye kadar biri hariç geriye kalan meyilsiz yokluğu beni toparlayamayacağı fikrine öyle kapılmıştım ki bir an olsun saatlerin ileriye doğru saydığını unutur oldum.
bir satır cümlelerimi öldürecek, bir cellada savunamayacak kadar bedelini ödemeyeceğim olaylar yaşayacağımı varsayıyordum. Ama olmamalıydı, içimin derinindeki bu kelime gruplarını itelemeli ve kendi inandığım sonu hazırlamayı düşünecektim, küçük pençe izlerinin yolumun üzerindeki izleri kapatmasına dahi izin vermeyecek, çekinerek geri adım atmayacak bu yıldızların ihtişamından tavır takınacaktım. Belli etmemeliydim, yürürken ne kadar dehşete düştüğümü, adımlarının sonunda darbe aldığımı, kendi mezarlığımda sürgün edilmediğimin tavizini verdiğimi. Binlerce alçak, ve güvensiz adımların şüphesiz sonunun olacağına derin bir inançla bağlıydım.
Şimdi kimin aklına gelirdi ki yelkovana kadar ara sıra afallayarak bakacağımı?
Günün endişeleri hala üzerimdeydi, yükün altında kalmamak son günlerde son düşüncem olmaya başlamıştı.
Saat gecenin gündüzüne bulaşmaya başladığı evrede iyileşeceğimin çırpınışı buna sanırım yeterliydi, işte tam bu kıvrımda çınlanan seslerin üzerine yattığım korkular olmaması için dua ediyordum, öne doğru eğliyor ve bir kesiti izliyordum,merdivenden hızlıca indiğimi kontrol ediyor, vakit bulunca gündüzün ilk ışıklarıyla kalemimi kesiyordum.
Duyar gibiyim, meydana yaklaşıyoruz, elimizde saçaklar ucu iplerle düğümlenmiş ancak kafam hala göğün renginde, vakit geliyor ölülüler uyanmadan düşüncelerimden sıyrılmalıyım.Hatice Aksoy