1 sene sürgün yemiştim. Birkaç istisna dışında okyanusuma geri dönmem kesinlikle yasaktı. Bu kadarına kadar sorun yoktu. Kimi kandırıyoruz? Aslında çok sorun vardı. Örneğin hamsileri şimdiden özlemiştim. Her neyse konumuz bu değil. Asıl sorun tüm bu şeylerden sonra başlıyordu. Konumuz benim okula başlamak zorunda oluşum.
Karanın havasına bile alışamamıştım. Hala başım dönüyordu. Ayrıca yürümekte de zorluk çekiyordum. Ve son olarak insanların arasına karışmak gerçekten çok tehlikeliydi. Yıllarca saklansak bile gizlice olduğunu düşündüğümüz bir grup insan durmadan denizaltlarıyla dolaşıyorlardı. Onları durmadan görüyorduk. Denizin içindeki neredeyse her canlı insanlıktan nefret ediyordu. Buna ben de dahil.
Ayrıca aşık olursam bu ölümlerin en kötüsü demekti. Denize dönsem aşk acısından, yukarıda kalsam ya terk edildiğim için ya da denizkızı kimliğimi öğrendiğinde beni yetkililere vereceği için ölecektim. Bildiğiniz idam ediliyordum şu an!
Telefondan gelen sesle koltuktan düşmüştüm. Kalkmaya çalıştım ama kalkamadım. Çünkü ayaklarımı kullanmayı unutmuştum. O nasıl oldu ben bile bilmiyorum, sorgulamayın.
Telefondaki ses devam ederken korkarak ona yaklaştım. Elime aldım ve inceledim.
-OKUL VAKTİNE SON 1 SAAT!
Yazıyordu ve saati gösteriyordu. Durmadan da ötüyordu. E nasıl susacaktı şimdi?
Birkaç kere salladım ve vurdum. Sinirlenmek üzereydim. Susmuyordu! Sesi çok rahatsız ediciydi.
Telefonu orada bırakıp zar zor odama gittim. Tabiki giderken 3 kere düşüp az daha kafamı kırıp ölmüyordum saçmalamayın. O kadar sakar değilim.
Dolapta, üstündeki not kağıdında okul kıyafeti yazan kıyafeti aldım. İyiki nasıl giyinileceğini not almıştım. Yoksa şu değişik şeyi asla giyemeyecektim sanırım.
Uzun uğraşlarım sonucunda okul hazırlığımı tamamladım ve evden çıktım.
Elimdeki adresi kontrol ederek ilerlemeye başladım. Giderken insanları gözlemliyor ve düşüncelerini okuyordum. Hepsinin saçma düşünceleri vardı. Dert edilmemesi gereken her şeyi dert ediyor ve kendilerini üzüyorlardı. Ben, onları anlayacağımı düşünerek hata yapıyordum sanırım. İnsanlar sandığımdan çok daha karışıktı. Ya da ben daha basit.
Okulun önünde durduğumda gülümsedim. Bisikletimi ayrılan alanlardan birine kilitleyip içeri girdim. Bulmak çok zor olmamıştı.
Okula girmemle çıkmak istemem bir olmuştu. Ne iğrenç bir yere düşmüştüm ben böyle? İnsanlardan nefret etsem bile asla onları küçümsememiştim. Potansiyel düşmanlarımızı küçümsemek iyi olmazdı sanırım.
Oysa buradaki kimse birbiri için iyi bir şey düşünmüyordu. Yani en azından duyduğum kadarıyla öyleydi.
Erkek olan hiçbir insanla göz göze gelmemeye çalışarak müdürün odasına çıktım. Ne yapmam gerekiyordu? Önce kapı çalınacak, eğilip kalkılacak nazikçe sınıfımı öğreneceğim.
Düşündüğüm gibi yaptım. Kapıyı çalıp 'Gir!' komutunu bekledim. Gelince içeriye geçtim. Selamımı verdim. İçeride bir erkek insan vardı ve bana bakıyordu. Bakmadan öğretmene gülümsedim. Genç bir dişi insan da vardı. Su da olsam pullarımın kalktığına yemin edebilirdim.
-Merhaba. Ben transfer öğrenci Kim Jae Rim. Sınıfımı öğrenmek için gelmiştim.
-Velin?
-Benden önce sizinle onuşmuş olmalılar? Kim La Rin.
Kim La Rin uzun zaman önce karaya çıkan bir denizkızıydı ve burada bana yardımcı olabilecek tek tanıdığımdı. Aşkı için karaya çıkmıştı ve şanslıydı sevdiği insan ona aşık olmuştu. Hatta evlenmişlerdi bile. Kraliçe onunla iletişime geçmişti. Reşit olmadığımdan birilerinin benle ilgileniyor olması gerekiyordu. Nasıl hallettikleri hakkında hiçbir fikrim yoktu. Bulduğum notta sadece ismini vermemin yeterli olduğu yazıyordu.
-Evet şimdi hatırladım. Yoongi'yle aynı sınıftasınız. Sana eşlik etsin.
Erkek insan olmasın. Erkek insan olmasın! Erkek insanlar kötüdür!
-Yoongi kim?
-Min Yoongi. Arkadaşına eşlik et. Umarım aynı durum tekrar yaşanmaz.Yanımda duran kişiyle konuşuyordu. Tüm çabalarıma rağmen göz göze gelmiştik.
Neden tüm gereksiz şeyler beni bulur? Kendime not: Jimin'in üstüne o kadar da çok gitmeyeceğim. Bir laf söyledik, bütün belayı çektim.
Düşüncelerini okuduğumda nedense gülümsedim.
-Gel.
Soğuk çıkan sesine karşılık gülümsemeyi bıraktım. Selamımı verip peşinden çıktım. Kravatını gevşetip önümden yürüdü. Ben de onu takip ettim. Dışarıdan çok sessiz biri gibi duruyordu ama düşünceleri bir türlü susmuyordu. Jimin, Taehyung ve Jungkook kimse çok kötü laflar ediyordu onlara. Son düşündüğü şey ilgimi çekmişti.
Onlardan nefret etsem de onları çok seviyorum.
Bu nasıl bir çelişki? Hem sevip hem nefret ediyordu.
-HYUNG!
3 kişi yanımıza geldiğinde- NİYE HER YERDEN ERKEK İNSAN FIŞKIRIYOR?!
-Hyung bu kız kim?
Woah, Yoongi hyungun sevgilisi mi acaba? Güzel kızmış. Kim acaba?
Nasıl üçü de aynı şeyi düşünmüştü?
-Saçma sapan şeyler düşünmeyin.
Yok artık! Düşünce okuyabiliyor muydu?!
-Ne düşünmüşüz hyung?
Aralarında en kısa olan sırıtarak sormuştu bu soruyu.
-Transfer öğrenci. Tanışmıyoruz. Sorularınıza cevap olmuştu?
Aslında bir yerden çok tanıdık geliyor. Çıkaramadım nedense. Taehyung beni süzüp önüne geri dönmüştü.
-Sınıf burası.
-Teşekkürler.
-Geldiniz sonunda. Ne oldu Yoongi?
3 kişi daha gelmişti. Gözüm Namjoon ve Taehyung' kaydı. -İsimlerini Yoongi'nin aklından öğrenmiştim.- Aklıma gelen şeyle duraksadım. Eski bir deyimin de dediği gibi yosunu yedim sanırım.
Ve ilk bölüm. Beğenmişsinizdir umarım. Sonraki bölümlerde görüşmek üzere! Bu arada @yeollu_chan kitaplarını okuyun derim kendisi benim ilham kaynağım, artı en sevdiğim yazardır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENİZKIZI - MİN YOONGİ
FanficHerkes denizkızı efsanesini az çok biliyordur değil mi? Okyanusun en dibinde bulunduğu söylenen ama varlığı kanıtlanamayan o efsanevi varlıklar...O zaman size bir efsanenin hikayesini anlatacağım. Kapak: @taeknoloji_ @yeollu_chan ithafen yazılmıştır...